Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

			

Üye Eleştirileri


Üye Eleştirileri

Görünmeyen Ekonomi Dünya Gerçekte Nasıl İşliyor?

Steven D. Levitt, Stephen J. Dubner
Boyner Yayınları

Kitap, Steven D. Levitt ve Stephen J. Dubner'ın nasıl tanıştıklarını ve nasıl olup da ortak bir kitap yazmaları gerektiğine inandıklarını anlatarak girişi yapıyor. Saçma sapan sorular soran gazetecilerden fazlasıyla sıkılan ve 40 yaş altı iktisatçılar arasında belki de en iyisi olarak kabul gören Levitt farklı olduğunu düşündüğü ve tıpkı kendisi gibi sıradışı(!) olaylar arasında bağlantı kurmaya çabalayan gazeteci Dubner'la birlikte ortak bir kitap yazmaya karar veriyor.

Kitabın giriş kısmı oldukça uzun tutulmuş. Kitabın başında belirtildiği üzere, kitap birleştirici bir tema üzerine kurulmamış. Asıl amaçlanan günlük hayatta sıradan görünen olaylara iktisadi açıdan bakabilmek ve onu sorgulayabilmektir diyor. Uzun bir ilk bölüm sonrası okuyucular, yazarların 'kitabın ne anlattığını sağlıklı bir şekilde paylaşmak' şeklinde bir kaygı taşıdığını kolayca sezecektir. Bu kaygı ise oldukça anlaşılır zira kitap, iktisadi bir gözle yazılmış olsa da; sıradışı bir literatürü, sıradışı bir söylemle konu ediyor. Makro ekonomik süreçleri ortaya çıkaran küçük argümanları ve/veya ortalama bir gözlüğe sahip sosyal çevre tarafından gözardı edilmiş fakat ilginç bir neden olabilecek küçük tutamak noktalarını hesaba katan bir tartışma niteliğinde.
Buraya kadar her şey kulağa hoş gelse de; (kitabın enteresan bir kitap olduğunu ve çok tartışma yaratacağı bilinerek hazırlanmış bir kitap olduğunu ve hatta enteresan düşünce egzersizleri içerdiğini bilerek söylüyoruz) (ve kitabın yönteminden dolayı mıdır nedir bilmem, aklımda sürekli 'Agent Provocateur' markasını çağrıştırdı) Levitt ve Dubner'ın 'rogue' kelimesinin içerdiği anlamlardan biri olan hilekar-üçkağıtçı bir modele büründüğünü düşünüyoruz.

Freakonomics: A Rogue Economist Explores the Hidden Side of Everything
bkz: serbest çağrışım
bkz: agent provocateur
bkz: exotic

Levitt ve Dubner'ın ekonomide işleyen düzenin genellikle dikkat edilmeyen veya kolay görülmeyen taraflarının ortaya çıkarılmasına çabaladığı anlaşılıyor. Okuyucuyu sıkmamak ve ele alınan konuların dikkat çekiciliğini korumak adına sorular bölümler halinde dizilmiş. Her başlığın içerisinde, ilk bakışta alakasız görünen farklı bir soruyla bağlantı kurulmuş.

Kitap, okuyucunun ilgisini iktisadi olaylar arasındaki basit ve etkileyici bağlantıları, matematiksel çözümlemelerden farklı bir yerde tutarak çekmeyi amaçlamış ve aslında ilgi başarılı da denebilir. Zaten kitap yazarlarından Levitt  matematiksel analizle arasının iyi olmadığını (Levitt ile ilk kez ortaklaştığımızı hissediyoruz) belirtiyor ve bambaşka bir iktisat dünyasının varlığına dair tasarımlarda bulunuyor. Bunun dışında, iktisatla ilgilenmesek dahi hayatımızdaki popüler ifadesiyle 'butterfly effect'i farkettirmeyi amaçlayan kitap, herkese hitap ediyor. Küçük, basit ve sıradan görünen şeylerin, aslında kitlesel boyutlarda ne gibi sonuçlara neden olabileceği mesajını doğrudan farkettiriyor. Kitabın belki de en büyük faydası, sıradan ve belki de iktisat disipliniyle uyumsuz(!) bir iktisat öğrencisini sorgulamaya, araştırmaya, öğrenmeye itebiliyor olmasıdır. Bağlı bulunduğumuz sosyal çevrede genel kabul gören davranışlarınarkasında yatan iktisadi ve/veya sosyoekonomik süreçleri anlamamıza ışık tuttuğu gibi, dolayımında bakış açımızı doğru düzgün ayarlayabilmemize de yardımcı oluyor. Herkese iyi okumalar...

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Üye Eleştirileri Yazıları

Roman hakkında bir şeyler yazmak gerektiğinde “bizde” izlenen usul, çoğunlukla yazarın dünyası ve kendisi hakkında oluşmuş genel kanaat üzerinde kanat çırpmayı gerektirmeyen bir uçuşla yazarla (ya da politik olarak mahkum edilmiş bir yazarsa “çoğunlukla”) aynı gökyüzünü paylaştığı izlenimi veren satırlar arasında süzülmektir. Ne de olsa böyle bir usulde romanı okumak da gerekmez.

Kitabın ismindeki aşkı görünce hem ilgimi çekmiş hem de romantik bir şeyler okuyacağımı düşünmüştüm. Ama kitabı okumaya başlayınca hiç de öyle olmadığını görüp, bir günde okuyup bitirdim. Çok az kitapta yaşadığım o nefessiz kalmayı yaşadım. Dostoyevski'nin Suç ve Ceza´sında ki çarpıcılığı hissettim. Tam evet tam bir aşk romanı! Aşkı en çarpıcı ve vurucu biçimde anlatmış.

Felsefe devrimsel değil birikimsel bir süreçtir ancak bu birikimli yapının bazı devrimcileri vardır. Marquis de Sade işte bu devrimci filozoflardan biridir, hatta en başta gelenlerindendir, çünkü de Sade dokunulması en güç şeye dokunmuştur, en büyük tabuyu devirmiştir.

'Hatıra' sözcüğü hep tek yumurta ikizi 'Hüzün'le gelir insanın aklına. Öyle ki, ne kadar hoş, ne kadar eğlenceli anlarınızı hatrınıza getirirseniz getirin, attığınız en şiddetli kahkahaların ardından çöküverir o hüzün üzerinize. Bir daha o günlere dönemeyecek olmanın hüznü. 'İstanbul Hatırası' da tam böyle bir kitap.

Christopher Priest’ın bol ödüllü fakat ülkemizde ancak film uyarlaması ile adını duyurabilmiş ve hala daha pek de okunmamış romanı bizi eğlencenin kanlı canlı olduğu zamanlara götürüyor.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.