Televizyon dizileri sahnesinde 2011, edebi kaynakların ilham verici olduğu bir dönemdi. Kendisi de o dönemde Showtime için bir bilimkurgu dizisinin senaryosu üzerinde çalışan Salman Rushdie, televizyon dizisinin yeni roman olduğunu ilan ediyordu. The Observer’a verdiği röportajda, televizyon yazarlarının yaratıcı özgürlüklerinin (film yazarlarına göre) daha az kısıtlandığını, tıpkı romancılar gibi manevra alanlarının geniş olduğunu, olay örgüsü ve karakter gelişimi konusunda söz sahibi olabildiklerini söylüyordu. 1999’da The Sopranos ile başlayan değişim, televizyon yazarlarının aynı zamanda “showrunner” oldukları, yani şovun tüm yaratıcı ve finansal sorumluluğunu üstlendikleri ve ortaya, The Wire’ın “yaratıcısı” David Simmons gibi hal, tavır ve yetenek açısından Hemingway ile karşılaştırılan figürlerin çıktığı bir dönemi getirdi. Tıpkı bir oturuşta değil de sürece yayılarak okunan roman gibi televizyon dizisi de düzenli, programlı bir öykü diyeti sağlıyordu; alımlamayla ilgili bu nokta dışında, kitlesel ve en başta ticari bir mecra olan televizyon ile roman arasındaki biçimsel ortaklıklar araştırılır olmuştu. Bunun en büyük sebebi, 2000’lerin başında, internette örgütlenen yeni bir izleyicinin ve yeni televizyon yayını teknolojilerinin sağladığı serbesti sayesinde televizyon yazarlığının yeni bir yöne doğru ilerlemiş olmasıydı.
Çok satanlar
2011’de alevlenen ve hem akademinin hem de prestijli kültür mecralarının katkıda bulunduğu bu tartışmaya, ardı ardına gelen edebiyat uyarlaması haberleri eklendi. HBO, Faulkner’in eserlerini uyarlamak üzere teklif veriyordu, o yıl Pulitzer Edebiyat Ödülü’nü alan Jennifer Egan’ın A Visit From the Goon Squad’ının, Neil Gaiman’ın Amerikan Tanrıları’nın, Lev Grossman’ın Büyücüler’inin televizyona uyarlanacağı konuşuluyordu. Taht Oyunları’nın ilk sezonu yayınlanmaktaydı, Charlaine Harris’in True Blood’ı bir yıl önce En İyi Drama Emmy’sine aday gösterilmişti. Televizyonda edebi bir gündem söz konusuydu, üstelik başarılı bir damar yakalanmıştı. Alıcısı hazır olan edebi malzeme, çoksatarlar, ödüllü kitaplar, çizgi romanlar, fantezi-bilimkurgu türlerine ve genç-yetişkin kitleye odaklanan özel bir ilgiyle birlikte televizyonda, (sinemada olduğu gibi) revaçtaydı.
2016 yılında televizyona taşınacak olan edebi yapıtlara bakınca, uyarlamalarda içerik trendinin pek değişmediği göze çarpıyor. 2011’den beri konuşulan, Grossman’ın aynı adlı çoksatar roman serisinden uyarlanan dizi –Büyücüler–, ocak ayında SyFy’da görücüye çıkacak. En sevdiği fantastik seride tasvir edilen büyülü dünyanın gerçek olduğunu öğrenen bir büyü fakültesi öğrencisinin ve arkadaşlarının “New Yorklu Harry Potter” minvalindeki maceraları televizyonda da çalışacak mı göreceğiz. SyFy’ın önümüzdeki sezon, çoksatar edebiyatı malzeme ettiği diğer bir yeni dizi; Whitley Strieber’in henüz ülkemizde yayımlanmamış olan Alien Hunter romanından uyarlanan Hunters, nisanda yayına başlayacak. 1987’de yazdığı, 2 milyondan fazla satan Communion adlı kurgudışı kitapta, uzaylılar (ziyaretçiler) tarafından kaçırıldığını iddia eden Strieber’in Catherine Deneuve’lü, David Bowie’li kült film The Hunger’ın uyarlandığı romanın yazarı olduğu göz önünde bulundurulunca, Hunters’a göz atmak şart oluyor.
Televizyonda güney gotiği
İlk beş sezonun ardından reytinginin büyük kısmını, eleştirmenlerin sevgisiyle birlikte kaybetmiş olan True Blood’ın kaynak romanlarının yazarı Charlaine Harris’in Midnight, Texas serisi NBC yapımıyla televizyona uyarlanıyor. Serinin üçüncü ve son kitabı Mayıs 2016’da yayımlanacak, dizinin de buna yakın bir tarihte başlaması söz konusu olabilir. Güney gotiği, True Blood ve True Detective gibi dizilerle televizyon izleyicisinin sevdiği bir tema olduğunu ispatlamıştı; Harris de bu temayı kitle kültürüne mal eden isimlerden. Tanıtım bültenine göre, Teksas’ın Midnight kasabasında geçen fantastik öyküde, “gerçek dünya ile doğaüstü, karanlık sırlarla ve gizemli kişilerle dolu tehlikeli, seksi bir yerde buluşuyor.” Bu cümleden bir güney gotiği hassasiyeti çıkarmak ise zor görünüyor. Türün sevenlerine, çizgi roman uyarlamaları konusunda 2016 için aldığımız en güzel haberin konusunu, yani Garth Ennis’in Vertigo tarafından yayımlanan Preacher serisinin 2016 ortasında geleceğini müjdeleyelim. Preacher’ı, yapımcıları korkunç ikili Seth Rogen ve Evan Goldberg ile Breaking Bad’in ödüllü yazarı Sam Catlin’e emanet ederken, Teksaslı rahip Jesse Custer’ın Tanrı’yı aramaya çıktığı öykünün televizyondaki akıbetinin, Hellraiser’dan uyarlanan ve bu yıl yayından kaldırılan Constantine’in hezimetine benzememesini umalım.
Korkunun kralları
Çokça üretken olup, zengin bibliyografyasının yan sanayiinden, yani eserlerinden (çoğunlukla kendi yönetiminde) uyarlanan film ve dizilere son dönemde hatrı sayılır bir mesai harcayan Stephen King cephesinde ise, bir John F. Kennedy projesi söz konusu. 22/11/63 adlı romanda, zamanda yolculuk eden bir lise öğretmeninin 22 Kasım 1963’te gerçekleşen Kennedy suikastını önlemeye çalışmasının öyküsü anlatılıyordu. J. J. Abrams’ın yapımcıları arasında, James Franco’nun da başrolünde olduğu dizi sekiz bölümlük ilk sezonu ile Hulu üzerinde, şubat ayında gösterime girecek. King’in dizi versiyonları proje veya yapım aşamasında olan pek çok yapıtı da bulunuyor; Kara Kule’nin, Bay Mercedes’in dizi versiyonları için henüz bir tarih açıklanmış değil ama.
Olası dizi uyarlamaları fanlarının iştahını kabartan bir diğer isim de Neil Gaiman. Amerikan Tanrıları, “2016 sonuna doğru” yayına başlamak üzere Pushing Daisies ve Hannibal’ın yaratıcısı Bryan Fuller ile Heroes’un yaratıcılarından Michael Green işbirliğiyle yapım aşamasında. Bu ekibe Gaiman da oldukça katılımcı biçimde yapımcı olarak dahil olduğuna göre, Amerikan Tanrıları emin ellerdedir diyebiliriz. Gaiman’ın yarattığı bir diğer karakter, Sandman’deki Lucifer de Vertigo’nun sandığından çıkan ve ocak ayında pilot bölümü yayınlanacak olan yeni ve tartışmalı bir dizi. Tartışma, Amerikalı muhafazakar annelerin şeytanı sempatik ve insancıl bir karakter olarak yansıtıp kötüyü yücelteceğini düşündükleri dizinin gösterilmemesini talep etmeleriyle başladı. Öyküde Lucifer, cehennemin kralı olmaktan sıkılıp tahtını terk ediyor, Los Angeles’ta Lux adlı gece kulübünü işletirken aynı zamanda polise danışmanlık yapıyor. Orijinal karakterden belli başlı noktalarda ayrılsa da, pilot bölümün San Diego Comic-Con’daki ön gösterimi son derece olumlu tepkiler aldı.
Taht Oyunları’nın 5. sezonunun yazılmış tüm edebi malzemeyi değerlendirdiği ve geriye 6. sezonun uyarlanacağı halihazırda basılmış kitap kalmadığı için, bu yıl yayınlanacak bölümler seriye ait yeni kitaplardan önce çıkmış olacak. Dizinin yazarlarıyla George R. R. Martin, öykünün ne yöne gideceği konusunda mutabık olsalar da dizi ile kitapların farklılık gösterebileceği açıklandı. İki ayrı mecrada iki ayrı öykü olarak anlatılıp aynı noktada buluşacaklar ama ortaya çıkacak bölümlerin uyarlama sayılıp sayılmayacağı tartışılabilir. Bu arada Buz ve Ateşin Şarkısı’nı tam anlamıyla tüketen yapımcılar, Martin’in yapıtlarında malzeme aramaya devam ediyorlar. 2016’ya yetişmese de, yazarın kurt adam novellası Skin Trade, Cinemax tarafından televizyona uyarlanmak üzere senaryolaştırılıyor. Pilot bölümüyle hayal kırıklığına uğratmış olsa da sonradan toparlanan ve 2016 için ikinci sezonuna yeşil ışık yakılmış olan Ridley Scott projesi Yüksek Şatodaki Adam, Philip K. Dick mirasını (çarpıtarak da olsa) televizyonda yaşatmaya devam edecek. Edebiyat kaynaklı televizyon dizilerinin takipçisi olanların, 2016’ya umutla bakabileceği anlaşılıyor.
* Görsel: Dilem Serbest
Yeni yorum gönder