Kitabın ilk sayfalarından kendinizi en kötü sona hazırladığınız için kitap boyunca olan hiçbir olay sizi şaşırtmıyor... Ancak iyi bir anlatımla İnci Aral sizi sonuna kadar kitabına esir ediyor.Yalnız bu kitap bitmesini istemediğiniz kitapların aksine ilk andan itibaren bitse de rahatlasam dedirten türden, içiniz sıkılıyor, ruhunuz daralıyor ve bitirip sonu iyi biten bir kitap okuma ihtiyacı hissettiriyor...
Kitabın kadın kahramanının takıntı derecesinde aşık olduğu erkek karakteri biraz daha derinlikli olmalıydı diye düşündürüyor kitap, eğer baştan bir beyaz atlı prens yaratılsaydı okurlar Azra'yı aşkında haklı görebilir, onunla birlikte üzülebilirlerdi... Ancak daha ilk karşılaşmadan erkek kahramanın bozuk bir kişilik olduğu bu kadar açıkken ve herhangi bir cennet vaadetmezken kitabın tanıtım cümlesi olan cennette başlayan rüyayı okurun görmesi olanaksızlaşıyor... Bu kitapta eksik olan şey bir kaç sahnede de olsa Azra'nın bu kadar aşık olabildiği ve uğruna herşeyini feda ettiği adamın gözümüze hoş görünecek şekilde görünmemesi. Dolayısı ile yaptığı hiçbir olumsuz davranış okur için süpriz öğesi taşımıyor. Kitap gerekli heyecan ve gerilimi yansıtmaktan uzak kalıyor... Olayların tamamını tahmin edebildiğiniz bir roman okurken böyle bir romanda bulmayı umduğunuz şiirselliği de kahramanların olaylara yüzeysel yaklaşımlarından dolayı bulamıyorsunuz... Ancak en baştan da belirttiğim gibi herşeye rağmen İnci Aral okumanıza değecek bir roman yazmış...
Yeni yorum gönder