2009’un başarılı çeviri öyküleri arasındaki hemen hemen tüm yapıtların, yaşam öykülerinde savaşlar, yıkımlar, göçler bulunan sistem karşıtı yazarlara ait olması, dikkat çekiciydi. ‘Keskin bıçak olmak için çok çekiç yemek gerekir!’ deyişinin uyarlanabileceği bir dışa vurum alanı olarak edebiyatın, dünyayı (dolayısıyla bireyleri) sarsan çekiç darbelerinin niteliğini gün ışığına çıkaran verimi, görüşümüzü netleştirdi. Yazarların, tıpkı istiridye gibi, kendine rahatsızlık veren bir şeyle inciye dönüşünceye kadar uğraştığını, pes etmediğini görmek adına da umut verici bir yıl oldu, bu.
Buluştuğumuz öykü kitabı sayısı görece azdı. Fakat çeviriler, çevirme ediminden beklenene uygundular:
• Orijinal dilin orijinal kültürle arasındaki ilişkiye hâkim, görece ehil eller tarafından Türkçeleştirildiklerinden metnin anlam yükünü artıksız aktarabilen çalışmalar yapıldığını kabul edebiliriz.
• Çevirmenlerin Türkçe’nin gücünü ve estetiğini önemsediklerini de söyleyebiliriz. Yazarların yaratım dilinin olanakları erek dil olan Türkçe’de karşılığını bulduğundan, ayrıca Türk okurunun sahip olduğu algıyla kavranılabilirliği yüksek başarılı yapıtlar ortaya konulduğundan keyifli okumalar yapabildik.
Avrupa ve Amerika’dan elimize ulaşan metinler açısından nispeten şanslıydık. Fakat Rusça, hariç çok sayıda Slav dillerinden, Japon, Hint, Çin gibi Uzak Doğu dilleriyle kurulan edebiyattan, Orta Doğu’dan ve hatta Afrika’dan çevrilerek edebiyatımıza kazandırılan eserler hiç denecek kadar az oldu veya olmadı. 2010 yılında daha geniş bir coğrafyanın çeviri planına alınmasını diliyoruz doğrusu.
Şimdilik, ‘Bize ulaşanlar, ülke edebiyatlarının, temsili bakımından, en iyi örnekleri miydi?’ sorusu için erken. Çünkü hep kabul gören, kuvvetli kalemleri okuduk. Daha geniş bir çeviri ediminde bu sorunun sorulması gerekli olabilir. Pazarlama marifetiyle öne çıkarılan kitaplar olabileceğini, bunların bizi iyi edebiyatın ayak izlerinden yürütemeyeceğini tahmin ediyoruz. Demek ki yayınevlerinin çeviri öyküye gösterdiği ilgiyi, çevrilen yapıtların niteliğini, çevirmenleri vb. izleyerek dünya edebiyatı birikimini doğru bir şekilde kazanmalıyız. ‘Prestij’ ve ‘bestseller’ tadındaki öykü çevirileri dışında kalanlarla da buluşmayı talep ederek pazarı etkileyecek olan, büyük ölçüde biz, okurlarız.
Bu yılki çeviri öykü kitaplarının kategorize edilmesi okuyucu tercihlerine yardımcı olabilir.
Genel olarak;
• Bir yazara ait öykülerden oluşanlar,
• Bir yazarın tüm yazım evrelerini serimleyen ‘toplu yapıtlar’,
• Gözde isimler için tekrar basımlar,
• ‘Novelita’yı andıran tek öykülük kitaplar,
• Öykü tadında anlatılar,
• Son olarak da antolojiler ki bunları da
- Kolektif kitaplar
- Ülke edebiyatlarını tanıtanlar
diye ayrıştırabiliriz. Son kategorideki kitaplar daha önceki yıllarda basıldılar ve 2009 boyunca da okunmaları umuldu. Örneğin: İtalyan, Amerikan, Rus, İspanyol, Hint-Pakistan, İsrail Edebiyatı Antolojileri ve seçmeleri, Çağdaş Arap Öyküleri vb. Kolektif kitaplar için Gergin Ruhlar Antolojisi, Beş Paralık Öyküler vb. yapıtları örnek olarak sunabiliriz.
Çeviri öykünün 2009 yılına bir göz atmak, aslında, basılan öykü kitapları içinden dikkat çekenleri vurgulamak anlamına da geliyor:
Örneklemeyi sondan başa doğru giderek yapabiliriz:
Metis yayınları, üç değerli kitap birden yayımladı: Norman Manea’dan Ekim, Saat Sekiz, Ralf Rothmann’dan Deniz Kenarında Geyikler ve Andrey Platonov’dan Dönüş.
Norman Manea, yeni tanıştığımız yazarlardan. Romanya'lı bir entelektüel. İkinci dünya savaşı başladığında beş yaşında olan yazarın çocukluğu toplama kampında geçmiş. Yazın hayatına 1960’lı yıllarda başlamış, aslında mühendislik eğitimi almış. İlk kez Türkçeye çevrilen Manea, 1986’da Romanya’yı terk ederek Batı Berlin’de, bir yıl sonra ise yeni bir kararla Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşamayı seçmiş. Savaş anıları, kamp hayatının neden olduğu travma, yazarın tüm hayatını etkilemiş ve bu etki Ekim, Saat Sekiz de dahil tüm kitaplarında kendini göstermiş. İnsanların iç dünyalarıyla ilgilenen Manea, demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı ortamlarda yaşananları, yaratılan yalnızlıkları ve bel bağlanan küçük umutları tartışıyor. Sade, ironik bir dille yazdığı öyküler, yok yere yaratılan kabuslar dünyasındaki varoluş mücadelesini serimliyor.
Ralf Rothman, Çağdaş Alman Edebiyatının en dikkat çeken üyelerinden biri. 1953’de Almanya’nın savaş yorgunu sanayi bölgesi Ruhr’da doğan Rothmann, büyürken duvarcı ustalığı, matbaacılık, hastabakıcılık, aşçılık gibi işlerde çalışmak zorunda kalmış. Rothmann’ın bölgenin yaşadığı savaş sonrası travma da dahil tüm gençlik mücadelesinin sürülebilen izleri, mevcut kitaplarında takip edilebiliyor. Rothmann’ın Türkçeleştirilen ikinci kitabı Deniz Kenarında Geyikler, Ogün Duman’ın çevirisiyle, Ekim 2009’da yayımlandı. Kitaptaki on iki öykü, hayatın olağan akışındaki, kimi tepki ve davranışların neden olabileceği beklenmedik kırılmalara hazırlıklı olmamızı hatırlatıyordu. Yalın bir dil, güçlü atmosfer, detaylarına titizlenilerek çağrılmış imgeler... Deniz Kenarında Geyikler, ölüm, aşk, ayrılık, kaygı, endişe ve ihtiyaçları gösterişli kurgulara yaslanmadan öyküleyen yazın yaklaşımıyla etkileyici bir diğer kitaptı.
Orta Rusya’da doğan, işçi çocuğu olan Platonov’un kendisi de bir emekçiymiş. Kızılordu’ya girdiği 1920 yılına kadar dökümcülük ve tornacılık yapmış. Üniversitede Politeknik okumuş. Metinlerinde gerçeküstü öğelere yer veren, sistemin dayattığı savruluşu eleştiren yazarın modern ve etkili yapıtları yıllarca yasaklanmış. 1951’de ölen Platanov’un ancak 1990’da eksiksiz basılabilen eserleri, yazarı, yirminci yüzyıl Rus edebiyatının en önemli temsilcilerinden biri ilan etmeye yetmiş. Günay Çetao Kızılırmak, Dönüş’ü doğrudan Rusça’dan çevirdi. Ekim 2009 yayım tarihli Dönüş, dokuz öykülük bir seçki. Platanov, yaşadığı dönemin (devrimler vs.) ağır sonuçlarını geleceğe dair iyimser tutumunu kaybetmeden yansıttığı öykülerle tartışıyor. Beklenmedik durum ve öykü kişileri, enerjik üslup, yazarla heyecan verici bir tanışlık oluşturuyor.
Yine Kavis Yayınları’ndan çıkan Panait Istrati’nin Sünger Avcısı’nı, Yaba Sahaf Cep Kitapları arasından çıkan Halil Cibran’ın Kafir Halil’ini, Everest’ten çıkan Joyce Carol Oates’un Vahşi Geceleri’ni ve Fransız yazar Maxence Fermine’in Bilardo Blues Klübü’nü de dikkat çeken son dönem kitapları olarak bu listeye eklemeliyiz.
Panait Istrati, 1935 de ölen Romen yazar coğrafyamıza ve kültürümüze oldukça tanıdık olan eski bir dost. İlk romanı Kira Kiralina daha 1923 yılında Türkçe’ye kazandırılmış (Yaşar Nabi Nayır tarafından). İstrati eserlerini Fransızca olarak yazmış. Türkçe'ye çevrilen yapıtları; Arkadaş (Mihail), Akdeniz, Sokak Kızı (Nerantsula), Angel Dayı, Kodin, Baragan'ın Devedikenleri, Uşak ve son olarak da Kavis tarafından 2009 Eylül’ünde yayımlanan Sünger Avcıları adlı öykü kitabıdır. Yazar, insani değerleri önceler ve insanı anlatır. İlk tercihi daima dostluktan yanadır. Kişilerindeki sahicilik, dille yarattığı kuşatıcı atmosfer, açıkça sezilen insan sevgisi, yapıtlarında dikkati çeken özelliklerdir. Sünger Avcıları, Mustafa Balel tarafından çevrilmiş. Kitapta beş öykü var.
Halil Cibran, Lübnan doğumlu önemli bir şair, filozof ve sanatçı. Şiirleri yirmiden fazla dile çevrilmiş. Cibran, çizimleri ve resimleriyle de tanınıyor. Son yıllarını ABD'de geçiren yazar bu dönem yapıtlarını hep İngilizce dilinde vermiş. Ekim 2009’da Yaba Sahaf, Halil Cibran’ın Kafir Halil adlı hikayesini yayımladı. Çevirisi Abdurrahman Acar tarafından yapıldı. Türkçe’de ilk kez yayımlanmış oluyor.
Joyce Carol Oates, Çağdaş Amerikan Edebiyatı’nın en önemli isimlerinden. Kısa öyküleri, romanları, şiirleri ve denemeleri var. Ailesinde lise bitiren tek kişi olan çiftçi kızı Joyce, okumanın tadını öyle erken yaşta almış ki, hemen peşinden yazmak gelmiş. Yazmaya on dört yaşında başlayan yazarın çocukluğunda en çok etkilendiği yazarlar; William Faulkner, Fyodor Dostoyevsky, Henry David Thoreau, Ernest Hemingway, Charlotte Brontë, ve Emily Brontë imiş. Syracuse Üniversitesi’ne giderek 1960’da mezun olmuş. Üniversite yıllarında, hâlâ etkileri altında olduğunu kabul ettiği D. H. Lawrence, Flannery O'Connor, Thomas Mann ve Franz Kafka gibi yazarlarla tanışınca art arda yazdığı romanların hepsini fırlatıp atmış. 19 yaşındayken üniversitede düzenlenen kısa hikâye yarışmasından kazandığı ödül ilk olmuş ve sonraki yıllarda da ödüller almaya devam etmiş. Yazarın ilk romanı 1964 yılında yayımlanmış. Yapıtlarında psikolojik açıdan derin, taşra hayatının sosyolojik yönlerini tartışan metinler yer alıyor. Holocaust travması, demokratik hak ve özgürlükleri sınırlayan devlet-birey gündelik çatışması, izleklerini belirliyor. Yapıtları on beşten fazla dile çevrilen Oates, aynı zamanda Nobel’e aday gösterilmiş bir yazar. Vahşi Geceler, yazarın Türkçe’ye Everest tarafından Aralık 2009’da kazandırılan yapıtı. Yakın okuyup absürtle buluşturarak yeniden kurguladığı hikâyelerinde seçtiği beş yazarın Oates’daki karşılığına kucak açıyoruz (bir çeşit şerh mi oluyor dersiniz?) Bu yazarlar: Edgar Alan Poe, Emily Dickinson, Ernest Hemingway, Henry James ve Mark Twain. Arka kapak yazısı şöyle açıklıyor yapıtı: ‘Oates bu komik hikâyelerde yaratma arzusu ve yaşlılık arasındaki karmaşık, gergin ilişkiyi beş büyük yazarın ağzından anlatmayı başarıyor. Vahşi Geceler!, yazarların dünyasına bir başka yazarın eşliğinde hoş bir yolculuk.’
Fransız yazar Maxence Fermine, 1968 doğumlu. Çok genç. Çocukluğunun bir bölümünü Grenoble’da geçiren yazar daha sonra ailesiyle Paris’e yerleşmiş, izleyen on üç yılı bu şehirde geçirmiş. Sanat okuluna giremeyince bir iş için Afrika’ya (Tunus’a) giden Fermine, şu anda hayatına Yukarı Korsika’da devam ediyor. Yeni yeni tanımaya başladığımız yazarın Bilardo Blues Kulübü adlı kitabı yine Everest’ten, Aralık 2009 tarihinde yayımlandı. Üç öykünün yer aldığı kitapta bir anda ortaya çıkan durumların belirlediği yeni koşullarla yarılan insan hayatlarını, kader tınısında, ‘Blues’ etkisine sarmalayarak veriyor, yazar. Öykü adları ipuçlarıdır: Bilardo Blues Kulübü, Beyaz Caz ve Poker.
Bu yılın çarpıcı kitaplarına verebileceğimiz diğer örnekler, şunlar olabilir:
Brüksel doğumlu yazar Marguerite Yourcenar, bir dünya vatandaşı. Yaşamı sırasıyla Fransa, İtalya, İsviçre, Yunanistan ve ABD gibi ülkelerde geçen yazar, 1987’de öldü. Fransız Akademisi’ne seçilen ilk kadın üye olma unvanını taşıyor. Fransa’nın Légion d’honneur, Ordre de Mérite, Belçika’nın Ordre de Léopold nişanlarıyla onurlandırılmış bir yazar. Başka ödülleri de var. Roman, öykü, şiir, oyun, deneme gibi pek çok alanda üretmiş. Yazarın Doğu Öyküleri adlı kitabının ilk basımı, 1985’te yapılmış. Helikopter yayınları, bu yıl kitabı yeniden bastı. On öykünün yer aldığı kitabın çevirisi Hür Yumer’e ait. Henüz okumayıp çok güzel ve değerli bir kitap edinmek isteyenler için mükemmel bir seçim olacaktır.
Türk okurlar, Kolombiyalı yazar Gabriel Márquez’i gayet iyi tanırlar. Ailesinin isteğiyle hukuk eğitimine başlayan yazar, 1950 yılında okulu yarım bırakarak şiir ve edebiyatla ilgilenmeye başlamış. Ernest Hemingway, James Joyce, Virginia Woolf ve William Faulkner, yazma edimine büyük katkı yapmış. Franz Kafka ve öyküsü "Dönüşüm" ise deniliyor ki, yazara boyut atlatmış. 1967'de yazdığı "Yüzyıllık Yalnızlık" bütün dünyada çok iyi bilinen, milyonlarca satılan bir kitabıdır. Nobel ödüllü yazarın, tamamlanması on sekiz yılı bulan büyülü öykülerinden bir kısmı, Can Yayınları tarafından basılan On İki Gezici Öykü adlı kitapta toplanmış. Ağustos 2009 da tekrar basımı yapıldığı için hatırlatmakta fayda olduğuna inanıyorum (4. Basım, Çev. İnci Kut)
Avusturyalı olan Stefan Zweig, romancı, oyun yazarı, gazeteci ve biyografi yazarıydı. Küçük yaşlarından itibaren edebiyat ve felsefe eğitimi gördü. Zweig, altı yedi dil biliyordu. Yahudi kökenli olduğu için yoz edebiyattan sayılan kitapları 1933'de Naziler tarafından yakılan yazar, 1934’te ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Olguların yol açtığı büyük umutsuzluk için çareyi, karısıyla birlikte, intiharda buldu. Türkiyeli okurun gayet iyi tanıdığı yazarın Kitapçı Mendel’i, Yordam Yayıncılık’tan, 2009 Kasım’ında çıktı. Kitaptaki iki uzun öyküden biri, Kitapçı Mendel. Zweig, savaşın insan hayatları ve ruhları üzerindeki karşı konulamaz tahribatını eksiksiz yaratılmış öykü kişileri üzerinden anlatıyor. İçimizdeki karanlık, duyarlılıklarımızdaki eksilme ve çağın bellek silen hızı karşısında ortaya çıkan karakter yarılmalarına da didaktik olmayan eleştiriler yöneltiyor. Tüm öyküleri birbirinden güzel olan bu kitabı Türkçe’ye, Burhan ve Ahmet Arpad kazandırdı.
Alman yazar Michael Ende, gerçeküstücü bir ressamın oğlu olarak biliniyor. 1945’te, on altı yaşında askere çağrılan çocuk-adamlardan. Savaş sonrasında drama okudu, aktörlük yaptı, oyunlar yazdı. Gerçek dünyayı perdelemeyen fantastik yazın eğilimi öykülerinde öne çıkıyor. Fantezi çocuk romanı Bitmeyecek Öykü büyük ilgi gördü. Pek çok dile çevrildi, çevriliyor. Yazar, 1993’de mide kanseri sonucu yaşamını yitirdi. Özgürlük Hapishanesi (Das Gefängnis der Freiheit) Kabalcı Yayınevi’nin çocuk dizisinden çıktı. Baskısı yenilenenlerden. Kitapta sekiz öykü var ve yaratıcı zihinlere sesleniyor. Yetişkinlere de seslendiğini söylememe gerek var mı?
Gazze Blues, Siren Yayınları’nın 2009 verimi. Filistin’li yazar Samir El-Youssef ile İsrailli yazar Etgar Keret’in ortak bir çalışması. Her ikisi de genç olan bu yazarların ortaya koyduğu gerçekten ilginç ve güzel kitap, barışın tatlı umudunu edebiyat sayesinde canlandırıyor yüreğimizde. Savaşa, bıkkınlığa, nispeten çıkışsızlığa gömülü yaşamların içinden muzip, inatçı, zeki, genç seslerin yeryüzüne, ışığa doğru kazan kazma-kürek tıkırtısını duyuyoruz, ne mutlu ki. Kitapta Samir El-Youssef’un tek bir uzun öyküsü yer alıyor. Etgar Keret, kitaba katkısını, oldukça kısa ve deyim yerindeyse ‘gerilla’ tekniğiyle yazdığı yaratıcı ve vurucu metinlerle yapmış.
Guy de Maupassant, bir Fransız yazar. Kayıtlar Yvetot’da gittiği din okulundan atılması sebebiyle hayatı boyunca dine karşı olumsuz görüşlere sahip olduğunu söylüyor. Kendisi Gustave Flaubert tarafından desteklenmiş, Ivan Tourgueniev, Emile Zola ve birçok naturalist ve realist yazar ile tanışıp söyleşme fırsatı bulmuş. Bir vakit Figaro gibi önemli gazetelere makaleler yazmış. Yazar’ın en verimli döneminin 1880 ile 1891 yılları arası olduğu söyleniyor. Öykü dünyasında benimsediği, biçim, içerik, üslup bakımından çığır açıcı bulunan Maupassant, yaşlandıkça ölüm korkusunun pençesine düşmüş ve içine çekilmiş. Zihin sağlığının bozulduğu, intihar girişiminde bulunduğu biliniyor. Hayatını, 1893’de, Paris’te bir klinikte yitirmiş. Maupassant’ın Gezgin Satıcı adlı kitabı 2009 Şubat’ında bir İş Bankası verimi olarak raflara çıktı. Çevirisini Bertan Onaran yaptı. Yazarın 1882 ve 1887 yılları arasında gazetelerde çıkan öykülerinin derlenmesi ile oluşmuş, bu kitap. Ustalıklı, zaman zaman ironik anlatımıyla yazar; eşitsizliği, terk edilme duygusunu ve yalnızlığı, savaşın sebep olduğu yıkımları vb. kitabın tartıştığı genel duygular olarak belirliyor.
Alphonse Daudet, Natüralist akımın temsilcisi olan bir Fransız yazar. Onu Sapho adlı eserinden anımsayacağız. Türkiye’de de çok iyi bilinen bir yapıtıdır. Yazara ilk başarılarından birini, Provence yöresini anlatan, yalın, neşeli, masalsı metinlerden oluşan Değirmenimden Mektuplar (1869) adlı yapıtı kazandırmış. 1871 yılında gönüllü olarak Fransız-Alman savaşına katılan yazar bundan çok etkilenmiş. Belki de bu yüzden, gerçeğin ne olduğunu sorgulayan, alaysama eğilimli metinler de üretmiş. Küçük taşra dünyaları içindeki gülmeceyi çok iyi seçen, tutkuların nerdeyse kaderi belirleme gücüne hükmeden, insan doğasını incelikle işleyen büyük yazarın şiirsel bir dille kaleme aldığı Pazartesi Hikâyeleri adlı yapıtı, 2009 yılının Temmuz ayında, yine İş Bankası’nın bir verimi olarak sunuldu, bize. Kitabın çevirisini Sabri Esat Siyavuşgil yapmıştı.
Jorge Luis Borges, 1899, Arjantin (Buenos Aires) doğumlu. Latin Amerika Edebiyatı’nın temsilcisi, dünya edebiyatının da en gözde isimlerinden biri! Türkiye’deki pek çok yazarı da etkilemiş olan ilham verici varlığıyla Borges, şiirler, öyküler ve denemeler yazmış. Bir çok defa Nobel Ödülü'ne aday gösterilen Borges’in en etkilendiği yazarların başında Poe, Kafka, H. G. Wells, Valery, Mallarme geliyor. Borges’in edebi kimliğinin oluşmasında babasının ve babasının arkadaşlarının rolleri olduğu diğer bilgiler arasında. Yazar kendisini kaybettiğimiz 1989 yılına kadar önemli ve irsi bir görme rahatsızlığıyla da boğuşmak zorunda kaldı, ancak bu rahatsızlık onun üretimi için asla engelleyici olmadı. Alef, bir tekrar basım. İletişim yayınları 2009 yılında kitabın 9. basımını yaptı. Çok çevirmenli bir kitap, Alef: Tomris Uyar, Peral Beyaz Charum, Fatma Erkman Akerson, Fatih Özgüven. Kitap arkasındaki tanıtım metni kitabı iyi özetliyor: “Borges'in bütün zekâ ürünü hünerlerini harekete geçirdiği, en geniş ilgi alanlarını -ölüm, goşolar ve savaşçılar- kapsayan, benzersiz bir kitap olan Alef'te, büyük yazarın en verimli döneminde yazdığı, sonraki yıllarda pek çok öyküsünde ve şiirlerinde yer alan kaplan, gül, düşler, Kabala, Tanrı'yı bulma olasılığı, ölümsüzlük gibi temaların filizlendiği, her biri bize yüzlerce sayfa okumuşuz, evrenler içinde evrenler gezmişiz izlenimi veren on yedi öykü yer alıyor.”
Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, Moskova doğumlu aristokrat bir Rus yazar. Yaşamı bir düelloda son bulduğunda 38 yaşında olduğu söylenir. Ancak o sırada bile öyküleri, şiirleri ve romanlarıyla Klasik Rus Yazarları’ndan biri olmaya hak kazanmış durumdadır. Henüz sekiz yaşındayken Fransızcası Rusçası kadar iyi olan yazarın on bir, on iki yaşında Fransız Edebiyatı’nı neredeyse ezberlediğini duymuşuzdur. Fransızca şiirler ve komediler yazmaya da daha o yıllarda başladığı söylenir. Puşkin son dere zekidir. Oldukça da sosyal olan yaşamı, daha sonraları evinde toplanan dönem şair ve yazarlarıyla iyice hareketlenir. Fakat ilginçtir ki yazar, sanat çevresinden daha ziyade yaşlı dadısı Arina tarafından etkilenmiştir. Dadının masalları, şarkıları, Puşkin’in edebiyatının temellerini oluşturacak üslubu hazırlamış, bununla birlikte Puşkin’in gerçekle bağı hiç kopmamıştır. Gerçeği olduğu gibi aktarmayı seçen yazarın başı hükümetle de sıkça derde girer. Hayatının bir kısmını sürgünlerde geçirir. Yazar hakkında Gogol’un “Puşkin, olağanüstü bir olaydır”, Dostoyevski’nin ise “ Puşkin, bize gelecekten haber veren bir peygamberimizdir” dediği de bilgilerimiz arasındadır. Modern Rus Edebiyatı’nın oluşmasına büyük katkısı olan yazın ve düşün adamı Puşkin, Rus Edebiyatı’nda ‘gerçekçilik’ akımını başlatan kişi olarak bilinir. İş Bankası, 2009 Mayıs ayında, yazarın Bütün Öyküler kitabını, Oya Dalgıç’ın çevirisi ile sundu. Tüm öyküleri zaman dizimsel bir sıralamayla okumaya olanak veren bu kitabın çok büyük bir zenginlik olduğu kanısındayım.
Yeni Zellanda’lı yazar Katherine Mansfield, 1888’de doğdu. Henüz on dokuz yaşındayken yazar olmak istediğini biliyordu. Bu sıralarda İngiltere’ye yerleşen, 1911’de ilk kitabı basılan yazara asıl ün getiren, 1920’de yayımlanan, Bir Alman Pansiyonunda ve Başlangıç gibi kitaplarındaki öykülerini de içeren Mutluluk adlı yapıtı oldu. 1922’de yayınlanan Garden Parti yazarlığının zirvesini simgeliyordu. Ne yazık ki 4 seneden beri verem hastalığıyla mücadele ediyordu ve 1923’te, çok genç bir yaşta, en verimli çağında, Fransa’da öldü. Son öyküleri ölümünden sonra Kumru Yuvası ve Çocukça Bir Şey adlı kitaplarda toplandı. Metinlerindeki şiir dili, her öykünün incelikle işlenişi, psikolojik irdelemelerindeki güçlülük, onun adını kısa öykü kategorisine silinmez bir şekilde kazıdı. İşte İş Bankası, 2009’un Temmuz ayında bu büyük yazarın tüm kitaplarını da bir araya toplayarak Katıksız Mutluluk isabetli adıyla ve Oya Dalgıç’ın çevirisiyle bizlere kazandırdı.
Daha önceki yıllarda basılan, fakat 2009’da okurların ilgisini çekmeye devam eden, kayda geçirmek istediğim diğer kitaplardan bir bölümü de aşağıdaki gibiydi:
• Singer – Toplu Öyküler, YKY
• Ingeborg Bachman – Otuzuncu Yaş, YKY
• Italo Calvino – Bütün Kozmokomik Öyküler, YKY
• Barbey D’aurevilly – Şeytani Öyküler, Can
• Truman Capote – Bukalemunlar için müzik, Remzi Kitabevi
• Sadık Hidayet – Üç Damla Kan, YKY
• Kafka – Açlık Sanatçısı, Altıkırbeş
• Antonio Tabucchi – Önemi Olmayan Küçük Yanlış Anlamalar, CAN
• Thomas Bernhard – Yürümek. Evet, YKY (Anlatı)
• Scott F. Fitzgerald – Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi, Profil
• Fernando Pessoa – Şeytanın Saati, Can (Anlatı)
• Selva Nuaymi – Haram, Okuyan Us (Novella veya Öykü Kurgulu Roman)
• Vladimir Nabokov – Göz, İletişim (Novella)
• Cees Nooteboom – Mokusei, SEL (Novella – Uzun Hikaye)
• Mark Twain – Bir Köpeğin Hikayesi, Kavis
• John Steinbeck – İnci, Remzi Kitabevi
• Honore de Balzac – Gizli Başyapıt, Can (Öykü Tadında)
• Imre Kertesz – Polisiye Bir Öykü, Can (Uzun Öykü)
• Jose Saramago – Bilinmeyen Adanın Öyküsü, İş Bankası (Uzun Öykü)
• J.D. Salinger - Dokuz Öykü, YKY
• Henry James – Hayalet Hikayeleri, Turkuvaz
• Edgar Allan Poe – Dedektif Auguste Dupin Öyküleri, İş Bankası
Elbette Çehov, Gogol, Joyce, Cortazar, Hemingway, London, Faulkner, Carver, Saroyan, Bukowski, Caldwell, Carsen Mc Cullers, Borchart gibi edebiyatın diğer öncü birikimleri de raflarda biz okurlarını bekliyorlardı.
Demek ki fazlaca çeviri yapılmamış olsa bile 2009 öykü seven okur için hiç de verimsiz bir yıl olmadı. Son olarak, geçen birkaç yıl içinde bu alana eğilen yayınevlerinin performansını izlemek üzere aşağıdaki tabloya göz atabiliriz:
Can | 63 | Bordo Siyah | 4 | Nokta | 2 | İm | 1 | Yedinci Kapı | 1 | ||||
Telos | 59 | Evrensel | 4 | Notos | 2 | İnsan | 1 | Yerdeniz | 1 | ||||
İş Bankası | 19 | Kanat | 4 | Oda | 2 | İşaret | 1 | YGS | 1 | ||||
İletişim | 17 | Aras | 3 | Say | 2 | Kastaş | 1 | Zigana | 1 | ||||
Pencere | 17 | Gendaş | 3 | Truva | 2 | Kitap | 1 | ||||||
Oğlak | 16 | İkaros | 3 | Yirmi Dört | 2 | Mayıs | 1 | ||||||
Metis | 14 | İlya | 3 | Altıkırkbeş | 1 | Meta | 1 | ||||||
İthaki | 13 | Kabalcı | 3 | Altın | 1 | Mikado | 1 | ||||||
Doğan Kitap | 11 | Lis | 3 | Arkhe | 1 | Mitos Boyut | 1 | ||||||
Epsilon | 11 | Merkez Kitaplar | 3 | Avesta | 1 | ODTÜ | 1 | ||||||
Dost | 10 | Nehir | 3 | Ayraç | 1 | Okyanus | 1 | ||||||
Everest | 10 | Sel | 3 | Ayrıntı | 1 | Papirüs | 1 | ||||||
Parantez | 10 | Tubitak | 3 | Bileşim | 1 | Paradigma | 1 | ||||||
Timaş | 9 | Belge | 2 | Bilge Kültür | 1 | Parşömen | 1 | ||||||
Yapı Kredi | 9 | Doruk | 2 | Boyut | 1 | Phoenix | 1 | ||||||
Cem | 8 | Evreca | 2 | Cinius | 1 | Pupa | 1 | ||||||
Gündoğan | 8 | Galata | 2 | Çekirdek | 1 | Remzi | 1 | ||||||
HYB | 8 | Gözlem | 2 | Çiviyazıları | 1 | Sınır Ötesi | 1 | ||||||
İnkılap | 8 | Gün | 2 | Değişim | 1 | Sinatle | 1 | ||||||
İmge | 7 | Helikopter | 2 | Emre | 1 | Şule | 1 | ||||||
Sosyal | 6 | Heyamola | 2 | Evrim | 1 | Tekin | 1 | ||||||
Dünya | 5 | IQ | 2 | Goa | 1 | Ufuk Kitap | 1 | ||||||
Elips | 5 | İstiklal Kitabevi | 2 | Güncel | 1 | Ürün | 1 | ||||||
Kaknüs | 5 | K Yayıncılık | 2 | Hayalet | 1 | Yazılama | 1 | ||||||
Literatür | 5 | Nisan | 2 | Haziran | 1 | Yazılama | 1 | ||||||
Toplam: 353 |
Görünen o ki Can, Telos, İş Bankası, İletişim, Pencere, Oğlak, Metis, İthaki, Doğan Kitap, Epsilon, Dost, Everest, Parantez gibi yayınevleri çeviri öykü alanını özellikle önemseyen yayınevleri oldular. (Yukarıdaki tablo için www.imge.com.tr internet sayfalarından alınan veriler kullanılmıştır.)
2009 yılının çeviri öykü değerlendirmesini dileklerle bitirmenin zamanıdır:
• Çevirilere olabildiğince temel metinlerin kaynaklık yapması,
• Ülkemize daha geniş bir coğrafya’dan çeviri yapabilen dil ustaları kazandırılması,
• Yazarlar üzerinde ihtisaslaşan çevirmenler ortaya çıkması ve yayınevlerinin de bu uzmanlığı talep eder hale gelmesi,
• Yayın planları için çok satan listelerine başvurmakla yetinilmemesi,
• Yayınevlerinin her durumda satan yazarların tekrar basımlarının yanı sıra, risk alarak, bizleri, daha çeşitli yazarlarla da buluşturması,
• Çeviri yapılırken, kaynak dilin olanakları kadar Türkçe’nin olanaklarının gözetilmesi açısından gösterilen duyarlılığın sürdürülmesi,
• Çevirmenlere dil geçişindeki kırılmalarda ortaya çıkan sorunları aşıp gerekli bağdaştırmayı yapabilecekleri kadar çeviri zamanı tanınabilmesi...
Dileğimiz, 2010 yılının da yine birbirinden güzel çeviri kitaplarla aydınlanması...
Yeni yorum gönder