Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Da Vinci’nin tuttuğu en eski defterler artık bir tık uzağımızda!




Toplam oy: 141

Rönesans denince akla gelen ilk figür Leonardo Da Vinci olur çoğunlukla. Da Vinci, her ne kadar güzel sanatlardaki maharetiyle dünya çapında nam salmış olsa da, o, vaktinin çoğunu bilimsel çalışmalara ve mühendislik projelerine adamıştır. Yalnızca bir ressam, heykeltıraş ya da mimar değil, aynı zamanda bir mucit ve bilim insanıdır.


Yaklaşık 1480 yılında, Milan şehrinin dükü Ludovico Sforza’ya yazdığı bir mektupta, Da Vinci, ona hizmet sunabileceği başlıca alan olarak,  şehrin savunmasına katkıda bulunabileceğinden, mühendislik yeteneklerinden söz ediyor; sanatçı yanından ise mektubun sonunda, kısacık bahsediyor.

 

Codex Forster ciltleri

 

Yaşamı süresince, Da Vinci’nin sayısız mühendislik fikrinden, üzerinde çalıştığı onca “teçhizat”tan pek azı hayata geçebildiğinden, o dönem kafasında tasarladıklarına dair ancak defterleri sayesinde bilgi sahibi olabiliyoruz.

 

Da Vinci’nin defterlerini dijital ortama taşıyan Victoria ve Albert Müzesi’nin paylaştığı metin, Da Vinci’nin not tutma şeklinin başka hiçbir sanatçıya benzemediğini vurguluyor. “Kimse kağıdı onun gibi kullanmamıştır,” deniyor bu metinde. Sıradan bir göz için anlam çıkarmanın hayli zor olduğu, 16. yüzyıl İtalyancasıyla yazılan, harflerin “sağdan sola doğru” aktığı bu sayfaların üzerinde eskizler, notlar ve diyagramlar bir araya gelerek özgün bir nitelik kazanıyor. Da Vinci’nin defterlerinin tüm zamanların en değerli kitapları arasında (Örneğin Codex Leicester) yer almasının boşuna olmadığını anlıyorsunuz.


Victoria ve Albert Müzesi, John  Forster tarafından satın alınan, en eskisi 1487, en yenisi 1505 yılına uzanan bu  defterleri (artık Codex Forster adıyla anılıyorlar) dijital ortama aktararak açık erişime sundu.


Şu adresten ulaşabileceğiniz sayfalarda, Da Vinci’nin el yazısını deşifre etme işini uzmanlara bırakmak gerekiyor. Ancak fikirler ve geometrik şekillerle dolu sayfaların kendi başına da muazzam bir çekiciliğe sahip olduğunu belirtmek gerek.

 

 

 

 

 

 


 

 

Kaynak: Open Culture

 

 


 

 

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.