Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Bir Agatha Christie muammasının içinde...




Toplam oy: 1090
Ahmet Ümit
Everest Yayınları
Kullanılan dış sesler, dönemin ruhunu yansıtan eşyalar ve mobilyalar beş kişiden oluşan ekibimizi bir Agatha Christie muamması atmosferinin içine dahil etmeyi hemen başardı.

Beş kişilik bir ekip olarak eski tip bir asansördeyiz, tam olarak neyle karşılaşacağımızı bilmeden yukarı çıkıyoruz. Sessizce dördüncü kata ulaşan asansörün kapıları açıldığında bir otel koridorunda buluyoruz kendimizi; sıradan bir otel koridoru gibi görünüyor ama değil… Biliyoruz. Nitekim, tuhaflıklar hemen baş gösteriyor. Koridorda dört oda sıralanmış ve hepsinin numarası 411, kapıları kilitli. Bir köşede, içinde onlarca anahtarın olduğu bir dolap da var; sonrasında, hepimizin elinde birer ikişer anahtar denemeye başlıyoruz, bu anahtarlardan biri bu kilitli kapılardan birini açacaktır mutlaka ama asıl, en fazla bir saat içinde bulmamız gereken daha önemli bir anahtarın peşindeyiz; “Agatha’nın Anahtarı”…

 

 

Yazılanlara göre “gerçek kaçış oyunu” (real escape game) fikri, çok değil, bundan yaklaşık on yıl önce Silikon Vadisi’nde ortaya çıkmış. Daha çok bilgisayarlar sayesinde aşina olduğumuz –sanal– “odadan kaçış” oyunlarından yola çıkan ve özellikle “cinayetler kraliçesi” olarak anılan İngiliz polisiye yazarı Agatha Christie’nin eserlerindeki muammalardan esinlenen bu oyun fikri, çok geçmeden Japonya’da bir girişimci tarafından hayata geçirilmiş (vücut bulmuş) ve olanlar olmuş... Şu anda, gerçek kaçış oyunlarının Asya ve Amerika kıtasında hızla büyüyen bir sektör konumunda olduğu ve gösterilen ilginin her geçen gün artmaya devam ettiği söyleniyor. Türkiye’de de benzer bir durum söz konusu. Yalnızca İstanbul’da, son birkaç yıl içinde açılmış farklı mekanlarda yüz civarında gerçek kaçış oyunu oynamak mümkün; Ankara, Eskişehir, İzmir, Bursa vd şehirlerdeki oyunlar da hesaba katılınca, hatırı sayılır bir sayıya ulaşılıyor.

 

Her ne kadar birbirlerinden az çok farklı hikayelere sahip olsalar da, bir gerçek kaçış oyunu temelde, 2-10 kişilik grupların kilitli bir mekandan (kimi zaman bir odadan ya da birçok odaya sahip bir evden) belli ipuçları doğrultusunda çeşitli bulmacaları çözerek, işe yarar gizli saklı eşyaları bularak en fazla bir saat içerisinde çıkmaları üzerine kurulu. İstanbul’daki sayısız seçenek arasından, özellikle Escapist’in Agatha’nın Anahtarı oyununun ilgimizi çekmesinin nedeni ise, Ahmet Ümit’in aynı adlı kısa öyküsünden esinlenilmesi. Escapist’in diğer beş oyununun arasında en taze olanı aynı zamanda; açılışı 26 Haziran’da yapılmış. (Diğer oyunlar: bağımsız olarak oynanabileceği gibi bir üçleme mantığına da sahip olan Geçmişin İzinde, Gizli Deney ile Şirket; merkezinde Mısır gizeminin yer aldığı Kutsal Hazine ve korku temalı Metruk.)

 

 

"Gülümseten" ayrıntılar

 

Agatha Christie-Pera Palas ilişkisi malumdur. Agatha Christie'nin bir dönem kısa bir süre Pera Palas otelindeki 411 numarada kaldığı rivayet edilir. Hatta o ünlü Doğu Ekspresinde Cinayet romanını bu odada yazmaya başlamıştır. Bir taraftan da, evet Agatha Christie’nin İstanbul’a –hem de birkaç defa– geldiği ama aldığı bir tavsiye üzerine başka bir otelde konakladığı söylenir. Ayrıca, Agatha Christie'nin 11 günlük bir kaybolma hikayesi de var. 1926 yılında yazar bir anda ortadan kaybolur. Yapılan aramalar sonucunda arabasının izine rastlanır ama kendisi ancak 11 günün sonunda ortaya çıkar. Konuyla ilgili hiçbir açıklama yapılmaz... Halen bir çözüme kavuşmamış bu muammayı da bir şekilde İstanbul’a bağlayan teoriler mevcut; bir medyumun, Agatha Christie’nin bu 11 günlük kayıp dönemine ışık tutacak bir anahtarın, Pera Palas’taki odada bulunduğunu iddia etmesiyle başlayan bir başka hikaye... Ahmet Ümit’in, ilk baskısı 1999’da yapılan Agatha’nın Anahtarı isimli öykü derlemesinin, kitaba da ismini veren ilk öyküsü olan “Agatha’nın Anahtarı”nın merkezinde de bu Agatha Christie muammalarına başka bir bakış açısı yer alıyor. Anlatıcımızın üniversiteden bir arkadaşı, dayısının Agatha Christie ile olan ilişkisine dair ipuçları bulmuştur. Elbette, hiç vakit kaybetmeden polisiye roman yazarı anlatıcımıza başvurur. Söylediğine göre, Agatha Christie’nin Pera Palas’ta kaldığı odada bulunan anahtara dair söylentilerin gerçekliğini kanıtlayacak bilgilere ulaşmıştır...

 

İşte Escapist’teki Agatha’nın Anahtarı oyunu, söz konusu anahtar çerçevesinde, Ahmet Ümit’in bu kısa öyküsünün bir uyarlaması. Ancak bir hayli “serbest” bir uyarlama olduğunu söylemeliyiz. Dolayısıyla, aslında bu öykü hakkında bilgi sahibi olmak size avantaj sağlamıyor oyunda; hatta, herhangi bir edebiyat bilgisine de ihtiyaç duyulmayacaktır. Ancak polisiye romanlarla içli dışlı olanların –kağıt üstünde de olsa– muamma çözme noktasında daha deneyimli oldukları aşikar. Üstelik, belki avantaj sağlamayacaktır ama oyundaki bazı ayrıntılar, Agatha Christie ve Ahmet Ümit’in eserlerine aşina olanları “gülümsetecek” cinsten.

 

Kullanılan dış sesler, dönemin ruhunu yansıtan eşyalar ve mobilyalar beş kişiden oluşan ekibimizi bir Agatha Christie muamması atmosferinin içine dahil etmeyi hemen başardı. Bizim başarılı olup olmadığımız ise daha büyük bir muamma! Buradan “spoiler” vermeyeceğim tabii ama işin püf noktası, bir takım olarak hareket etmekte. Özellikle korku temalı gerçek kaçış oyunları ekiptekileri ister istemez yakınlaştıracaktır ama diğer türdeki oyunlarda da “ortak akıl,” her zaman tercih sebebi olmalı...

 

 


 

 

* Görsel: Akif Kaynar

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.