Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Atölyeye Giriş: Edebiyat




Toplam oy: 135
Ocak sayımızdan itibaren Kavram Atölyesi ile her sayı bir kavrama, o kavram çerçevesinde yazılmış kitaplara değineceğiz. Kavram Atölyesi ilk yazısını edebiyat ve edebiyat kavramları üzerine genel bir açılışla yapıyor.

Edebiyat kelimesinin en büyük talihsizliği zaten biliniyor olması. İnsanların “zaten biliyorum” deyip sözlüklere müracaat etmediği talihsiz kavramlardan biri edebiyat. Hiç okumasak da, elimizden romanlar, öykü kitapları düşmese de edebiyat orada bir yerde aşikâr olarak durur zaten. Edebiyat kelimesinin ilk anlamı ile mecaz anlamı arasındaki tezat ise rahatsız edicidir. Boş laflara, palavralara, yalanlara edebiyat denir. Sözünün sahiciliğini savunan kişi bu durumu kuvvetli bir şekilde ifade edebilmek için “ben burada edebiyat yapmıyorum” demek zorunda hisseder. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde yer alan “Olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak biçimlendirilmesi sanatı” tanımı da zihin dünyamızın Fizan’ına sürgün edilmiş olur böylece.

 

Edebiyat kelimesinin “edeb” kelimesinden kaynaklandığı “edeb” kelimesinin ise başlangıçta “davet” anlamına gelmesine rağmen zamanla güzel ahlak, güzel huy gibi anlamlar kazandığı söylenir. Arapça kökenli edebiyat kelimesi batılılaşma maceramızda literatür kavramına karşılık gelmek üzere “tasarlanmıştır”. Latince harf anlamına littera kelimesinden türetilen bu kavram da yazılı metinler bütününü ifade eder. Edebiyattan çok daha geniş bir anlam çerçevesi vardır bu kavramın. Nitekim tıp literatürü, hukuk literatürü gibi uzayıp giden bir liste yapılabilir. Her halükârda edebiyat ile literatür arasındaki “makas açıklığı” edebiyat kelimesinin ilk anlamıyla mecaz anlamı arasındaki uçurumun ilk basamağı olabilir. Edeb kelimesinin taşıdığı anlam yükü ile harf kelimesinin taşıdığı anlam yükü uzun uzun tartışmaya değer bir meseledir. Edebiyat kavramının zannedildiği kadar kolayca çözümlenebilecek bir mesele olmadığına bu “makas açıklığına” işaret etmek bile yeterlidir bence. Genç bir kavram denebilir edebiyat için. Tanzimat’tan sonra kullanılmaya başlanmıştır. Nesrin güçlenmesiyle “edebiyat” kelimesi de yaygınlaşmaya başlamıştır. Nesir ve edebiyat modernleşme ile birlikte at başı gitmiş bir şairin deyimiyle “düzyazı” toplumu olmuşuzdur nitekim. Şiiri edebiyattan ayrı bir sanat olarak görmek bu bakımdan daha sağlıklı olacaktır. İki kelime daha üretilmiştir edebiyat kelimesine karşılık gelsin diye: yazın ve gökçeyazın (Rahmetli Nuri Pakdil’in Edebiyat dergisi için düşünülen isimlerden biri de gökçeyazın idi). Ancak üretildikleri kadar çabucak tozlu kavramlar odasına kaldırılmıştır. Şimdi edebiyat ve edebiyat kavramları üzerinden düşünmeye, yazmaya başlayabiliriz. Kavram atölyesi böylece siftah etmiş oldu.

 

 

EDEBİYAT KAVRAMININ İLK 11’İ
Edebiyat Atlası-Necip Tosun
Edebiyat Kuramları ve Eleştiri-Berna Moran
Edebiyat Kuramı-Terry Eagleton
Edebiyat Kavramı-Tzvetan Todorov
Edebiyat Sözlüğü-Emin Özdemir
Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlüğü-
Turan Karataş
Ruhun Malzemeleri-Rasim Özdenören
19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi-Ahmet Hamdi
Tanpınar
Edebiyata Dair-Yahya Kemal Beyatlı
Okuma Uğraşı-Akşit Göktürk
Sanat Edebiyat Tenkit-Peyami Safa

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.