Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Toplum fragmanlarından öyküler yaratmak

Günümüzde Türkiye toplumunun yaşadığı kriz ve sıkıntıları dile getirmeyi, bunlarla başa çıkmayı, hatta karşı koymayı başaramıyoruz. Yeri geliyor, bu karşı koyma çabasının hakkını veremediğimiz zamanlar da oluyor. Süreyyya Evren bu çabanın üzerine son zamanlarda yoğun biçimde eğilmiş durumda.



Yirmi beşine basmak ve hayatın anlamı

İskandinav edebiyatı (ve sineması) deyince birçoğumuzun içinde tatlı bir his belirdiğini biliyorum. O bizimkine hiç benzemeyen, buradan bakınca neredeyse efsunlu görünen nevi şahsına münhasır coğrafyadan yazılmış metinler, bizim buralarda hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip. Ben de konu hikaye anlatıcılığı olunca “Kuzey sever” ekipten biriyim.



Dönme dolabın peşinde

Günlerden bir gün yemek yerken masanızın üzerine bir deniz kaplumbağası düşse ne yaparsınız? A) Bayılırsınız. B) Deprem olduğunu sanıp masanın altına saklanırsınız. C ) Kaplumbağanın canlı olup olmadığını kontrol edersiniz. D) Hiçbiri. Evet, hiçbiri. Çünkü günlerden bir gün yemek yerken masanızın üzerine bir deniz kaplumbağası düşmemesi gerekir.



Doğabilim 101

Zaman, insana türlü oyunlar oynuyor, bunların en büyüğü ise hafızanın ters yüz oluşu. Atik davranıp bunları bir yerlere not ettiğimizde hiç olmazsa yıkıcı etkiyi azaltabiliyoruz. Şans biraz yardım ederse yayıncılara ulaşan anılar etrafa dağılıyor ve zaten ondan sonra, o notları tutana da yazar denmeye başlıyor. Aslında tüm bunları Lawrence Durrell için söylesek kimse şaşırmaz.



"Dandik" deneyimlerin peşinde

Proust Projesi'ni saymazsak André Aciman için duyguların yazarı diyebiliriz rahatlıkla. Türkçede yayımlanan Sekiz Beyaz Gece ve Adınla Çağır Beni, buna iki güzel örnek. Aşklar, tutkular, duyarlılıklar ve gözleme dayanan anlatım, Aciman'ın belirleyici özellikleri. 

 



BaşkaDünyalar // Kahramanın son yolculuğu

Arcturus’a Yolculuk, ilk olarak 1920’de yayımlanan ama bilimkurgu ve fantastik edebiyat çevrelerince 1960’larda itibar görmeye başlayan, İngilizce dışındaki dillere ise ancak 1970’lerden sonra çevrilen, gölgede kalmış bir klasik.



Robbins Harikalar Diyarı'na bir bilet!

“Bu bir otobiyografi değil. Tanrı korusun! Otobiyografi gıdasını egodan alır ve ben, kendiminkinden önce göbek deliklerini anlatmak isteyeceğim insanların uzun bir listesini yapabilirim.” Tibet Şeftali Turtası, yazarı Tom Robbins tarafından bu şekilde tanımlandıktan sonra üstüne söylenecekler tamamen boş gelebilir.



Karşı kıyının sürgünü

Sergey Dovlatov, Sovyetlerin çöküşünden sonra nihayet Rusçada da rahatça okunmaya başlanabilen bir sürgün yazar. Yaşadığı süre boyunca Rusya’da yalnızca tek bir kitabı basılabilmiş: Nevidimaia Kniga. Yayımlanmasından kısa bir süre sonra da kitabın tüm kopyaları KGB tarafından toplatılıp mahvedilmiş.



Bir iki üç, tıp!

Küçükken oynardık. Bir iki üç, tıp! Birisi bana ilk defa oynayalım mı diye teklif ettiğinde, oyunu bilmediğim için kurallarını anlattırmıştım ve ne kadar da kolay oyunmuş demiştim içimden. Hoplamalı zıplamalı ya da hız gerektiren oyunlarda pek iyi olmadığım için işime gelmişti. E iyiymiş, hiçbir şey yapmıyorsun! Sadece beklemek yeterli. Fakat, sonra sonra insan anlıyor. Susmak zor, çok zor.



Robert Walser’in uzun yürüyüşü

İyi bir inceleme okumak sahih okurları krallar katına oturtur, sıkı bir biyografiye rast gelmek biz dünyanın yetimlerine kaftanlar giydirir. Ne ki, insanın ahir ömründe bu ikisiyle karşılaşması pek seyrektir.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.