Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Notos'un katkılarıyla hazırlanmıştır.

Öykü Arşivi

Öykü // En çok okunanlar



Sabit Fikir ve Idefix'ten kolektif öykü! No:3

 

 

Telefon Kime?



Buraya ilk gelişim değildi ama her zaman oturduğum masada başkasını görünce ilk kez bara yöneldim, karşımda sırıtan genç barmene, “Buranın da sahibi var mı,” diye sordum.


Nedense cevap vermek istemedi. Sadece gözlerime gözlerini dikti, bir an öylece durdu.



Kahreden Beyaz

Yatağın örtüsü beyaz ve tavan, illaki o da beyaz. ne HIV ne kanser, hiç bir şey değil, beni şu kahrolası beyazlık öldürecek dedi kadın. Yanı başındaki müşterisi ilk yarım saat molasına uzanmış olmasına rağmen ona söylememişti bu dert yanışını. Yatağını paylaştığı adama söyler gibi ama ona değil. Fakat adam kendine pay çıkardı bu yakarıştan.

 



Sabit Fikir ve Idefix'ten kolektif öykü! No:2

 

 

 

Yaklaşık bir saattir boş tavana bakıyordu. Ellerini göğsünde birleştirmiş ve ölesiye sıkmıştı, ama farkında bile değildi. Avuç içlerinde biriken terin kokusunu alan sineğin vızıltısını dahi duymadan, ne düşündüğünü bile bilemeden bakıyordu tavana. Yemyeşil gözlerine aşıktı ve şimdi şiddetle onları görmek istiyordu.

 

 



Yokuş

Kâğıttaydık, akşam saat yedi filandı yani, kendi mıntıkamızda ekmek arıyorduk, he benim abim, kâğıt topluyoruz biz, arada çıkarsa elbise filan da alıyoruz yani. Sonra, bir çığlık koptu, kadınlar, ay ay çocuk düştü arabanın altında kaldı filan, ben dedim herhalde düştü, kalkar, bir şey olmaz. İçimden sövdüm de, beceriksiz, dedim Hikmet’e.



SIRADAKİ

Bayıldı! Bayıldı! Adın bayıldı. Ulan kim bayıldı? Niye bayıldı? Tam da mesainin bitmesine yakın, sıçtırma... Başımı masadan kaldırıp gözümü açtım, kendimi kıç kadar kabinin içinde gördüm. Dalmışım. Facit marka hesap makinelerinin sesleri arasında böğürürcesine bağıran adamı görüyorum camdaki delikten. Sihirli küre büyüklüğündeki delikten bakıyorum. O da bakıyor.



Hasan

Kaval kemiğinde duyduğu acıyla sıçrayarak uyandı. İlk şaşkınlık geçince anladı. Mustafa tepiklemişti gene. Bir tekme de o attı. Horultusu kesilir gibi oldu. Hasan’ın yüreği ağzına geldi.

Mustafa abisi en büyükleriydi. İriydi. Anlaşılmaz bir şeyler mırıldanıp öte tarafa dönünce rahatladı. Yuf ulan, bana mısın demedi, diye geçirdi içinden.



Bir İkindi Vakti

Kızgın güneşin altında uzun süre beklemiş taşlar gibi yanıyordu gözleri. Panjurun delikleri arasından odaya yayılan gün ışığına alışmaya çalışıyordu. Duvarın ardında yaşayan insanların konuşmaları, kısa kesik gülüşleri duyuluyordu. Dinledi. Yaşlı bir adamın konuşmasını andırıyordu ses.  Kolu, yastığın altında kıvrılmış, ağırlığını üstüne yattığı bacağına vermişti.



HAŞARAT

İlk, muhtar öğrendi öldüğünü. Kahveye çıkmadığını söylemişlerdi birkaç gündür. Çeşme başında da gören olmamıştı. Yemeğini Hatice Hanım vermişti üç gün önce. Ona da uğramamıştı bir daha. 

 



Tosbağa

“Öldün artık. Burası da cehennem, keyfine bak!” deseler inanacağım. Yüz yıllık binalar eğilip bükülüyor. Öyle bastı sıcak. Sanki göğüs kafesimde iki boksör dövüşüyor. Birbiri ardına sert yumruklar indiriyorlar karşılıklı. İkisi de yıkılmıyor. Kıran kırana mı derler. İzleyiciler ayakta. Kirli sarı bir ışık. Hava pis. Yıkılacak mıyım? Her şey çift çift.



Yüzleşme

– Çıkmıyor... Hâlâ ellerimde. Tırnaklarımın içinde kurumuş, topak topak olmuş!
– Hep rol, hep trajedi. Leydi Macbeth karşınızda! Çıkmış. Ellerin tertemiz. Hepsi burada, üzerimde hala. Ve yerde. Ve şilte içti çoğunu.
– İnanmıyorum sana, aynaya bakmam lazım.
– Yüreğin yetmez.
– Sus artık.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.