Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Dil sadece bir et parçası değildir

İhtiyarların "lisan-ı münasip" dediği, uygun bir dille anlatma illeti edebiyatın omurgasına çökmüş, çökmek ne kelime, bildiğin belini kırmış ve neredeyse yazının icadından beri halkı halktan korumak için devlet süspansiyonuyla steril, ana sütü gibi faydalı ve uyku getirici, terbiye sınırlarına çekilmiş bir forma sokmuştur.



Zaman hakkında bazı mühim masallar

Gelecek içimizde tatlı bir uyku çekmektedir de, geçmiş nerededir? Unutuşun tunç kapısını zorlayan hatıralar, nereye gitmek istemektedir? Zamanı genişletip daraltan, bazen bir çembere bazen de tek bir noktaya benzeten nedir? Bir kişinin dilinden nasıl olur da insanlığın o uzun hikayesi dökülür? Belki de fevkalade büyük bir hikayenin içinde yaşıyoruzdur.



Gölgelerinden kurtulabilir mi insan?

Gölgesi, insanı bir ömür takip eder, hiç bırakmaz peşini. Gün ışığı çekilince kurtuldum sanır ondan. Ama ne ki her yeni gün doğumuyla birlikte peşindedir yine. Kimileyin hemen yanı başında, kimileyin arkasında, kimileyinse önü sıra uzayıp gider. Varlığını mütemadiyen hissettirir. Derken kendi gölgesine yabancılaşır insan. Çünkü gün gelir, başka gölgeler düşer kendi gölgesinin üzerine.



Bombay Blues

Hindistanlı yazar Jeet Thayil, ilk romanı Narkopolis'te 70'lerin Bombay'ını anlatıyor. Batılı turistleri ya da uzaklarda saklı cennetlerin bulunduğuna inanan modernizm kaçaklarını çeken bir ülkede, ülkenin karakteristiğini en iyi yansıtan şehrindeyiz. Ancak otantizme, Şark'ın büyüsüne kendisini teslim etmeye hazır zihinleri cezbedecek bir hikaye peşinde koşmuyor Thayil.



"Altı gün"ün sonunda Mısır

“Üçüncü dünya edebiyatı” kavramıyla ifade edilmek istenenlerden birisi, Batı edebiyatının merkezinden uzakta yetişen edebiyatçıların eserlerindeki yenilik ve çeşitliliktir. Bu yenilik ve çeşitlik -Cortázar, Márquez ya da Borges’in kitaplarında olduğu gibi- genellikle hafıza, hakikat ya da zaman gibi temaların ele alınış biçimindeki yenilik ve çeşitliliğe atıf yapar.



#direnklişe

Polisiyeler ve bilumum dedektif kitapları neden klişelerle dolu olmak zorundadır? En baştan itiraf edeyim, bayıldığım bir tür değil polisiye. Güvendiğim kaynaklardan bilgi akışı, hatta ısrar olmasa ilk hamleyi yapmakta oldukça utangaç davranırım. Her seferinde başka türlü sorulmuş, ama aslında aynı problemi, aynı formül yardımıyla çözmeye benzetirim suç romanlarını.



Çavdar Tarlasında Bir Ömür

Çavdar Tarlasında Çocuklar romanının yazarı J. D. Salinger hakkında söylenecek çok şey var ve aynı zamanda -mükemmel bir tezat olarak- o kadar da çok şey yok.



Hayalet kataloğu

J. G. Ballard, Öteki Dünya adlı romanında bir AVM’yi yadırgatma aracı olarak kullanmış, kapitalizm eleştirisini gizemli bir öyküye yedirmişti. Gündelik yaşamımızın büyük bir parçası olan AVM’ler tekinsiz bir mekan olarak resmedilmiş, kitle kültürü ile bireysel korkular arasındaki çizginin o kadar da kalın olmadığı gösterilmişti bu romanda.



Kapkara yekpare bir bulut

Üzerinden kara bulutu eksik olmayan, baharın epeydir uğramadığı bir memlekette yaşadığımızdan ve okuduğumuz kitaplar bu toprakların güncel fenalıkları ile muhatap olduğunda, tuhaf bir okurluk deneyimi yaşattıkları aşikar.



Görmenin siyaseti

‘Narcissus’un Zencisi’ne yazdığı ünlü önsözde Joseph Conrad, amacının “yazılı sözcüklerin gücüyle duymanızı sağlamak, hissetmenizi sağlamak... görmenizi sağlamak” olduğunu ve bunun tek başına her şey anlamına geldiğini söylemişti. Bu onun niyetiydi öncelikle, görmemizi sağlamayı istiyordu ama bunu başarıp başaramadığından pek de emin değildi.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.