Daracık, kül rengi bir odada, yiyecekten ve ışıktan yoksun olduğu, çamaşırının bile yıkanmadığı süre içinde, Rusya’ya dönmek için sağdan soldan birkaç kuruş dilendiği günlerde, kısacası yoksulluğun ve yalnızlığın doruğunda bulunduğu sıralarda Dostoyevski bir roman üzerinde çalışmaktadır. “Şimdi yazdığım bu kitap, bugüne dek yazdıklarımın tümünden üstün olacak.” Sara nöbetleri çoğunlukla çalışmasını geciktirse de romanının büyük bir bölümünü yoluna koymayı başarır. Gerçi yaptıklarını beğenmez, hatta el yazmalarını yakar ama yeniden başlar yazmaya. “Yeni bir biçimle, yeni bir plan beni baştan çıkardı...” Söz konusu çalışma, Rus Ulağı (Rus Habercisi) dergisinde bölüm bölüm yayımlanacaktır. Her ay, bir ay sonra çıkacak bölümleri yazar Dostoyevski. 18 Şubat 1866 tarihinde, arkadaşı Vrangel’e de şöyle yazacaktır: “İki hafta oldu, romanımın birinci bölümü Rus Ulağı’nda yayımlandı. (...) Daha şimdiden bu kitap hakkında kulağıma birçok övgü geldi. Yeni ve yürekli şeyler var içinde.” Aynı mektupta romanının adından da bahseder: “Adı Suç ve Ceza.” (akt. Henri Troyat, Dostoyevski, İletişim Yay., 2004)
18 Şubat 1866 tarihli o mektubun üzerinden 150 yıl geçti; bu demek oluyor ki, Suç ve Ceza da 150 yaşında.
Italo Calvino’nun “Klasikler Neden Okunmalı?” metnine sıklıkla atıfta bulunulur. Calvino’nun “neden okunmalı” sorusuna maddeler halinde yanıt aradığı bu metninde, birkaç maddede özellikle üzerinde durduğu kavramlardan biri de “yeniden okuma”dır. “Olgun yaşta, gençliğimizde okuduğumuz en önemli kitapları yeniden keşfetmek için zaman ayırmalıyız,” der örneğin. Hatta, bir klasiğin yeniden okunmasının ilk okuma gibi bir keşif olduğundan söz eder. Hak vermemek mümkün değil elbette ama kitapçılardaki “yeni çıkanlar” rafının albenisi, klasikleri yeniden okuma girişimimizi çoğunlukla öteler. Belli yıldönümleri ise, böylesi bir vesile arayanlar için bir başlangıç noktası olabilir pekala!
Bilgileri yeniden bir derleyip toparlamak
Dostoyevski ve onun eserleriyle ilgili “yeni” bir şeyler söylemek (“yeni okumalar” yapmak), aradan geçen bunca yılın ve hatta yüzyılın, dolayısıyla hakkında yapılmış bunca incelemenin/araştırmanın ardından kolay değil. Ama bilgileri yeniden bir derleyip toparlamak, geçen yıllar içinde biraz unutulmuş gibi görünen ya da yüksek sesle pek dillendirilmemiş önemli ayrıntıları zaman zaman yeniden gözler önüne sermek de gerekiyor. İşte Hayati Roman’ın dosya yazısı, SabitFikir’in bu yeni sayısında, Dostoyevski’nin Suç ve Ceza romanının yayımlanışının 150. yılı vesilesiyle tam da bunu yapıyor.
Yeni yorum gönder