Kopernik Kitap kurulduğu 2017 yılından bugüne siyaset araştırması, tarih, hatırat, roman, inceleme gibi çok geniş bir yelpazede pek çok değerli kitap yayınladı. Bu kitapların bir bölümü “Türkiye’yi dünyaya daha iyi anlatmak için” İngilizceye çevrilerek İngiltere ve Amerika’da büyük yayınevlerinin raflarına girdi. 2020 hedefleri arasında “Türkiye’nin ortak değeri” yazarların eserlerinin İngilizceye çevrilmesinin yer aldığını söyleyen Kopernik Kitap Yayın Yönetmeni Abdülkadir Özkan’dan yayınevinin hikâyesini dinledik.
Yayın sektörünün içinden biri misiniz? Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Kitaba, dergiye, yayına olan ilgim çocukluğumdan beri süren bir heyecan tam manasıyla. Uzun yıllar basın sektörünün içinde görev yaptım, sonrasında ciddi bir yurt dışı deneyimim oldu. Bir yılı aşkın bir süre Avustralya’da, sonrasında üç yıla yakın Uzakdoğu’da Tayland, Hong Kong, Çin üçgeninde bulundum, Lübnan’dan Makedonya’ya iç karışıklık yaşayan bölgelerde haberci olarak görev yaptım. Türkiye’ye döndükten sonra dört yıl kadar Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in Basın Danışmanlığı görevini yürüttüm. Ardından Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın İletişim Danışmanı olarak görev aldım ve Başbakanlık Başdanışmanı olarak atandım. Bu kurum kapanıncaya kadar Başbakanlıkta çalıştım. Ardından 14 ay kadar Türk Medya Dijital Yayın Yönetmenliği görevini yürüttüm.
Kopernik Kitap kurucusu ve yayın yönetmenisiniz. Bize yayınevinin kuruluş hikâyesini anlatır mısınız?
Kopernik Kitap benim kitaba, dergiye, matbuata olan ilgimin bir ürünü aslında. Yayınevinin kuruluşu 15 Temmuz Darbe girişimine dayanıyor. 15 Temmuz’dan sonraki süreç bende bir farkındalık oluşturdu: Türkiye’de özellikle sağ camiada entelektüel anlamda ciddi bir sığlaşma olduğunu fark ettim. Edebiyat, sosyoloji, siyaset araştırmaları üzerine olan çalışmaların bizim kesim tarafından maalesef çok üretilmediğini, bu durumun da savunduğumuz, haklı olduğumuz tezlerin literatüre girememesine sebep olduğunu gördüm. Bu boşluğun bir şekilde doldurulması gerekiyordu. 15 Temmuz’u Batı insanına onların anlayacağı şekilde nasıl anlatabiliriz diye oturup düşündüğümüzde ilk olarak bir kitap çalışması yapmaya karar verdik. Görsel içeriğin ağırlıklı olduğu bu çalışmayı Çince dâhil olmak üzere yedi dile çevirdik. Kitaba gösterilen ilgi bizi Kopernik Kitap’ı kurmaya götürdü. “Türkiye’nin entelektüel aklını bir araya getirme” mottosuyla yola çıktık. Yalnızca çok iyi yazan muhafazakâr yazarları ya da kendini belli ideolojik kalıplar içerisine hapsetmiş yazarları değil, bu toprağa, bu vatana sahip çıkan; derdi, davası Türkiye olan bütün aydınları siyasi görüşüne bakmaksızın bir araya getirmek, buradan entelektüel bir sentez çıkarmak istedik. Sonrasında bu yapıyı da şekillendirdik, çocuk kitapları, dünya klasikleri bastık. Başka bir alt marka oluşturduk Vega Kitap diye, orada farklı formatta kitaplar bastık. Geride bıraktığımız üç yılda 140’a yakın kitabımız oldu.
Neden adına Kopernik dediniz?
Kopernik, yaşadığı dönemde kiliseye karşı çok ciddi bir mücadele vermiş, söylenemeyeni söyleme konusunda büyük bir üne ulaşmış, artık bir simge isim. Biz de “söylenemeyeni söyleyelim, yazılamayanı yazalım” mottosuyla Kopernik’i kurduk.
Kopernik’e muadil olarak bir de Amerika’da bir yayıneviniz olduğunu biliyoruz…
Evet, Kopernik Publishing House ismiyle Amerika’da da bir yayınevi kurdum. Vakti zamanında Hasan Âli Yücel yabancı klasikleri Türkçeye çevirerek Türk kültür hayatına büyük katkı sunmuştur. Biz onun yaptığını tersten yaparak Türkiye’nin yetiştirdiği önemli insanların başyapıt eserlerini İngilizceye çevirerek başladık. Örneğin ilk olarak Ahmet Yaşar Ocak’ın kitaplarını İngilizceye çevirdik. Beyazıt Akman’ın Türkiye’de çok satan romanları 1453 İstanbul’un Fethi ve 1492 Sabatay Yahudilerinin Osmanlıya Sığınış Hikâyesi’ni de Amerika’da yayınladık. Onun dışında 15 Temmuz Darbe girişiminden sonra, bu tehlikeyi Batı daha iyi anlasın, insanlarda bir farkındalık oluşsun diye düşünerek Fethullah Gülen örgütüyle ilgili yazılmış olan kitapların da çevirisini yaptık. Yine Türkiye siyasetinin biraz daha anlaşılması için, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasal yaşamını yakından analiz eden benim kaleme aldığım Erdoğanofobi kitabını İngilizce bastık. İngilizce olarak 20’ye yakın kitabımız oldu. Bu kitaplar içinde Niyazi Mısri şiirleri de var Yunus Emre de…
İlk olarak Ahmet Yaşar Ocak’ın kitaplarını çevirdiğinizi söylediniz, bu ismi seçmenizin özel bir sebebi var mı?
Ahmet Yaşar Ocak, eskiden beri takip ettiğim, ilgi alanlarıma yakın bulduğum, özellikle Aleviler-Bektaşiler, Sufiler, Kalenderiler konularında Türkiye’nin sayılı özel adamlarından biri. Bahsettiğim alanlarda yurt dışında çok fazla çalışma var, bunlar ya Amerika kaynaklı ya da İngiltere menşeli. Bizdeki uzman isimlerin bir kitabı, çalışması bile yok. Biz nereden başlayalım diye düşünürken Ahmet Yaşar Ocak ile ilk adımı atmamız önemli olur diye düşündük.
İngilizce’ye çevirmek istediğiniz başka hangi isimler var?
Nurettin Topçu, Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Sabahattin Ali gibi Türkiye’nin entelektüel aklı, beyni ortak değeri diyebileceğimiz yazarların eserlerini İngilizceye çevirip Batı raflarında yer bulsunlar istiyoruz. Batı’da bize dair ciddi bir literatür eksikliği var. Bugün Avrupa’da bir kitapçıya girin ya da herhangi bir kütüphaneye gidin, Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale ile ilgili yüzlerce kitap görürsünüz ama aralarında bir tane bile Türk yazara rastlayamazsınız. İngilizler kaybettikleri savaş üzerine devasa bir literatür oluşturmuştur. Bizim de ülke olarak o raflara girebilmemiz için eserlerin hızlı bir şekilde İngilizceye tercüme edilmesi gerekiyor.
Çeviri kitapları Amerika’da okuyucuyla nasıl buluşturuyorsunuz? Dünya çapında kitapçıların raflarında yer almak zor mu?
Çeviri kitaplarımız için Amerika’nın hatta dünyanın en büyük kitap perakendecisi Barnes&Noble ile bir anlaşma yaptık, bu anlaşma çerçevesinde İngilizceye çevirdiğimiz kitapları Barnes&Noble’ın raflarına soktuk. Bazı kitapları kindle edition olarak bastık gönderdik, aynı şekilde Amazon’da da kitaplarımız aktif olarak satılıyor. Yine Amerika’nın en büyük kitapçılarından Books-A-Million diye bir marka var, oraya da kitaplarımızı soktuk. Bu süreç bana şunu gösterdi, siz bir şey üretmedikçe, sizin tarihinizle ilgili literatür üretenlerin kitapları daha görünür oluyor. Ama siz rafları doldurduğunuz anda orada bir aktör haline geliyorsunuz.
Türk siyasi tarihi sizin ilgi alanınıza giriyor. Bu alanda hangi dönemle ilgili eksiklik olduğunu düşünüyorsunuz?
Türkiye siyaseti üzerine yakın dönem siyaset kitaplarında ciddi bir eksiklik var. Özellikle Ak Parti döneminde oluşturulan literatür genelde muhalif dil üzerinden oluşturulan bir literatürdür. Bugün 18 yıllık iktidarı olan Ak Parti’nin Türkiye’ye, bölgeye ve dünyaya yapmış olduğu katkıların anlatıldığı kitapların sayısı çok az. Hızlı bir şekilde Türkiye’nin yakın dönem siyaset araştırmalarının artırılması gerektiğini düşünüyorum. Okuyucu da her zaman yakın dönem siyaseti okumayı tercih ediyor. Menderes dönemi de merak ediliyor sıkça.
Yayınevinin yazarlarını kimler belirliyor? Yeni çalışmalara nasıl ulaşıyorsunuz?
Yayın kurulumuzda ortak bir akıl üreterek, ortak hedefimiz doğrultusunda isimler belirliyoruz. Şu an yayınlamak istediğimiz 30’a yakın çalışma var. Ben YÖK’ün Tez Bankası’na girip tezleri de yakından takip ediyorum. Çok iyi çalışmalar yakalıyorum. Ayşegül Fidan’ın Selçukname’si bir tezdi örneğin. Turgut Özal ile ilgili yayınladığımız Türk Siyasi Tarihinde Anap ve Turgut Özal kitabı da, tezden kitaba dönüştürülmüş bir eser. Yine Işıl Arpacı’nın Erbakan ile ilgili tezini Türk Siyasetinde Erbakan ismiyle kitaba dönüştürdük.
Türkiye’de son dönemde tarih kitaplarının çok okunduğunu biliyoruz. Sizin okurlarınız hangi kitapları tercih ediyor?
Türkiye’de yayın türü olarak daha çok edebiyat, tarih ve hatırat okunuyor. Onun dışında siyaset araştırmaları da eğer gündeme ilişkin konularsa talep görüyor. Biz gündeme ilişkin farklı kitaplar da basıyoruz; örneğin Adnan Oktar ile ilgili Kod Adı Sapkın ismiyle bir kitap bastık. Cemal Kaşıkçı öldükten sonra, nişanlısıyla konuşup Cemal Kaşıkçı: Hayatı, Mücadelesi, Sırları başlıklı bir kitap hazırladık. FETÖ ile ilgili kitaplarımız var. Son dönemde en çok Beyazıt Akman’ın romanlarıyla Mustafa Kemal Atatürk serimiz satıyor.
Kopernik Kitap için 2020 nasıl geçecek? Planlarınız neler?
İlk sırada Mareşal Fevzi Çakmak’ın Rumeli’de Son Demler kitabı var. Bu kitabı Prof. Dr. Ali Birinci Hoca hazırladı bize. Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili bir seri yaptık. Genelde Kemalist yayınevlerinin basmadığı, Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi kaleme aldığı çalışmaları basıyoruz. Bunların hepsini Türk Tarih Kurumu’nun arşivlerinden çıkardık, alanında uzman tarihçiler tarafından dilimize aktardık, sadeleştirdik, yeniden dipnotlandırdık. Hem akademinin hem de tarih okurlarının istifade edebileceği bir noktaya taşıdık. Şu anda seri sekiz kitaba ulaştı. İngilizce yayınlarımız da devam edecek, aşağı yukarı planladığımız sekiz tane kitap var. Ahmet Yaşar Ocak’ın kitapları da buna dâhil. Kalenderiye Tarikatı çevrildi, Sarı Saltık da aynı şekilde çevrildi. Sırada Cem Sancar’ın bir kitabı var, onu da İngilizceye çeviriyoruz.
Sizin kendi projeleriniz var mı? 2020’de bir kitap çalışmasıyla karşılaşacak mıyız?
Şimdilerde tercüme ettiğim bir kitap var, 1915 Ermeni olaylarını anlatan bir çalışma: Bir Ermeni’nin Hatıratı. Kitap 1928’de bir Amerikalı tarafından yayınlanmış. Tatar Azerbaycan bölgesinde bulunmuş, tehcir dönemini yaşamış bir Ermeni, kendi anılarını, yaşadıklarını, gözlemlediklerini anlatıyor. Tatar Türkleriyle Ermeniler arasındaki olayları bizatihi yerinde yaşamış, çatışmalara, katliamlara şahitlik etmiş bu kişinin hatıratı üzerinden o dönem değerlendiriliyor. Kitapta yaşanan olayların karşılıklı mukatele olduğu, Rus askerlerinin etnik grupları birbirine karşı kışkırttıkları detaylı bir şekilde anlatılıyor. Ben bu kitabı New York Devlet Kütüphanesi’nde buldum. Tamamen bizim tezlerimizi destekleyen bir belge. Bu kitabı önce Türkçe ardından da İngilizce olarak basacağız. Bu kitaba paralel olarak Trumpokrasi isminde Trump dönemi Amerika’sını değerlendiren bir çalışma yazıyorum.
Yeni yorum gönder