Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Bir öyküyü nasıl okursunuz?




Toplam oy: 814
Editör: Yekta Kopan
Can Yayınları

Türk öyküsünün ve öykücülerinin kodlarını, zihin haritalarını, siyasi tarihe paralel olarak öykünün gündemine giren yeni konu ve kavramları, gündelik eşyaların öykücülerin elinde aldığı halleri bir araya getiren İpekli Mendil, Yekta Kopan editörlüğünde, Okumak Yazmak atölyesine katılan 25 öğrencinin çalışmalarıyla hazırlandı. İşte, bu öğrenciler, "Bir öyküyü nasıl okursunuz," sorusuna yanıt verirken, "Yazdıkça daha bir sevdik öyküleri... Okumak ne güzel şey..." dediler. Öykü severlere ilham vermesi ümidiyle, verdikleri cevapların tam metnini yayınlıyoruz:

 

 


 

 

Pelin Öney

 

Eğer çok sevdiğim bir yazarın öykü kitabıysa, zamana yayarım. (Hele bir de son kitabıysa! Bitmesine kıyamam.)

 

Tanıdığım bir yazarın öykü kitabıysa, güvenirim ona, baştan başlarım.

 

Yazarı tanımıyorsam öykü isimlerine göre seçer, öyle okurum kitabı. (Merak ederim çünkü.)

 

 


 

 

Jülide Emre

 

Bazı öyküler seyahat esnasında okunmak istediklerini fısıldarlar bana. Onları büyük bir keyifle bineceğim uçağa saklarım, geri kalan öyküleri de seyrelttiğim zaman dilimlerinde okurum, azar azar bitirmek istemeye istemeye.

 

 


 

 

Ebru Tepeler

 

Genel olarak, cümlerlerle ilgiliyim. Kimi zaman, "Ben olsam bu cümleyi şöyle kurardım," derken buluyorum kendimi. (Bu yazma atölyesiyle başladı bende.)

 

Kimi zaman da öyle cümleler çıkıyor ki karşıma, işte o anlar benim icin çok değerli. Not alırım arada sırada da fotoğraflarını çekerim.

 

 


 

 

 

Cansev Erdemir

 

Yazarın kitaptaki öykü sıralamasını kendine göre bir sebeple yaptığına ve belki de bu sıralamanın bir bütünlük yaratacağına inanırım. Bazen yaratır, bazen yaratmaz… Ama ben yine de öykülerin diziliş şifresini severim.

 

Kitaplarım değerlidir, bu yüzden üzerine notlar almam, gerçi alsam romantik durabilirdi. (Çok sevdiğim cümleleri not defterime; kitap, öykü adı ve sayfasıyla yazarım.)

 

Çoğu zaman bu cümleler hiç ummadık anlarda aklıma düşer, öyküye geri dönerim. "Demek ki okuma sürecim bitmemiş," diye düşünürüm.

 

 


 

 

Eda Yavaş

 

Başlıklar ilgimi çeker ama genelde yol okuru olduğum için tadı kaçmasın diye kısa mesafe giderken kısa öyküleri okurum.

 

Tanıdığım, not alacağımı bildiğim yazarları defter, kalem hatta bazen sözlük ile okumam gerektiğini zaman içinde öğrendim.

 

 


 

 

Mehtap Akdeniz

 

İlk paragraflara ve öykü adlarına bakarım.

 

Ondan sonra ilgimi çekenleri karışık okurum. O kitapta "benim öyküm" diyebileceğim bir öykü ararım.

 

 


 

 

Sinem Cerrah

 

Kurmaca kitap okuma ihtiyacı hissettiğim zaman kitaplığın önünde dakikalarca dikilirim. O anda aklımdan geçenler, anlık ruh halim, hangi yazarı veya hangi kitabı okuyacağımı belirler. Genellikle farklı kurmacaların peşinde olan yazarlar ilgimi çeker, oyunlarının içine girmekten çok hoşlanırım. Bu nedenle o kitap çok çabuk biter. Eğer öyle değilse kitap haftalarca elimde sürünür; bir salona, bir çalışma odasına, bir yatak odasına, gezer durur. Ama mutlaka bitiririm. Bitirdikten sonra kitap jurnaline gerekli bilgileri girerek düşüncelerimi yazarım. Bir süre sonra yazdıklarımı okuyunca çoğu zaman kendime yabancılaşırım. Kitapları asla karışık okumam, sırasıyla okurum öyküleri. Ayrıca bir kitabı okurken asla aynı tür bir kitaba başlamam.

 

 


 

 

Betül Tekeli

 

Öncelikle neden o öykü kitabını alırım? Yazan ilgimi çekmektedir, yazarın tarzı, olaylara bakışı ilgimi çekmektedir. Kitabı ilk öyküden okumaya başlarım. İçinde keşifler yapmak, cümleleri düşünmek hoşuma gider.

 

Beğendiğim bir öykü kitabı kaynak kitabım olur. Kendi yazılarımı yazarken açar okur ilham alırım.

 

 


 

 

İzzetiye Keçeci

 

Nasıl hissediyorsam öyle öykülerle karşılaşıyorum sanırım. Bu yüzden bir seçim mi, emin değilim. Hep o anki duyguma dair bir cümle karşıma çıkıyor yahut bunu keşke ben yazsaydım dediğim bir tema, bir mekan, bir karakter... Sonrası zaten akıyor, severek okuyorum. Hatta bazen bitecek endişesiyle.

 

Kalabalıklardan uzak kalmak istediğimde öykü okurum.

 

Öykü sanki daha an'lara dair benim için.

 

Bir yazarın öyküleri arasında ortak dili keşfetmeyi de severim. Tanımak, onu anlamak, tekrarlarını yakalamak, takıldıklarını fark etmek. Fark etmeden o sözcüklerin altını çiziyorum çoğu kez.

 

Sesli okurum kimi zaman. Şiir okur gibi. O zaman daha içine giriyorum sanki. Hatta zihnim başka yerlere gittiğinde hemen bu yöntemi dener, toparlanırım.

 

 


 

 

Billur Özeke

 

Okumayı hedeflediğim bir yazarım oluyor en başta. Ulaşabildiğim bütün kitaplarını almaya çalışırım onun. Sonra biraz beklerim. Arada kütüphanede sırasından çekip çıkarırım rastgele bir tanesini, önce koklarım ve kitaba adını veren öykü okurum, eğer varsa.

 

Bu işte bu benim öyküm dediğim olursa ismini hafızama kazırım. Arada tekrar elime alırım, o öykü ve öykülerin birkaç cümlesini okuyup yanımda dolaştırırım kitabı bir süre daha.

 

 


 

 

Dilvin Tüfekçioğlu

 

Sevdiğim öyküleri defalarca okuyabilirim. Herhangi bir anıma temas eden her öykü benim için dönüp dönüp okumaya değerdir.

 

 


 

 

Ayçin İnci

 

Her karakterin, nesnelerin seslerini duyar ve kafamın içinde, öykülere filmler, klipler, çekerim.

 

 


 

 

Gülda Şahin

 

Eğer sevdiğim bir yazarın yeni çıkan öykü kitabını okuyorsam, hızla okurum. Şekerci dükkanında her şeyi yemesine izin verilmiş bir çocuk gibi. Başlayabilmem için önce bitmeli. Sonra geri döner, tek tek, satır satır, sindire sindire tekrar okurum.

 

Öyküleri yanımda taşırım. İyi ki artık e-kitap var. Hayatım daha kolay.

 

İlk defa tanıştığım bir yazarın öykü kitabını okuyorsam her gün bir ya da iki tanesini okurum. Öykünün/öykücünün zihnimde demlenmesini severim. 

 

 


 

 

>>> Öykülerden ilhamla

 

 


 

 

* Görsel: Ahmet İltaş

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.