Türk sinemasının önde gelen isimlerinden Halit Refiğ’in eşi Gülper Refiğ’in günlükleri Yeditepe Yayınları tarafından okurla buluşturuldu. Gülper Refiğ kitabın önsözünde; “… Medya tarafından sürekli hakarete uğrayarak, dünyanın efendilerine boyun eğmemesi ve karşı çıkmasının bedelini ödemiştir. Ancak o kimseden, hiçbir yerden beklenti olmadan, bütün bu karşılaştıklarına aldırmadan başı dik, vicdanlı, onurlu, hepsinden önemlisi de özgür ve huzurlu yaşayabildi; yaşayabildik” diyor. Nasıl bir hatıra dizisiyle karşı karşıya kalacağımıza dair ipucu verse de bu cümleler, asıl sürprizleri ve gerçekten okuyunca şaşırtacak olayları kitabın içinde görüyoruz. Kitabı tek cümleyle anlatacak olursak “Yakın Türkiye tarihi” diyebiliriz. Refiğ’in sinemanın dışında siyaset ve Türkiye’ye dair diğer meselelere de nasıl eğildiğini görüyoruz.
Kitabı okuduktan sonra zihnimde beliren cümle şu oldu: Halit Refiğ, ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabilmiş bir sanatçı. Birçok önemli ve fikir namusuna sahip düşünce adamı ve sanatçının başına gelen onun da başına gelmişti. Hem birçok farklı kesim tarafından değer görürken, aynı anda da reddedilen, yok sayılan insan olabilmişti. İşte böyle isimlerden biri olan Kemal Tahir’in Yorgun Savaşçı romanını sinemaya uyarlama sürecinde buna benzer sebeplerden dolayı zorluklar yaşar. Gülper Refiğ’in “Türkiye, sağcısı, solcusu, cuntası, basını, devletin tüm olanaklarıyla önce bu filmin yapılmaması, sonra da imha edilmesi için sefer oldu” diyerek açıkladığı durum Halit Refiğ’in yaşadığı zorluklardan sadece biri. Hâlbuki onun tek derdinin Türkiye olduğunu birçok beyanında görüyoruz. Siyaset ve ideolojiler üstü bir fikirle yaşayan Refiğ bunun anlaşılması ve kabul edilmesinin zorluğunu her daim yaşar. Kendi ifadesiyle dindar biri olmamasına rağmen (s.162) Bir Türk’e Gönül Verdim filminden sonra, uygar bir Batılının Türkiye’de bir köye gelip Müslüman olması Cumhuriyet gazetesinde rahatsızlık uyandırır ve gerici ilan edilir. Milli tavırla yaptığı işlerin ardından faşist ilan edilen Halit Refiğ şimdi de gerici olur.
“Anadolu Türk’ünü çoğu zaman işlediği kötülüklerle değil, ruhunun derinliklerinde acı çeken büyük insanlığıyla ölçmeli. Yolumuzu aydınlatacak ışık, bu acı çeken insanlığımızdır” cümleleriyle aslında Halit Refiğ bütün sanat görüşünü ortaya koyuyor ama onun milli tavrı sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarıyla ölçülü değil. Gülper Refiğ bu durumu şöyle anlatıyor: “1992 yılı bizim için sakin bir yıldı. Hatta arzumuz hilafına ama milli davaya hizmet etmek aşkına, Girne’de bir kooperatifin üyesi olarak evimizin inşaatına da başlandı. (…) Denktaş ve Kıbrıs davasına destek olma düşüncesiyle Girne’de bir kooperatif kurularak Ertuğrul Kumcuoğlu, Korkmaz Haktanır, İsmet Alver, Şükrü Sina Gürel, Atilla Midilli gibi iş dünyası ve diplomatik çevrelerden seçkin isimlerle Girne Zeytinlik Köyü’nde bir yerleşim birimi kurulma fikri bu toplantılarda ortaya çıktı.” Refiğ’in milli tavrı bunlarla da bitmiyor, Rusya ve Türk cumhuriyetlerini Türkiye etrafında birleştirmek gayretiyle DA dergisini çıkardığını yine Gülper hanımın anlattıklarından öğreniyoruz.
HALİT REFİĞ
Gülper Refiğ
YEDİTEPE 2018
Yeni yorum gönder