Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

ÇizgiRoman // Çizgili güzeller




Toplam oy: 635
Geride bırakmak üzere olduğumuz yıl içinde İngilizcede çıkan kimi dikkat çekici eserler...

Çizgi roman tarihinin hayati dönemeçlerinden biri 1950’li yılların Amerika’sında gerçekleşti. O yılların ahlakçı ve antikomünist havası, çizgi romanların ne/nasıl anlatacağına ilişkin bir kamuoyu yaratmış, yayıncılar kendilerini bağlayan kurallar ve bir otosansür kurulu oluşturmak zorunda kalmışlardı. Görüşleriyle saldırılara temel teşkil eden Fredric Wertham, “çizgi romanların peri masalları gibi olması gerekir,” diyordu. Ona göre çizgi romanların mevcut içerikleri çocukları suça teşvik ediyordu, yasaklanmaları gerekiyordu. Dönemin en çok eleştiri alan ünlü yayıncısı Will Gaines, “dergilerimiz yetişkinler için yazılıyor, çocuklar da okuyorsa bu bizim suçumuz değil,” diyerek kendini savunurken aslına bakarsanız kimseleri ikna edemiyordu. Aksini düşünen yoktu, çizgi romanlar çocuklar için üretilmeliydi. Wertham sansürü olmasaş, çizgi romanın sanat olarak değişeceğini, çocuksu biçiminden daha o yıllarda sıyrılacağını düşünmemek elde değil.

 

Bugün eğlence biçimlerinin değişmesi nedeniyle çizgi roman üretirken çocuklar pek hesaba katılmıyor. Geçmişte ucuz kağıtlara çok sayıda basılan ve gazete bayiilerinde dergi olarak satılan düşük fiyatlı çizgi romanlar, bugün kitabevlerinde kitap ve edebiyat dünyasının beğenilerine göre tasarlanır oldular. Böylelikle yeni ve eski –artık çocuk olmayan– okurlarının beğenilerine göre üretilmeye başladılar. Yayın mecrasının değişimi, çizgi romanlara sanılanın aksine itibar ve nitelik bakımından büyük bir zenginlik getirdi. Geleneksel anlamda yenilmez bir kahramanın serüvenlerinin anlatıldığı “seriyal” çizgi romanları sayıca azalıp nostalji konusu olurken, edebi nitelikleri ve farklı anlatım biçimleriyle grafik romanlar devreye girdiler.

 

 

Bu yazıda, geride bırakmak üzere olduğumuz yıl içinde İngilizcede çıkan kimi dikkat çekici eserlere değineceğim. Türkiye’deki süregelen yayın tercihlerine uygun örneklere ağırlık vermekle birlikte ayrıksı çalışmalardan söz edeceğim diyelim. Son beş yıl içerisinde hatırı sayılır sayıda grafik roman yayımlanmakla birlikte memleket yayıncıları daha çok biyografik çizgi romanlara ve edebiyat uyarlamalarına yoğunlaştılar. Yakınlarda Çizgi Düşler’den çıkan Beşinci Beatle: Brian Epstein’in Hikâyesi çalışmasını hatırlatarak iki müzisyen biyografisi önereceğim. İlki, Muñoz&Sampayo ikilisinin ortak üretimi olan Billie Holiday (NBM, 2017); ikili, genç yaşta ölen caz şarkıcısı Holiday’in ölümüne ve yaşadığı son güne ilişkin yarı belgesel bir çalışma çıkartmışlar. İlk kez 90’lı yıllarda yayımlanan albüm, bu yıl Amerika’da neşredilince yeniden hatırlandı. Meraklısı, Muñoz’u, Julio Cortázar’ın Charlie Parker için yazdığı öyküye (Takipçi, DeliDolu, 2016) yaptığı illüstrasyonlardan hatırlayacaktır. İkinci albüm, isminden anlaşılacağı gibi, John Lennon’ın New York yıllarını anlatan Lennon: The New York Years (IDW, 2017). David Foenkinos’un Lennon kitabından yapılan uyarlamayı Horne çizmiş, Corbeyran hikayeleştirmiş. Siyah beyaz olan çalışma Billie Holiday’in aksine fotoğraf gerçekçiliğinde üretilmiş; belgesel nitelikli çalışmalarda çizerin o ünlü kişiyi benzetememesi, o benzerlikle ilgili süreklilik sağlayamaması önemli bir handikap olabiliyor. Albüm bu sorunun üstesinden gelmiş. Biyografilerden devam edersem; Amerika’da merak uyandıran bir başka frankofon çeviri çalışma Sartre (NBM, 2017) oldu. Depommier’in çizdiği Mathilda Ramadier’nin yazdığı renkli uyarlama, ünlü entelektüelin hayatından çeşitli dönemleri anlatıyor. Sartre gibi üretken insanları anlatmak pek kolay değil, Simone de Beauvoir ile uzun yıllara yayılan ilişkisi, düşünceleri, kavgaları, iştah ve saplantıları görsel olarak iyi resmedilmiş. Dikkat çekici bir başka çalışma, Calamity Jane’in 360 sayfayı aşan biyografik çizgi romanı (IDW, 2017); The Calamitous Life of Martha Jane Cannary, 1852-1903 alt başlığıyla çıktı. Yine Fransızcadan bir çeviri olmakla birlikte, albüm siyah beyaz ve anaakım frankofon çizgisinin hayli dışında. Matthieu Blanchin’in kıvrak çizgileri, kareler arası akışkanlığı ve ironik yorumu, hayli geveze olan metnin devamlılığını güzel sağlamış. Western severlerin ilgisini çekebilecek nitelikte iyi bir biyografi.

 

 

Maharetli uyarlamalar...


Edebiyat uyarlamalarına iki örnek vereceğim. İlki, yakınlarda Alone isimli şahane bir çalışması daha çıkan Christophe Chabouté’nin Moby Dick uyarlaması (Dark Horse, 2017). Görselliği, yavaşlığı, giderek yükselen gerilimi o denli başarılı kurmuş ki, kendi adıma yapılmış en iyi Moby Dick uyarlaması olduğunu iddia edeceğim. Üstelik Chabouté keşfedilmesi, okunması ve seyredilmesi gereken etkileyici bir “auteur.” İkinci uyarlama, romanı ve filmleriyle uluslararası bestseller olan Stieg Larsson’un Millennium Üçlemesi. Sylvain Runberg’in senaryolarını yazdığı üçlemenin çizerleri Homs ve Carot. 2018 yılında tamamlanacak olan serinin henüz ilk iki kitabı yayımlandı. Kendine özgü ve maharetli bir uyarlama olduğunu teslim etmek gerekiyor; özellikle ilk albümün çizgi aurası, ilgi çekici ölçüde ustalıkla kurgulanmış. Karelerdeki mesafe, sahne istif ve açıları ticari bir ortalamanın nitelik olarak çok üzerinde…

 

Son bölümü sevdiğim türden grafik romanlara ayırdım. The Lighthouse (NBM, 2017) İspanya İç Savaşı sırasında yaralı halde bir deniz fenerine sığınan gencecik bir asker ile fenercinin hasbihallerinin anlatıldığı yumuşak bir hikaye. Maggy Garrison (Dupuis, 2017), üç albümlük bir Londra öyküsü; banliyöler, yaşlılar, barlar, hoyrat erkekler, küçük hesaplar sakin bir dille öyle hoş anlatılıyor ki arka plandaki entrika enikonu önemsizleşiyor. Thomas Campi ile Vincent Zabus’un Macaroni! (Dupuis, 2017) albümü hafif buruk ama iyimser bir ergenlik hikayesi. Dedeyle torunun dostluğu, babayla oğulun yakınlığı, taşra sükûneti ve koşut gelişen ilk aşk uğultusu albümün ana izlekleri. Blutch’ın Modern Speed albümü ise tek kelimeyle tuhaf ve uzun bir rüya sekansını andırıyor. Sanata, aşka, sinemaya, şarkılara, Ömer Şerif’e vs komik göndermeler yapılıyor. Fellinivari bir gerçeküstü akışa eşlik eden çizgilerse, neredeyse bir kareden diğerine akıyormuşçasına “rüzgarlı.”

 

Çizgi romanlar, peri masalı olmak zorunda değiller, üstelik muktedir kahramanlara ihtiyaç duymuyorlar artık. Bu kısmı dostane yazıyorum; yayın için nitelikli hikayeler ve yenilikçi çizgiler seçilirse sadece iyi grafik romanlarla değil iyi edebiyatla, sanatla karşılaşmış oluruz.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.