Yazar Aytuğ Akdoğan hakkında, Gezi olayları sırasında "Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanuna muhalefet ettiği", "Kamu malına zarar verdiği" ve "Görevi yaptırmamak için direndiği" gerekçesiyle 13. Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Akdoğan, ilk duruşması 20 Ocak 2014 günü, saat 09.30'da, Kartal Adliyesi’nde görülecek davayı şu sözlerle değerlendirdi:
"Gezi Parkı için iddianamem geldi evime. 20 Ocak’ta mahkemeye çıkmam gerekiyor. Sevk maddelerinin toplamı 17 yıl. Suçlamaları gülerek okudum. 'Yahu' dedim, 'Kaybedecek neyim var ki?' Doğduğum günden beri kendimi sadece Tanrı’ya ve Ölüm’e yakın hissettim. Hiçbir devlet beni sanık sandalyeleriyle, demir parmaklıklarla tehdit etmesin. Ben sokaktan geliyorum, toprağa karışacağım. Yaşamım çok kısa olacak –bunu görecek ve yıllar sonra altını çizeceksiniz– Bu yüzden size gerçeği rahatça söyleyebilirim: Yıllardır bu ülkede 'ötekiler' için bir şeyler yapmaya çalıştım. Kitaplar yazıp, kadın cinayetleri, asker intiharları ya da tutuklu öğrenciler için filmler çektim –keşke güzel çekebilseydim– ancak ne yapmaya çalıştıysam hep engellemek isteyen birileri oldu. Üzgünüm; iki litrelik su şişesi ve bir karton sigarayla her yerde yazabilirim. Ceplerim, çekmecelerim not kâğıtlarıyla dolu. O kadar yara var ki bu notlarda… Ve insanlar bu yaraları deşmek dışında bir işe yaramıyorlar. Yalnızlığı sevgiye tercih ederim, çünkü hangisinin kalıcı olduğunu biliyorum. –Hayatta en çok merhametten tiksindim. Rica ederim, kimse bana şefkat göstermesin!– Bunlar bir süreliğine son sözlerim olacak. Zehir doluyum. Daha çok yazmalıyım."
Akdoğan'ın "Ben, Hiçbir Şey", "Ağladı ve Gözyaşlarını Öptüm" ve "Ben Hep 17 Yaşındayım" adlı üç kitabı bulunuyor.
Böyle suçlamalara böyle yanıt verilebilirdi, helal olsun!
Yeni yorum gönder