E-kitap geldi geliyor derken, 1 yaşını doldurdu bile! Bundan tam bir yıl önce, e-kitaplar ilk defa idefix tarafından Türkiye’de de satılmaya başlandığında, dünyada büyük fırtına kopartan ve satışları neredeyse basılı kitaplarla başa baş gitmeye başlayan e-kitaplara ülkemiz okurları da hemen ilgi göstermeye başlıyordu, hatırlarsınız..
Bu süreç içinde D&R mağazaları da e-kitap satışına yönelik bir projeye girişti. Henüz aktif olarak başlamasa da TTnet gibi servis sağlayıcıları ve kitapyurdu.com gibi online kitap satış siteleri de benzer projelerin ön çalışmalarını sürdürüyorlar.
Pazarın yavaş yavaş hareketlenmeye başladığı şu günlerde, Sabit Fikir olarak e-kitap konusunda, geçtiğimiz bir yıl boyunca genel olarak nelerin yaşandığını, hangi konuların öne çıktığını, hangi sıkıntıların tecrübe edildiğini araştırmak istedik.
Bu amaçla öncelikle e-kitap’ı Türkiye’ye getiren idefix’in ve ardından da konuyla ilgili olan tüm tarafların; yayınevleri, telif ajansları, meslek birlikleri ve yazarlarımızın görüşlerini aldık. En çok dillendirilen iki sıkıntı, telif hakları ve % 18 olarak uygulanan KDV oranı. Ortaya çıkan tablo ise her şeye rağmen olumlu. Herkes e-kitap’ın geleceğinden çok umutlu, ortak dilek ise “Ah, bir de şu e-okuyucuların fiyatları biraz daha uygun olsa!”…
E-kitap nasıl doğdu?*
Sanıldığının aksine e-kitap internetten önce, daha doğrusu kurucu bir öğesi olarak internetle birlikte ortaya çıktı. Elektronik kütüphane fikri, e-kitabın ortaya çıkışındaki temel dinamikti. Hem de bundan 40 sene önce...
Önce daha da eskiye gidelim. Bugün kitap derken kastettiğimiz “el yazması” değil, “basılı kitap”. Ve bu “kitap” kendinden önceki kitap fikrini yeni baştan tanımlarken, Rönesans'tan 'bilgi toplumu'na modern dünyayı ortaya çıkaran her önemli olayda referans verilebilecek teknolojik bir değişimin ürünüydü: ilk yayıncı sayılan Johannes Gensfleisch zur Laden zum Gutenberg'in matbaayı keşfi. Gutenberg, kendinden 500 yıl sonra, e-kitabın ortaya çıkışına yol açan girişime de ismini verecekti; Amerikalı Michael Stern Hart'ın 1971 yılında başlattığı Gutenberg Projesi.
O yıllarda Illinois üniversitesinde öğrenci olan ve bu projeyi kültürel çalışmaları dijital ortama taşıyarak arşivlemek, “e-kitapların yaratılması ve dağıtılmasını sağlamak” ve dijital bir kütüphane oluşturmak için başlatan Michael S. Hart, baştaki amacının en çok danışılan 10.000 kaynak kitabın herkese karşılıksız olarak açılmasını sağlamak olduğunu söylüyor. Bugün projenin internet adresinde, çok büyük çoğunluğu telifsiz eserlerden oluşan 35.000 kadar eser yer alıyor. Yalnızca İngilizce değil, pek çok dilde hatta Latince ya da Sanskritçe.
İnternet, ticari anlamdaki e-kitabın ve kişisel kütüphanelerin ortaya çıkışına olanak tanırken kaynaklarından birine geri dönüyor aslında. İnsanın ve onun ürünü olan her şey gibi bilginin toplumsallaşması Gutenberg'den beri devam ediyor, e-kitap da bunun bir parçası. İki yolla yaygınlaşıyor; birincisi Gutenberg ya da onun yazar ve telif hakları konusunda daha tartışmalı olan Gigapedia gibi benzerleriyle, ücretsiz olarak. Bunlar gibi ücretsiz paylaşım ağlarının genişlemesi, piyasa denen ‘kutsal’ mevhumun eskisi kadar sağlam bir zeminde durmadığını gösterse de bugün için insanların ürünlerini birbiryle değiştikleri temel mekanizma halen o. 'Dünya çapında ağ' da bu dünyaya uyum gösteriyor. Bu nedenle e-kitabın yaygınlaşmasının ikinci yolunu onun e-piyasaya meta olarak sürülmesini sağlayan iş modelleri oluşturuyor.
E-kitabın iş modelleri neler?
İlk iş modeli olarak belki de iş modeli olmayan Guterberg ve Gigapedia gibi gönüllülük üzerine kurulu projeleri saymak gerekir. Nitekim bunların iş modeline de dönüştürülebileceğini e-kitabı yaygınlaştırma yönündeki ilk girişimlerden olan Google'ın kütüphanelerdeki milyonlarca kitabın taranarak internete koymayı hedeflediği Book Search isimli çevrimiçi kütüphane projesi gösterdi. Telif hakları konusunda yaratacağı sıkıntılar nedeniyle gelen tepkiler üzerine yazarlara başvuru ile uygulamanın dışında kalma hakkının tanındığı yeni bir sözleşme hazırladı, ancak bu da adli engele takıldı. Ursula LaGuin bu 'iş modeli'nin bugün için sağlıksızlığını şöyle dillendiriyor: “Bilginin ve edebiyatın halk kütüphanelerinde olduğu gibi parasız ve herkese açık şekilde yayınlanması elektronik medyada da mümkündür ve olmalıdır. Bütün yazarlar bunu umut eder. Fakat yazılı materyalin kullanımının onu yazan ya da hak sahibi tarafından kontrol edilmesini sağlamadan bunu elde edemeyiz.”
Biz gelelim hiç de daha az tartışma yaratmayan mevcut iş modellerine. Bu konuda tabii ki akla ilk gelen Amazon.com. Dev e-ticaret şirketi, kitap satışlarıyla işe başlamıştı. 2007 yılında piyasaya sürdüğü Kindle isimli cihaz, e-kitabı da hızla yaygınlaştırdı. İlk e-kitap okuyucusu Kindle değildi. Ancak aynı zamanda bu alanda bir iş modeli olarak ilk oldu.
90'lı yıllarda kriptosuz olarak başlayan e-kitap satışını, çeşitli e-kitap okuma yazılımları ve cihazları takip etti. 2000'lerin başında e-kitabın çoğaltılmasının engelleyen kriptolama geliştikçe Random House gibi büyük yayınevleri kitaplarını e-kitap olarak da yayınlamaya başladı. Hatta 2000 yılında Stephen King yazarlar için de bir iş modeli sunarak, yeni kitabını e-kitap olarak kendisi piyasaya sürdü.
Kindle/Amazon.com modeliyle ise toplam bir iş modeli ortaya çıktı. Kindle'ı satın alan okuyucular, internet aracılığıyla Amazon kütüphanesine bağlanabiliyor, kitaplara, dergi ve gazetelere göz atarak cihazlarına indirebiliyor ve okuyabiliyorlar. Ancak bu 'kapalı devre' bir sistem ve alınan e-kitaplar yalnızca sahip olduğunuz Kindle üzerinde okunuyor. Aynı şekilde ancak Kindle sahibi olursanız bu kitapları satın alabiliyorsunuz.
E-ink, yani elektronik mürekkep teknolojisine sahip tek ürün Kindle değil. Fransız Booken şirketinin Cybook'u gibi başka cihazlarda üretildi. Amerika'da Kindle pazara tek başına hakim olurken, Avrupa'da daha kabul görecek başka bir model söz konusu. Kindle dışındaki e-kitap okuyucularını satın alan okurlar, tek bir internet sitesine bağlı kalmadan e-kitap okuyabiliyorlar. Türkiye'de de geçerli model olan bu sistemde, internet satış sitesi tarafından e-pub formatında piyasaya sürülüyor ve bilgisayar ya da e-pub formatını destekleyen herhangi bir e-kitap okuyucusu üzerinde okunabiliyor.
* Mehmet Onur Doğan
Yayıncılar Meslek Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Alper Zorlu:
“Çok düşük fiyat talepleri gerçekleşmeyecek”
E-kitap Türkiye’ye geleli bir sene oldu. Gözlemleriniz neler?
Teknoloji ve piyasa dinamikleri her zaman diğer düzenlemelerin önünde gidiyor. Bu alanda da böyle oldu. Bilhassa yayıncılar ve eser sahipleri olarak bizi çok ilgilendiren, dijital yayıncılıkta telif hakları, yeni dağıtım kanalları ve iş modelleri, KDV uygulamaları gibi konularda sektördeki tüm tarafları ve tabii ki Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı’nı da içine alan bir hareket planı uygulamaya dikkat ediyoruz. Dijital yayıncılıkta bizim açımızdan en önemli husus hak yönetimi olduğundan, biz de bu alanda yoğunlaştık ve önümüzdeki günlerde sistem altyapısını tamamlamak üzereyiz.
Eser sahibi açısından haklarının izlenmesini ve takibini kolaylaştıracak, yayıncı açısından yeni iş modellerine ve sektörel genişlemeye kapı açacak, okur açısından ulaşılamayan kitap bırakmayacak ve yeni okuma deneyimleri yaratacak bir dönüm noktasındayız.
Birlik olarak e-kitap konusunda özel bir çalışmanız oldu mu?
Türkiye Yayıncılar Birliği’nde (TYB) sektörün bu yöndeki eğilimlerinden hareketle bir Dijital Yayıncılık Komisyonu kurduk. TYB ve Bilgi Üniversitesi tarafından ortak düzenlenen 4. Yayıncılık Kurultayı’nın tüm gündemini dijital yayıncılıkla ilgili konulara ayırdık. Ayrıca, çeviri eserlerin dijital ortama taşınması için yabancı yayıncıların telif ve güvenlik taleplerini karşılayan bir yapı kurarak, okurun çeviri eserlere de ulaşmasına çalışıyoruz.
Önemli bir konu, dijital yayıncılıkla ilgili ihtiyaç duyulan düzenlemelerin acilen yasalarda yer almasıdır. Seçimin ertesinde yasa değişikliklerinin Meclis’e gelmesini bekliyoruz.
Telif hakları konusunda gözlemlediğiniz sıkıntılar oldu mu?
Somut sorunlardan bahsetmek zor. Ancak bu durumun “yayıncıya ihtiyaç duyulmayacağı” bir ortama yol açacağı düşüncesi bir yanılsamadır. Tam aksine, özellikle yayıncıları birbirinden ayıran en temel şeyin, yani editörlüğün öneminin daha da artacağı bir dönemin bizi beklediğini düşünüyoruz.
Özellikle de çeviri eserlerle ilgili uygulama, bizim bu alanda dünya yayıncılarıyla ortak çözümümüzden sonra netleşecek. Ancak bizim düşüncemiz, geleneksel yayıncılık alanındaki sıkıntılarımızı geride bırakarak eser sahipleriyle ortak hareket edeceğimiz ve klişe bir ifadeyle “pastayı büyüteceğimiz” yönünde.
Tüm bu süreç e-kitapların satış fiyatını etkiliyor mu? Sizce Türkiye’deki satış fiyatları sağlıklı mı?
Özellikle okurların çok düşük fiyat taleplerinin gerçekleşmeyeceğini söylemeliyiz. Çünkü matbaa baskısı ve ciltleme maliyetleri gibi üretim giderleri, tirajla değişmekle beraber, bir kitabın üst fiyatının % 20-30’u aralığındadır. O noktaya gelene kadar üretim adına yapılan her şey dijital yayıncılıkta da aynı. Piyasadaki geleneksel kitabı dağıtan dağıtımcıların yerini ise dijital alandaki dağıtıcılar alıyor. Geleneksel yayıncılıkta fiyatlar üretim adediyle doğrudan ilişki içinde. Satış adedini artırmadan birim maliyeti ve dolayısıyla fiyatı düşüremiyorsunuz. Dijital alanda bilhassa yeni baskı yapmak için bizi zorlayan maliyet kapanından kurtulacağımızı biliyoruz. Kapandan kastımız, bir yayıncının tüm maliyetini 3-6 ay arasında ödeyip 2.000 adet bastığı bir kitabın, örneğin 6-7 yıl sonra ancak tükenmesi ve yayıncının bu kitabı yeniden basıp basmamayı kara kara düşünmesidir. Her eserde olmasa bile bazı eserlerde fiyatların aşağı doğru esneyeceğini söylemekse yanlış olmaz.
KDV oranı mevzusu nedir? (bu konuda bir sıkıntı var, Bakanlık e-kitabı kültür ürünü yerine hizmet olarak görüyor ve vergisini % 8 yerine % 18’den hesaplıyor)
Bu konuda da çoktandır bakanlıklarla görüşmelerimiz sürüyor. Henüz net bir sonuca ulaşabilmiş değiliz. Bizim birlik olarak görüşümüz net. Bildiğimiz anlamdaki kitap, içeriği taşıyan bir nesnedir. İçindeki hurufat olmasaydı defter ya da bloknot olurdu ve kırtasiyecilerde “defterler-bloknotlar” bölümünde % 18 KDV ile satılırdı. Dolayısıyla, telif haklarının da dahil olduğu tüm sistemin “içerik” üzerine kurulduğu bir dünyada, içeriğin taşıyıcısı ve ileticisi değişiyor diye KDV oranını artırmak kabul edilemez.
E-kitabın geleceğini genel olarak nasıl görüyorsunuz?
Dünyadaki ve öncelikle de Amerika’daki veriler elimizde. Ancak meslek kuruluşu olarak bizim açımızdan önceliğimiz, yayıncıların dijital yayıncılık alanına “göçünü” hazırlayacak düzenlemeleri yapmak. Bunu elimizden geldiği kadar sektörün yerel ve global koşullarından uzaklaşmadan yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Şunun altını çizmekte yarar var: Bu konunun gündeme geldiği birçok yerde “Kitap öldü mü?” gibi bir soru ve buna verilen cevaplar bir karışıklık yaratıyor. Bizim yaklaşımımız kitabın ölmediği, tam aksine, mevcut geleneksel yayıncılığın yanı sıra kendine yayılacak yeni bir alan bulduğu. Sonrasını ise hep birlikte göreceğiz.
Yayınevleri ne diyor?
April Yayınları/ Kemal Egemen İpek: “Satışlar benim beklediğim düzeyden düşük.”
Kitap okuma oranının bu kadar düşük olduğu bir ülkede, sürecin uzun sürmesi gayet normal. Henüz bir pazardan söz etmek ise bence yanlış olur. Ancak, satışlar benim beklediğim düzeyden düşük.
Pazar potansiyeli adına bir tahminde bulunmak içinse erken olduğunu düşünüyorum. Ben korkulacak bir şey göremiyorum, aksine seviniyorum.
---------------
Can Yayınları/ Can Öz: “İbre, e-kitap lehine dönecektir”
“Çok olumlu bir gelişme, Türkiye'de fiyatlama konusunda yayıncıların serbest kaldığı hakim bir yapı kurulmuş olmasıdır. Ancak, e-kitap hala basılı kitaptan % 10 daha fazla vergi kesintisine uğruyor ve fiyatların dengelenmesi için bir süre daha beklememiz, uğraşmamız gerekiyor.
Batı’da çok hızlı bir gelişim var. Ancak biz biraz geriden geliyoruz. Yine de er ya da geç ibre e-kitap lehine dönecektir..”
--------------
Doğan Kitap/ Gülgün Çarkoğlu: “Destek olmak çok önemli”
Henüz pek çok sorun çözülebilmiş değil ve buna etken neden olarak, e-kitap yayıncılığındaki yasal / mali belirsizlikler ile dijital platforma geçiş sürecinin maliyetli olması gösterilebilir. Kitapların PDF formatına dönüştürülerek e-kitap olarak satışa sunulması ya da e-okuyuculara uygun biçimde e-kitap dönüşümlerinin gerçekleştirilmemesi de dijital yayıncılık sektörünü daha başlamadan bitirebilecek nedenler arasında sayılabilir.
Satış anlamında özellikle önümüzdeki iki yılda bu kanaldan kayda değer gelirler elde edileceğini çok düşünmüyoruz. Ancak sektörün oluşturulmasına katkıda bulunmak çok önemli…
--------------------------
Kımızı Kedi/ İlknur Özdemir: “Basılı kitapta korsanlardan çektiğimizi e-kitap’ta hacker’lerden çekmek istemeyiz.”
“Bu projeye katılmayan yayınevi sayısı oldukça fazla. E-kitap almayan/alamayan okur sayısı da çok elbette. Eksiklik değil ama, okuma aygıtının fiyatının düşük olmamasını bir engel olarak söyleyebilirim.
Bence en önemlisi korsan kitap konusu… Basılı kitapta korsanlardan çektiğimizi e-kitap’ta hacker’lerden çekmek istemeyiz. Bu formatın güvenceli olması ön koşul. İdefix ekibi bu konuda gerekli bütün önlemlerin alındığını söylüyor. Bu güvencenin sürmesi çok önemli.
-------------
Sel Yayıncılık/ Bilge Şancı: “e-kitapta özellikle çevirmenlerin hakları konusunda yayınevlerinin hassas davranmadığını duyuyoruz.”
Bizim fiyatlar konusundaki tutumumuz basit, e-kitap diğerinden mutlaka daha indirimli ulaşmalı okura, işin esprisi orada. Hesabı kabaca kitabın maliyet hesabından, matbaa, depolama gibi masrafları düşerek buluyoruz. Kitaptan kitaba değişse de etiket fiyatından yüzde 30 ile 50 arası bir fiyat farkı yaratılabiliyor. Bizim eşit fiyatlı e-kitabımız yok, e-kitaptan daha yüksek oranlı karlar elde etmek gibi gayemiz de yok. Yayınevleri e-kitabı basılı kitaba rakip olarak görüp böyle bir şey yapıyor olabilirler.
-----------------
Siren Yayınları/ Sanem Sirer: “Format üzerinden tehlike oluşmaz”
Geleneksel formatta kitap ile e-kitabı birbirine rakip görmüyorum. İnsanlar okudukları sürece, format tercihleri çok da önemli değil. Teknoloji ve dönüşen kültürel yapı ile birlikte bir format diğerine tercih edilir hale gelebilir; ama işin özü değişmez, ister e-kitap, ister basılı kitap, kitap kitaptır sonuçta. Format üzerinden “tehlike” oluşmaz. Öte yandan, tehlikeden bahsedeceksek, hem basılı hem de elektronik formattaki kitaplar için asıl tehlike korsan faaliyetlerdir.
Yayınevlerimize sorduk: “Telif hakkı geçmiş dünya klasiklerinin e-kitap formatlarının parayla satılması hakkında itirazlar var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?”
April Yayınları: Yazarın telif hakkı ortadan kalksa da eserini yayınlamanın başka maliyetleri var. Çevirisi bunlardan biri örneğin… Bence parayla satılabilir. İsteyen alır, istemeyen ya kendi çevirir ya da çevrilip internette paylaşılmasını bekler. Bu konuda çalışmalar olduğunu biliyorum.
Sel Yayıncılık: Telifsiz klasikler, pek çoğu kötü çeviri ya da editörlükle, intihallerle hakkı verilmeden basılıyor; yayınevi bulamayan dururken... Esas sorun burada değil mi? Olan tek yeni şey bu sorunun elektronik platforma taşınması...
Siren Yayınları: Çeviri kitaplardan bahsediyoruz. Telif süresinin geçmiş olması, çevirmenin kendi telifinden feragat etmesini gerektirmez. Editör, çeviriden gelen metine emek harcayacaktır yine; metnin telifli olmaması bu giderleri düşürmez, emeği ortadan kaldırmaz vs. Kaldı ki telif hakkı geçmiş dünya klasiklerini, orijinal dillerinde bedava temin edip okumak mümkün.
Yayınevlerimize “KDV oranı konusundaki %8, %18 tartışmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz” diye sorduk...
Can Yayınları: Uygulanan KDV oranının yanlış olduğu konusunda herkes hemfikir. Daha ucuz olması gereken e-kitaplarda okur fazladan bir % 10’u vergi olarak devlete ödüyor. Bu, e-kitabın fiyat avantajını törpülüyor. Bu konuda şikayetlerimizi çeşitli yollarla dile getirdik. Yazık; hızla çözülmesi gerek.
Kırmızı Kedi: Kitap yayıncılığındaki, telif ücretlerindeki vergi oranından da, % 18 KDV’den de şikâyetçiyiz. Kitap kültür ürünüyse, e-kitap da kültür ürünüdür. Başka bir formatta sunulması onu hizmet yapabilir mi? İnci Aral’ın yeni kitabı, e-kitap olarak da sunuldu. Şimdi bu kitap bir kültür ürünü olmaktan çıktı mı?
Turkuvaz Kitap: Aslında kültür ürünlerinde sembolik bir KDV uygulaması yapılabilir. Örneğin pırlantada % 1 iken, e-kitapta % 18 KDV oranı çok adil değil.
Yazarlar ne diyor?
Hakan Bıçakcı: “E-kitapla teoride aram iyi, pratikte henüz bir şey yaşamadık.”
“E-kitap’ın lafı, kendisinden daha bir ortalıkta sanki. Süreç tamamlanmadı bence. e-kitap formatına geçmenin, kitaba ulaşmayı kolaylaştıracağını düşünüyorum. Özellikle de yabancı yayınlara...
Ancak okuma oranı değişmeyecek. Artık her şeye daha kolay ulaşıyoruz ama bu onlarla daha çok meşgul oluyoruz anlamına gelmiyor.
Ben e-kitap konusuna sıcak bakıyorum. Hatta kaçınılmaz olarak görüyorum. Yine de henüz e-kitap okumuşluğum yok. Yani teoride aram iyi, pratikte henüz bir şey yaşamadık. e-kitap’a geçişi büyük bir değişiklik olarak da görmüyorum. Sonuçta nereden okuduğum değil, ne okuduğum önemli. Yeni teknolojilere adapte olma konusunda çocukça bir kıvraklığımız, çılgınca bir hevesimiz var millet olarak. Ancak bu seferki yeni teknolojinin büyük ilgi uyandırmayacağını düşünüyorum. Ucunda o eski “okumak” eylemi var çünkü. İlerde e-kitapla ilgilenenler, bugün kitapla ilgilenenler olacak yine... İlgi artmayacak yani.”
İnci Aral: Merak ediyorum, ilk fırsatta deneyeceğim
“Bir yazar olarak e- kitabın kitaplara ulaşmada çağdaş, etkin bir yöntem olduğunu düşünüyorum ve destekliyorum. Kitabımın aynı zamanda e-kitap olarak yayımlanmasından da memnunum, çünkü epeyce ilgi var, teknoloji seven yeni okurlar kazanacağımı umuyorum. Gelişmeleri izleyeceğim.
Öte yandan sürecin tamamlanmış olduğu kanısında değilim. İnternette birçok romanımın korsan e - kitap duyurusu var, indirilebiliyor. Ancak ben yalnızca yeni çıkan kitabımla İdefix 'le anlaşma yaptım. Dilerim internet telif haklarıyla ilgili yasal düzenlemeler bir an önce yapılır ve korsan ulaşım engellenir. Okur olaraksa henüz e-kitapla tanışmadım. Merak ediyorum, ilk fırsatta deneyeceğim.”
Kaya Genç: “e-kitap kitlelerin elektronik afyonu haline gelene dek süreç tamamlanmış olmayacak.”
“e-kitap şu anda matbaanın icadını takip eden ve bir teknolojiyi kitleselleştiren içeriklere ihtiyaç duyuyor. Ilk akla gelen de yeni bir Gutenberg Incili… Buna benzeyen ve e-kitap formatını dini-siyasi bir şekilde topluma yayacak içerik henüz üretilmiş değil. Bu açıdan hâlâ marjinal bir alanda işlevini sürdürüyor. Kitle gazetelerini veya çok satan romanları taşıyana, kitlelerin elektronik afyonu haline gelene dek süreç tamamlanmış olmayacak.
Bir okur olarak çoğunlukla sert kapaklı basılan, taşıma masraflarıyla birlikte bazen tanesi 100 dolara mal olan bir akademik kitabı e-kitap formatında okumak büyük bir rahatlık sağlıyor elbette. Benim okumalarımı hâlâ en çok Ingilizlerin yumuşak kapaklı kitapları, onların yayın takvimi ve satış usulleri şekillendiriyor. e-kitap okuyucular ise hâlâ bir ayrıcalık göstergesi olarak kullanılıyor, bu yüzden satın almıyorum; “Özel mülkiyetin tanınması, gerçekte insanla onun sahip olduklarını birbirine karıştırarak bireyselliğe zarar vermiş, onu gölgelemiştir,” demişti Oscar Wilde ve şu anda e-kitap okuyucuları da insanın toplumsallığına değil, ancak sahte bireyselliğine katkı yapan bir teknoloji.
e-kitaplar ister AKP olsun ister CHP, muhafazakâr hükümetlerin kontrol etmekte zorlanacakları yeni bir alan açıyor. Sosyal medyayla bütünleştiğinde, saniyeler içinde en büyük dini/seküler günahları içeren metne ulaşmak mümkün hale geliyor. Insanların içinde, her türlü düzen ve hukuktan rahatsız olan o ‘şen’ yana hizmet edebilecek bir format bu. Elbette onun ticari kullanımına karşı onun sosyal kullanım alanlarını oluşturmayı ve korumayı başarırsak…”
Menekşe Toprak: “Özellikle daha dar bir okuyucu kitlesine seslenen bir kitabın e-kitap olarak satılması olumlu bir şey.”
“Geçen yıl Türkiye e-kitap’a geçerken yayınevleri çok okunmayan ya da mevcudu tükenmiş kitapları bastılar. Bu sanırım biraz da deneyelim görelim mantığına hizmet ediyordu. Ama bugün çok satan bazı yazarların kitapları eşzamanlı olarak e-kitap formatında basılıyor. Demek ki bir on yıl sonra çok satan yazarların belki de öncelikleri e-kitap olacaktır. Bir de Türkiye çok genç bir ülke. Okuyucu köşesinde oturup sadece kitap okumakla yetinmiyor, yazarın hayatıyla, görselliğiyle ilgileniyor, hatta doğrudan onunla iletişime girmeyi arzuluyor. e-kitap formatı bu yüzden metnin yanı sıra bu görselliği de okuyucuya sunmak zorunda kalacak.”
Murat Gülsoy: “Elektronik kağıt gibi bir gelişme yeni bir sıçrama yaratabilir.”
“Benim de bir e-kitap'ım bu süreçte satışa çıktı. Nasıl bir ilgi olduğunu henüz bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var; biz 2000 yılından beri www.altkitap.com olarak ücretsiz e-kitap yayımlıyoruz. Orada ilgi müthiş! Yıllardır yüz binlerce kez indirildi kitaplarımız. Satıştaki e-kitapların çeşitlerinin çoğalması için güvenlik konusunda yazarların biraz rahatlatılmaya ihtiyacı var. İkincisi ve en önemli şikayet e-kitaplarla kağıt kitaplar (K-Kitap diyelim mi?) arasındaki fiyat farkının çok az olması… Bir yazar olarak e-kitap formatına geçmenin bana sağladığı avantaj daha fazla okura ulaşmak olabilir. Özellikle yurtdışındaki okurların hızla ve çok daha ucuza erişebilmeleri belki ilgiyi artırır. Bir okur olaraksa çok fazla fırsatım olmadı diyebilirim. Telif hakları konusunda sözleşmelerde gerekli düzenlemeler yapıldı. Bence bu konuda sorun yok.
e-kitap'ın geleceği Türkiye'de de dünyadaki gibi olacaktır, yaygınlaşacaktır. Özellikle de yeni ve çekici okuma araçlarının ortaya çıkışı süreci hızlandırabilir. Örneğin elektronik kağıt gibi bir gelişme yeni bir sıçrama yaratabilir. Biz altkitap olarak e-kitap yayımlamayı sürdürüyoruz. Aynı şekilde devam edeceğiz.”
Murat Uyurkulak: “e-kitap’ı bi’ okur olarak çok faydalı buluyorum.”
“e-kitap konusunda bi şey gözlemlemedim. Eksikliklerin ne olduğunu da bilmiyorum. Gözlemlemek benim işim değil, bunu kitap satanlar düşünmeli. e-kitap’ı çok faydalı buluyorum bi’ okur olarak. Mesela tez yazan akademisyen kardeşim Amerika'dan daha hafif bi bavulla gelecek. Çünkü bi kindle aldığını duydum. O bavulda ağır kitaplar olmadığı için belki bize biraz daha çok hediye getirecek.”
e-kitap'ın Türkiye'deki geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Bilmiyorum, ben direkt Türkiye'nin ve dünyanın geleceğiyle ilgilenmeyi tercih ederim.
Bir yazar olarak e-kitap formatına geçmenin avantajlarını nasıl görüyorsunuz?
Avantaj ve yazar kelimelerinin bir arada kullanılması bana uygun gelmiyor. Yazar yazar, yayıncı satar, oradan yazara yazması için bir dayanma gücü ve vakit sağlanıyorsa ne ala. Yazar neyin nasıl avantajlı olduğunu düşünemez, bu yazmanın tabiatına aykırı.
Bu konuda bir projeniz var mı?
Yok.
Yekta Kopan: “Önemli olan, içeriğin okura ulaşması…”
“Aslında konunun Türkiye’deki tarihi bir yıldan daha eski. Ama biz her yeni adımda yolculuk hazırlıklarına yeniden başlıyoruz, yani henüz yolun başındayız. Hala, yeni bir okuma ortamının çoğaltıcı etkisini ve içeriği değil de, “olur mu-olmaz mı” konusunu konuşuyoruz. Bu eşiği bir geçebilsek, hızla Türkçe içeriğin yaygınlaşması sürecine geçebileceğiz, dilerim ki.
Benim için önemli olan, nitelikli bir içeriğin okura, hangi ortamda olursa olsun ulaşması… Sadece okuma oranının değil, okuma alışkanlıklarının da çoğalması… Bu açıdan, e-kitap kavramını her zaman destekledim. Telif hakları konusunda ise mevzuatta hala boşluklar var. Ama bunun arkasına sığınıp, başarısızlık cümleleri kurulmasını hoş karşılamıyorum. Sistemin oturması için, ticari hareketliliğin tam olarak cevabını bulması gerekiyor. Bu da zamanla olacak.”
*Yazarlarımıza sorduk: “Sizce e-kitap yayınevlerini ortadan kaldırır mı?”
Kaya Genç: Yayınevleri ekonomik-ideolojik programların ticari yöntemlerle iç içe girdikleri girişimler olarak, başat konumlarını sürdürecek gibi görünüyorlar. e-kitap dönemine uyum sağlamak için telif haklarının uyarlanacağı yeni yasallaştırma tekniklerini devreye soktular ve elbette seçici-dağıtıcı konumlarını muhafaza etmek için her şeyi yapacaklar. Google Docs gibi siteler metinlerin birden fazla kullanıcı tarafından eşzamanlı olarak, merkezsiz biçimde düzenlenmesine olanak veriyor; Google’a hep şüpheyle bakmamız gerekse de bu merkezsiz düzenleme tekniği yeni bir yazınsallığın yolunu açacak imkanları içinde barındırıyor gibi görünüyor.
Menekşe Toprak: Özellikle yeni yazarlar için yayınevi önemli bir etikettir; yazarın tanınması, okuyucuya ulaşması için editörlük kısmının da ötesinde bir işlevi var yayınevinin. Yine de, e-kitap’ın büyümesi oranında yazar-editör-satış üçlüsünün gelişmesi yüksek bir olasılıkmış gibi görünüyor. Böyle bir durumda doğrudan yayınevinin görevini üstlenen, yazarın çıkarlarını kollayan, ona yön veren ajans gibi başka bir kurumun devreye girmesi gerekiyor. Ben yazar-satış kanalını, yazar için hem uygun bulmuyor hem de tehlikeli buluyorum.
Murat Gülsoy: Hayır, sanmıyorum. Tüm bunlar ürünlerin çeşitlenmesine yeni okurların oluşmasına hizmet eder. Tam tersine farklı baskı çeşitleriyle K-Kitap daha da gelişerek kendini sürdürecektir.
Yekta Kopan: Bu abartılı bir senaryo olur. Ayrıca yayınevlerinin ortadan kalkmasına gerek yok ki. Dağıtım ve depolama maliyetlerinin bir alternatifini oluşturmak bile başlı başına önemli bir adım. e-kitapları, fiziksel yayıncığın “yerine” değil, onunla “birlikte” yürüyecek bir sistem olarak düşünüyorum. Bu anlamda, alternatif üretimler ve paylaşımlar önermesi çok iyi.
Ajanslar ne diyor?
Akçalı Ajans/ Atilla İzgi Turgut: “Korsanla mücadele için fiyatların aşağı çekilmesi gerekiyor.”
“Yayıncılarımızın da özellikle daha çok Türk yazarların eserleri ile klasikleri e-kitap haline getirdiğini gözlemliyorum. Yabancı eserler için süreç biraz daha yavaş ilerliyor çünkü telif oranları ile ilgili talepleri karşılayan yayıncı sayısı az. e-kitap fiyatları normal kitapların satış fiyatının yarısı gibi olmasına rağmen e-kitaplar için istenen telif bedelleri ise normalin üç katı…
Sürecin tamamlanması için biraz daha zamana ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum çünkü bu bir sene zarfında e-kitapların okunma oranı ile sağlıklı bir veri elde edebilmiş değiliz. İstenen telif oranları mutlaka e-kitapların satış fiyatını etkiliyor. Bazı kitaplar için fiyatların yüksek olduğunu söyleyebilirim. Maalesef ülkemizdeki korsan gerçeği göz önünde bulundurulduğunda korsanla mücadele için satış fiyatlarının daha aşağı çekilmesi gerektiğini düşünüyorum.”
Kalem Ajans/ Nermin Mollaoğlu: “Şimdi konuşulması gereken e-kitap piyasasının en sağlıklı şekilde oluşturulması!”
“Son altı aydır yüzlerce kitabı yanımda taşımama fırsat tanıyan e-okuyucumun hayatımın bir parçası olduğunu söyleyebilirim. Geçen yıl “e-book Türkiye'yi dalgası içine alır mı, alırsa ya peki kitabı nesne olarak da sevenler ne olacak?” konusu çok konuşuldu. Hatta o kadar çok buna odaklandık ki asıl konuşulması gereken fiyatlandırılması, satışı, güvenliği, telif oranlaması nasıl yapılacağına çok az kişi kafa yordu. e-kitap geldi, artık hayatımızın bir parçası… Şimdi konuşulması gereken ise bunun en sağlıklı şekilde piyasasının oluşturulması.”
Onk Ajans/ Deniz Vural: “e-kitapların satış fiyatlarında herhangi bir standart mevcut değil.”
“e-kitap üretim ve satışının en olumlu yanının baskısı tükenmiş ve yeniden basılmayan eserlerin okuyucuya ulaşması olduğunu düşünüyoruz. e-kitap satışının, basılı kitap satışına olumsuz bir etkisi olduğunu sanmıyoruz, aksine tanıtım ve reklam anlamında faydalı olduğunu düşünüyoruz. e-kitap okuyucu cihaz fiyatlarının hâlâ yüksek olması ve henüz yeterince teşvik edilmemesi önemli bir eksiklik olarak görünüyor. Sürecin tamamlandığını düşünmüyoruz, e-kitap sayısının artırılması gerektiğine inanıyoruz. e-kitapların satış fiyatlarında herhangi bir standart mevcut değil. Yayınevleri maliyetteki düşüşü ve diğer etkenleri göz önüne alıp, e-kitap fiyatını, basılı kitap fiyatına göre belirli bir oranda indirim yaparak belirliyorlar. Bu fiyatların da basılı kitapların % 50’si ila % 60’ı arasında olduğu görülüyor ki bu da bize göre makul bir fiyat politikası.”
Ajanslarımıza sorduk: “e-kitapta telif hakları meselesi hakkında yurt dışında Wylie ajans ve yayıncılar arasında bir tartışma yaşanmıştı. Türkiye’de telif hakları ne şekilde işliyor? Bu konuda gözlemlediğiniz sıkıntılar oldu mu?”
Akçalı Ajans: Wylie ajansın yapmaya çalıştığı büyük yayıncılar arasında infial yarattı ve doğal olarak dışarıda böyle bir sıkıntı yaşandı. Ben de yapılmaya çalışılan şeyin etik olmadığına inanıyorum. Bu sebeple biz de ajans olarak her yabancı ajansın ve yayıncının e-kitap haklarını da ellerinde tutup tutmadıklarını sormak durumunda kalıyoruz. Ve talep gelmesi durumunda yayıncılarımızın yeni sözleşmelerine e-kitap haklarını da eklemeye çalışıyoruz. Bunun mümkün olmadığı durumlarda ise en azından ilk opsiyonun yayıncıda olduğunu belirten bir madde koyuyoruz. Çok nadir de olsa bu konuda yazar ve hak sahibi arasında anlaşmazlıklar olabiliyor.
Kalem Ajans: Elliden fazla yazarın telif haklarını temsil ediyoruz. Kalem Ajans her zaman yayıncının da, yazarın da kazanacağı formülü destekler. “E-haklar yazardadır, dolayısıyla bizim kontrolümüzdedir,” demeyiz. Yayıncılığın sadece basılı materyali okuyucuya sunmak olmadığının farkındayız. Bir romanın okuyucunun eline kindle’dan da ulaşsa, Haramidere'deki matbaalardan da geçip gelse, onun arkasında ciddi bir editoryal süreç vardır. Ayrıca e-haklarda ‘exclusivite’ye karşıyım. Tekelci anlayış devlet eliyle de yapılsa, özel sektörce de yapılsa yanlıştır.
Onk Ajans: E-kitap maliyeti basılı kitaba oranla çok daha düşük olduğundan, e-kitaptaki yazar ve çevirmen teliflerinin basılı kitaba oranla daha yüksek olması, bu değişik şartların sözleşmelere girmesi gerekiyor. E-kitapla ilgili telif hakları şartlarının bundan böyle yapılan sözleşmelerde yer alması, daha önce yapılmış sözleşmelere ise benzer maddelerin eklenmesi gerekiyor.
Mehmet İnhan ile söyleşi: “Yayıncıların hala eğitim desteğine ihtiyacı var!”
E-kitap Türkiye’ye geleli bir sene oldu. Sizce süreç sağlıklı gelişti mi?
Normalde onların yapmaları gereken e-kitap dizgi işini, hala biz, hem de ücretsiz yürütüyoruz. Süreç asıl şimdi başlıyor. Biz platformu olgunlaştırdık. Bu yıl içerisinde tablet bilgisayar ve akıllı mobil cihazlarda yeni markalar ve yeni modeller hızla pazara girmeye başladı. Bunların tümüne içerik sağlayabilecek durumdayız. Yayıncıların da aynı sorumlulukla daha fazla üretebilmeleri gerekiyor ki emsal ülkelerdeki kadar kitap okuyucuya sunulabilsin.
Biz en başından beri sektörü çalışmalarımızla ilgili bilgilendirmek ve standartların en baştan tüm tarafların katılımıyla oluşturmaktan yana olduk. Bazı yayıncılar e-kitabı bir fırsat olarak değerlendirip, bu yeni mecraya dört elle sarıldılar. Kimisi ise daha çekingen davrandı, hatta dışında kalmayı tercih etti.
Genelde yayıncılar ve meslek kuruluşları açısından iyi bir sınav verildiğini söylemek zor. En baştan eşgüdüm sağlanarak birlikte hareket edilebilseydi, bugün 1500 değil, 15.000 e-kitap yayında olabilir ve hızla yükselmekte olan yeni nesil akıllı cihaz kullanıcılarının talebine daha sağlıklı yanıt verilebilirdi. Örneğin, dizgi gibi teknik konularda yayıncıların hala eğitim desteğine ihtiyacı var.
Sizin için bir yıl nasıl geçti? Satışlar nasıl?
Bizim açımızdan bu yıl altyapıyı tamamlama çalışmalarıyla geçti. iPad, iPhone, Android gibi sistem ve cihazlara idefix/Kitaplık uygulamamızla Türkçe e-kitap dağıtabilecek noktaya geldik. Bu arada 125 yayınevinin 808 yazarının 12.500 e-kitabı satıldı, ancak bu satışın yarısı son üç ay içerisinde tablet ve akıllı mobil cihazlar üzerinde gerçekleşti. Bu rakamlar, 2011 yılında teknoloji firmalarının cihaz pazarlama faaliyetlerine paralel olarak katlanarak artacaktır.
Basılı kitaplarla e-kitap satışları arasında nasıl bir oran var? Yurtdışı rakamlarıyla kıyasladığınızda nasıl değerlendiriyorsunuz rakamları?
Türkiye'de yılda 30 milyondan fazla kitap satılıyor. Ülke genelinde basılı kitapla henüz kıyaslanamayacak kadar küçük adetler söz konusu... İdefix içinde ise e-kitap satış adetleri henüz % 1 seviyelerinde… ABD’de e-kitap iş hacmi, sektör içerisinde % 7'lere ulaşmış durumda... Amazon'da ise ilk defa bu yıl e-kitap satışları basılı kitap satışlarını geçti. ABD'de 2018 yılında dijital kitapların basılı ile eşit orana yani % 50'ye ulaşması bekleniyor. Türkiye'de ise tüketici yeni teknolojilere çok hızlı adapte oluyor, bilindiği gibi. Önümüzdeki beş yılda 3 milyondan fazla 3G ve WiFi destekli tablet ve akıllı mobil cihaz satılmasını bekliyoruz. Bu cihazlar üzerinden oluşacak yeni okuyucu profilinin talebine yayıncıların ne hızda üretimle karşılık verebileceğine bağlı olarak, Türkiye'de e-kitap için % 20 gibi bir pazar payını çok olası görüyorum.
Sizin dışınızda hangi e-kitap satış kanalları var? Sizce bu konudaki pazar potansiyeli Türkiye için nasıl?
Bizim dışımızda tüm platformlar, yani bilgisayar, e-ink okuyucular, tabletler ve akıllı telefonları kapsayan yaygınlıkta henüz satış yapabilen başka kanal yok. Yakın zamanda D&R e-kitap dükkanını açtı ve e-ink okuyucuları destekleyen e-kitap ve çoğunlukla pdf formatında satışa başladı. Bunun dışında girişimleri duyuyoruz ancak henüz hayata geçeni olmadı.
E-kitap satışlarını teşvik için özel çalışmalarınız var mı?
iPad ve iPhone'una idefix/Kitaplık uygulamasını ücretsiz yükleyen her kullanıcı 8 ücretsiz e-kitap edinerek başlıyor. Gittigidiyor'da satılan cihazlar için 15 e-kitap hediye kampanyası başladı. Samsung Galaxy Tab için yukarıdakine ek olarak hediye çeki çalışması yakında başlayacak. Bunun gibi kampanyalarla öncelikle cihaz penetrasyonunu desteklemeye çalışıyoruz.
E-okuyucular hakkında ne tür çalışmalarınız var? Gelecekte neler olacak?
Yola çıkarken cihazdan bağımsız kalma ve her platforma dağıtım yapmaya odaklanma kararı verdik. Amazon'un yaptığı gibi sadece kendi cihazına e-kitap dağıtıyor olmayı doğru bulmadık. Böyle de devam ediyor. Ancak, idefix'in de diğerleri arasında kullanıcı özellikleriyle öne çıkabilecek bir cihazı olsun istiyoruz. Açıkçası, henüz e-ink ekranlı cihazların hala siyah-beyaz ve yavaş olması nedeniyle acele etmedik. Pazar hızla LCD ekranlı tablet PC'lere doğru kaymış olsa da, okuma meraklıları için e-ink okuyucu cihazları, gözü yormayan daha cazip bir okuma deneyimi sunuyor. Uygun gördüğümüz aşamada idefix kullanıcılarını memnun edecek bir alternatifi pazara sunacağız.
En çok hangi tarz kitaplar satılıyor?
Her iki cinsiyetin de ağırlıklı tercihi kişisel gelişim kitapları… Bunun dışında erkeklerin tercihi siyaset ve tarih kitapları oluyor. Kadınlar ise edebiyat ve çocuk kitaplarını tercih ediyorlar.
Satın alanların profil bilgisine dair bir şeyler söyleyebilir misiniz?
Bu tür cihazları kullanan yepyeni bir okur profili var. iPad kullanıcılarının % 75'i uygulamamızı yüklemiş ve bunların da % 79'u idefix'e ilk kez üye olmuş. Yani daha önce online kitap sipariş etmemiş olsa da bu tür cihazlara meraklı, iş hayatı yoğun, iletişimini bu cihazlar üzerinden yürüten genç profesyoneller olarak, e-kitap parmaklarının ucuna ulaştığında satın alıp, anında okumaya başlama lüksünü seviyorlar.
Tüm bu süreç e-kitapların satış fiyatını etkiliyor mu? Sizce Türkiye’deki satış fiyatları sağlıklı mı? Sizin bu konudaki politikanız nedir? Bazı kitapların e-kitap formatının normal basılı formattan daha pahalı olabildiği gözleniyor. Burada bir mantık hatası var gibi. Bu sorun nereden kaynaklanıyor?
Yola çıkarken aldığımız kararlardan birisi de fiyatlandırmayı yayıncıya bırakmak oldu. Bu konuda da Amazon gibi sektöre sürüm amaçlı düşük fiyat dayatarak tüm tarafların marjlarını aşağı bastırmak olmadı. Fiyatların doğal rekabet içerisinde doğal seviyesine zaman içinde oturmasını daha doğru bulduk. Bu süreçte kimi yayıncı hesabını ona göre yaparak baştan % 25-30 düşük fiyatlandırma yaptı. Kimisi ise basılı kitabını olumsuz etkilemesin diye aynı fiyattan çıktı ancak basılı kitabın idefix’teki indirim oranı % 15 olunca sonuçta basılıdan daha pahalıya geldi. Sonuçta gerçekten de rekabet etkisini gösterdi ve şu anda e-kitap ortalamada % 45-50 daha ucuz. Daha pahalı satanlar da kısa süre önce fiyatlarını basılıya göre % 35 ucuzlattılar.
KDV oranıyla ilgili bir sıkıntı yaşıyorsunuz bildiğim kadarıyla...
Bu gerçekten de içimizi acıtan bir konu çünkü dükkanı ilk açtığımızda tıpkı basılı kitap gibi % 8 KDV ile başladık ve aynı anda da maliyeden özelge ile görüş istedik. Bize göre aynı yazarın aynı eseri, aynı yayıncı tarafından yayınlanıp, aynı dağıtımcının aynı internet sitesinden yan yana satılırken basılının % 8, e-kitabın % 18 KDV ile satılması meselenin özüne aykırı. Aksi halde siz kültürü değil kağıt tüketimini teşvik ediyorsunuz demektir. Tam bir yıldır ne Vergi Dairesinden ne Maliye Bakanlığından bu konuda görüş talebimize bir yanıt gelmedi. Ne de yayıncıların meslek örgütlerinden veya Kültür Bakanlığından konuya bir sahiplenme, bir takip, bir sonuç çıkmadı. Ortada Donkişot gibi vergi cezası riskini tek başına taşıyan biz kaldık. Başka siteler de % 18 uygulamaya başlayınca, durduk yerde cezaya girmemek için biz de Şubattan itibaren % 18'e döndük. Söyleyecek bir şey bulamıyorum doğrusu.
E-kitap Türkiye’ye nasıl geldi?
e-kitap platformu için 2009 yılında çalışmaya başladık. TÜBİTAK ve Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı projemizi destekleme kararı aldı. 2010 Nisan ayında idefix'te ilk e-kitap dükkanını açarak Türkiye'de dijital yayıncılığı başlatan adımı da atmış olduk. Böylece yayıncılarımızın ürünleri ilk kez ticari olarak sadece kağıda basılmış kitap olarak değil, dijital formatlarda da satılabilir oldu. İdefix'te satılan e-kitaplar, ilk aşamada kişisel bilgisayarlarda ve elektronik mürekkep (e-ink) ekranlı e-kitap okuma cihazlarında okunabiliyordu. 2010 yılının sonunda mobil cihazlar için idefix/Kitaplık uygulaması iPad, iPhone için, bu ay içerisinde de Samsung Galaxy tablet ve akıllı telefonları gibi Android işletim sistemi ile çalışan mobil cihazlar için kullanıma açıldı. Amacımız, idefix'te satılan e-kitapları her tür cihaz ve platforma dağıtabilmek. Idefix kullanıcısının bir kez aldığı e-kitap sanal kitaplığına kaydolur ve kitabını farklı farklı cihazlardan istediği zaman okuyabilir. Hakkı hiçbir zaman kaybolmaz.
Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Metin Celâl: “Birlik olarak öncelikle telif haklarını koruma konusunda yoğunlaştık.”
E-kitap Türkiye’ye geleli bir sene oldu. Bu süre zarfında siz olumlu ve olumsuz anlamlarda neler gözlemlediniz?
e-kitap’ı yayıncılığın dijital çağa geçmesinin en somut adımlarından biri olarak görüyorum. Çünkü dijital medya ortamı hem okurlar, hem de yayıncılar için çok önemli avantajlar sağlıyor. Ancak okurlar için de, yayıncılar için de dijital ortam ve e-kitap çok yeni gelişmeler… O nedenle ilk yıl bence tanışma, alışma zamanıydı. Medyanın gösterdiği yoğun ilgi ile okurlar e-kitap’tan yaygın olarak haberdar oldular. Yalnız bu haberdar olmada yanlış algılamalar da oluştu sanıyorum. E-kitap’ın sadece e-kitap okuyucuları (e-reader’lar) ile okunabileceği gibi bir izlenim var okuyucularda. Bu da e-kitap okumak için yeni bir araç almak yani masraf yapmak, bilgisayarın yanında bu aracı da taşımak demek. Oysa biliyoruz ki e-kitap okuyucular e-kitabı okumak için faydalanılacak araçlardan sadece biridir. Bilgisayardan, tabletlerden, cep telefonlarından ve daha birçok dijital medya aracından e-kitap okumak mümkün.
İkincisi, yapılan tanıtım kampanyaları… Tanıtım mevcut okura odaklı oldu. Tercih edilen tanıtım mecraları, gazete, dergi, kitap fuarları vb. ile kısıtlı kaldı. Kitap okuru oldukça muhafazakâr. Kağıda basılı kitaba alışmış okur, kitabı elinden tutmadan, selüloz kokusunu duymadan, sayfa çevirmeden okuyamayacağını söylüyor. Alışkanlıklardan kolay vazgeçilemiyor. Yeniliğe, özellikle teknolojik gelişime açık değiller. Öte yandan ülkemizde teknoloji meraklısı büyük bir kitle var. Bu kitlenin yeni okurlar olarak kazanılması gerekiyor. İphone’ların, İpad’lerin, tablet pc’lerin alıcılarına ulaşmanın yolu ise kitap okurunun mecralarından çok farklı. Teknoloji marketleri, bilgisayar ya da iletişim fuarları, onlarla ilgili yazılı ve görsel medya daha çok kullanılmalı. Yeterince güçlü bir tanıtım yapılmadığı için bu tür ürünlerin ilk alıcılarına ulaşılamadı.
Diğer yandan, pazara hemen girip yer kapma endişesi ile altyapı ve mevzuat (telif hukuk ve vergi mevzuatı) tam anlamıyla hazırlanmadan e-kitap satışlarına başlandığı için okura sunulan ürün sayısı az oldu. Az ürün de az satış demektir. Ürün çeşitliliğinin azlığı okur gözünde e-kitabın bir fantezi olarak algılanmasına neden olabileceği gibi, üretici konumundaki yayıncılar için de satış sayılarının düşük olması nedeniyle bu alanın emek vermeye değmeyen bir alan olduğu algısını yaratabilir. Öte yandan, her eli kalem tutanın yazar olabileceği, her bilgisayar kullananın yayımcı olabileceği, zamanla yayıncıların devre dışı bırakılabileceği yani yayıncıya ihtiyaç olmadığı gibi gerçekle hiç uyuşmayan açıklamalar da yazarları ve yayımcıları tedirgin etti. Yazarlar dijital ortamda zaten var olan internet siteleri ve forumlar aracılığıyla yapılan izinsiz yayımların artacağı, tek gelir kaynakları olan telif haklarından mahrum kalacağını düşünmeye başladılar. Yayıncılar da dijital alanın gelişmesinin klasik ticari yollardan elde ettikleri geliri azaltacağını, hatta süreç içinde işsiz kalabilecekleri endişesini hissetmeye başladı. Yazar ve yayıncılarda yaratılan bu yanlış algılar, bu alandaki üretime ket vurabileceği için e-kitap gibi müthiş bir geleceği olan bir ürünün ölü doğmasına neden olabilir.
Bizde çok yaygın bir anlayış vardır; “Kervan yolda düzülür” derler. Altyapı ve mevzuatla ilgili hazırlıkların e-kitap satmaya başlandıktan sonra tamamlanacağı anlaşılıyor. Tüm dünyada bu konuda birçok belirsizlikler var ve her yerde gelişmeler bekleniyor, gözleniyor. Yani taşlar henüz hiçbir yerde yerine oturmadı. Dünyada bu alandaki gelişmeler arttıkça, insanlar bu konuda daha çok doğru bilgi aldıkça, e-kitap daha çok ilgi görecek ve layık olduğu yeri alıp geleceğin kitap üretim tarzı olacaktır. Ben şahsen umutluyum.
Birlik olarak e-kitap konusunda özel bir çalışmanız oldu mu? (mevzuat, teşvik, vs)
Dijital alan çok yeni olduğu için çözümlenmesi gereken birçok sorun var. Eser sahipleri ve çevirmenlerle yapılacak sözleşmelerin, gelecekte bir sorunla karşılaşmamak için, hukuki açıdan nasıl yazılması gerektiği, telif ödemelerinin oranları, dijital ortamda yayımlanacak eser seçimi, vergilendirme, dağıtım anlaşmalarında dikkat edilecek hususlar, dağıtım indirim oranları gibi düzenlenmesi ve belirginleştirilmesi gereken birçok konu var. Biz tüm bu sorunları yayıncılığın mevcut yapısını bozmadan nasıl çözeriz onu bulmaya, yayıncıları bilgilendirmeye çalışıyoruz.
Bunlardan birincisi ve en önemlisi korsan yayın tehlikesi… Müzik ve sinema sektörlerinde yaşananları, dijital ortamdaki yaygın korsanlığın o kültür alanlarını nasıl küçültüp bitme noktasına getirdiğini büyük bir endişe ile izledik ve onların deneyimlerinden dersler çıkarttık. Telif haklarının korunması amacıyla gerekli tedbirlerin alınmasının yanında mevcut Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda dijital alanı düzenleyen, hakları net olarak tanımlayan ve koruma yöntemlerini öneren düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Bu konuda Kültür ve Turizm Bakanlığı ile görüşmelerimiz sürüyor, sanırım seçim ertesi mecliste ilk ele alınacak kanun değişikliklerinden olacak.
Dijital dolaşıma sokulacak yayınların her araçla erişilebilir olmasını sağlamak gerekiyor. Tüm bilişim platformları, işletim sistemleri üzerinde, donanım ve yazılım bağımsız olarak çalışacak biçimde yapılandırılmış olup ilerde ortaya çıkabilecek donanım ve yazılımları da kapsayacak biçimde geliştirilecek bir içerik yönetimi sistemine ihtiyaç var. İçerik yönetimi sisteminin tek merkezli mi yoksa birden fazla merkezden mi yapılmasının sektörel açıdan daha yararlı olacağını araştırıyoruz.
İş yönetimine ilişkin çeşitli iş modelleri önerileri var, bunları tartışıyoruz. Yayınevleri dijital yayınlarını kendi web sitelerinde oluşturacakları satış sistemleri aracılığıyla doğrudan okura perakende satış yapabilecekleri gibi internet kitapevleri, erişim sağlayıcıları, mobil iletim operatörleri, kütüphaneler vb kurumsal aboneler ve donanım/yazılım sağlayıcıları ile anlaşmalar yaparak da toptan satabilirler. Yayıncılık açısından hangi yöntemin daha verimli olabileceğini araştırıyoruz.
Yayıncıların dijital dolaşıma sunacakları eserlerin haklarını kayıt ve güvence altına alacakları, eserleri depolayacakları, istenen formatlara dönüştürebilecekleri, belirledikleri koşullarla iletebilecekleri, bu işlemlere ilişkin veri ve bilgilere ulaşabilecekleri, üzerinden tek tek ya da diğer katılımcılarla birlikte yeni iş modelleri ve ürün çeşitleri geliştirebilecekleri en uygun koşulları sağlamaya çalışıyoruz.
KDV konusunda bir sıkıntı var, Bakanlık e-kitabı kültür ürünü yerine hizmet olarak görüyor ve vergisini %8 yerine %18'den hesaplıyor...
E-kitabın, kağıda basılı ya da CD’ye kaydedilmiş kitaplar gibi bir format olduğunu, çoğaltma ve yayma haklarına sahip yayıncıların e-kitap üretmek ve satmak için ayrıca umuma iletim hakkını devralmalarına gerek olmadığını, bu çerçevede e-kitap için % 8 KDV uygulanması gerektiğini savunuyoruz. Devlet kitap okumayı özendirmek için nasıl kağıda basılı kitaba genel uygulama olan % 18 yerine % 8 KDV uyguluyorsa e-kitaba da aynı oranı hatta daha düşük bir oranı uygulamalıdır ki yayıncıların üretimi de okurların tüketimi de bu alana kaysın, daha çok insan daha kolay yolla kitap okuyabilsin.
E-kitapta telif hakları meselesi hakkında yurt dışında Wylie ajans ve yayıncılar arasında bir tartışma yaşanmıştı. Türkiye’de telif hakları ne şekilde işliyor? Bu konuda yayıncılar-ajanslar ve yazarlar arasında gözlemlediğiniz sıkıntılar oldu mu?
E-kitap çok yeni olduğu için henüz Dünya’da farklı telif ödeme uygulamaları ve arayışları var. Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin (IPA) görüşü e-kitap satışı üzerinden elde edilecek net gelirin eser sahibi ve yayıncı arasında sırasıyla % 25 ve % 75 olarak paylaşılmasıdır. Eser ve hak sahiplerine e-kitabın üst satış fiyatı üzerinden kağıda basılı kitaplara uygulanan oranlarda telif ödemesi de yapılabilir. Ama genel eğilim net gelirin paylaşılması yönünde çünkü e-kitap kağıda basılı kitaptan çok daha farklı yöntemlerle satışa sunulabilir, internet sitelerinden tek tek satılabileceği gibi Turkcell, TT Net gibi servis sağlayıcıların abonelerine abonelik ücreti dahilinde verilebilir, ya da promosyon amacıyla dağıtılmak istenebilir, yani birçok olasılık mümkün ve her gün yeni bir satış yöntemi çıkıyor. E-kitap satışı yapılırken bu yöntemler gözetilerek fiyatlandırma yapılması gerekiyor o nedenle net gelir üzerinden teliflendirme tüm tarafların haklarını koruması ve ürünlerin hızlı bir biçimde satışa sunulabilmesi için daha ideal görünüyor.
E-kitaba en önemli eleştiri dijital ortamda yazarın ve yayıncının telif haklarının nasıl korunacağının tam olarak netleşmemiş olması ya da anlatılamaması. E-kitabın kolay kopyalama ve dağıtma avantajı izinsiz çoğaltmaları ve korsan yayını hem kolaylaştırıyor hem de takibini, cezalandırmasını güçleştiriyor. Biz de birlik olarak öncelikle telif haklarını koruma konusunda yoğunlaştık. Yayıncıların telif haklarını korumak amacıyla kurulmuş olan kardeş örgütümüz YAYBİR Yayıncılar Meslek Birliği’nin organizasyonu ile bir Hakyönetimi modülü oluşturma çalışmalarını yaklaşık bir yıldır sürdürüyoruz. Hakyönetimi modülü önümüzdeki günlerde çalışmaya başlayacak.
Hak Yönetimi modülü, oluşturacağı telif hakkı kayıt ve izleme sistemiyle; satışa sunulan dijital içeriğin telif hakları bakımından sorunsuz olmasını, yani yayıncıların, dağıtıcı ve satıcıların eser sahiplerinin veya üçüncü şahısların telif hakları ihlallerine ilişkin hak ve menfaat talepleriyle karşılaşmamalarını güvence altına alacak. Eser sahipleri, çeviri eserlerde yabancı yayıncılar, kendilerine ait eserlerle sınırlı olmak üzere, haklarının kullanım yetkisinin kimde olduğunu, eserlerinin dijital nüshalarının kaç adet yüklendiğini, indirildiğini ya da çevrimiçi okunduğunu hak yönetim sistemine bağlanarak gerçek zamanlı olarak öğrenecekler. Bu uygulamayla yazarlar, çevirmenler, ajanslar ve yabancı yayıncılar nezdinde sağlanacak güven ortamında, çeviri eserler başta olmak üzere çok daha fazla sayıda eser daha hızlı ve telif hakları bakımından sorunsuz olarak dijital alana sunulabilecek.
Çok başarılı bir yazı..
Sektörü tüm yönleriyle ele almış.
İnternette bu kalitede ve derinlikte incelemelere, yazılara her zaman raslayamıyoruz.
Bu konudaki güncellemeleri de merak ediyoruz. Yazının üzerinden 1 seneden fazla geçmiş.
Serinin devamı "e-kitap 2 yaşında"yı bekliyoruz.
Teşekkürler.
Yeni yorum gönder