Edebiyat kelimesinin en büyük talihsizliği zaten biliniyor olması. İnsanların “zaten biliyorum” deyip sözlüklere müracaat etmediği talihsiz kavramlardan biri edebiyat. Hiç okumasak da, elimizden romanlar, öykü kitapları düşmese de edebiyat orada bir yerde aşikâr olarak durur zaten. Edebiyat kelimesinin ilk anlamı ile mecaz anlamı arasındaki tezat ise rahatsız edicidir. Boş laflara, palavralara, yalanlara edebiyat denir. Sözünün sahiciliğini savunan kişi bu durumu kuvvetli bir şekilde ifade edebilmek için “ben burada edebiyat yapmıyorum” demek zorunda hisseder. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde yer alan “Olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak biçimlendirilmesi sanatı” tanımı da zihin dünyamızın Fizan’ına sürgün edilmiş olur böylece.
Edebiyat kelimesinin “edeb” kelimesinden kaynaklandığı “edeb” kelimesinin ise başlangıçta “davet” anlamına gelmesine rağmen zamanla güzel ahlak, güzel huy gibi anlamlar kazandığı söylenir. Arapça kökenli edebiyat kelimesi batılılaşma maceramızda literatür kavramına karşılık gelmek üzere “tasarlanmıştır”. Latince harf anlamına littera kelimesinden türetilen bu kavram da yazılı metinler bütününü ifade eder. Edebiyattan çok daha geniş bir anlam çerçevesi vardır bu kavramın. Nitekim tıp literatürü, hukuk literatürü gibi uzayıp giden bir liste yapılabilir. Her halükârda edebiyat ile literatür arasındaki “makas açıklığı” edebiyat kelimesinin ilk anlamıyla mecaz anlamı arasındaki uçurumun ilk basamağı olabilir. Edeb kelimesinin taşıdığı anlam yükü ile harf kelimesinin taşıdığı anlam yükü uzun uzun tartışmaya değer bir meseledir. Edebiyat kavramının zannedildiği kadar kolayca çözümlenebilecek bir mesele olmadığına bu “makas açıklığına” işaret etmek bile yeterlidir bence. Genç bir kavram denebilir edebiyat için. Tanzimat’tan sonra kullanılmaya başlanmıştır. Nesrin güçlenmesiyle “edebiyat” kelimesi de yaygınlaşmaya başlamıştır. Nesir ve edebiyat modernleşme ile birlikte at başı gitmiş bir şairin deyimiyle “düzyazı” toplumu olmuşuzdur nitekim. Şiiri edebiyattan ayrı bir sanat olarak görmek bu bakımdan daha sağlıklı olacaktır. İki kelime daha üretilmiştir edebiyat kelimesine karşılık gelsin diye: yazın ve gökçeyazın (Rahmetli Nuri Pakdil’in Edebiyat dergisi için düşünülen isimlerden biri de gökçeyazın idi). Ancak üretildikleri kadar çabucak tozlu kavramlar odasına kaldırılmıştır. Şimdi edebiyat ve edebiyat kavramları üzerinden düşünmeye, yazmaya başlayabiliriz. Kavram atölyesi böylece siftah etmiş oldu.
Yeni yorum gönder