Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Edebiyat dünyasının bazı davaları




Toplam oy: 790
Milo Yiannopoulos vakası, edebiyat tarihindeki diğer davaları da hatırlatıyor ister istemez...

Britanyalı yazar Milo Yiannopoulos’un yeni kitabı Dangerous’ın (Tehlikeli), önümüzdeki aylarda ünlü yayınevi Simon&Schuster’dan çıkması bekleniyordu. Ancak yayınevi, Yiannopoulos’un radyoda pedofilleri savunan bir konuşma yapması üzerine kitabı basma kararından vazgeçti. Kimileri yayınevinin bu kararı etik sebeplerden aldığını ve dolayısıyla doğru bir şey yapmış olduğunu savundu; kimileriyse Simon&Schuster’ın bu hamlesiyle ifade özgürlüğüne bir anlamda “karşı geldiğini” iddia etti. Yiannopoulus’un kendisi de elbette bu ikinci grubun içindeydi. Yayınevine on milyon dolarlık bir dava açan Yiannopoulus, Simon&Schuster adının bundan böyle sansürle eşanlamlı olacağını iddia etti. Yiannopoulos, ayrıca, davadan kazanacağı tazminatla Dangerous isimli bir yayınevi kuracağını ve kitabını da buradan bastıracağını açıkladı.

 

Vaka konusunda fikriniz her ne olursa olsun, açılan dava, edebiyat tarihindeki diğer davaları da hatırlatıyor ister istemez. Yayınevlerinin karşı karşıya kaldığı bazı ünlü davalar şöyleydi:


Ulysses – Random House

 

Tarihin en önemli ediplerden biri olan James Joyce’un Ulysses’i herkesçe bilinir. Joyce eserini 1914-1922 yılları arasında kaleme aldı, lakin başyapıtını basacak hiçbir yayınevi bulamadı. Kitabı en sonunda Paris’teki Shakespeare and Co. kitapçısının sahibi basmaya karar verdi. 1922’de kitap basıldıktan sonra eserden seçme bölümler Amerika’daki The Little Review adlı dergide de yayımlanmaya başlandı. Ne var ki derginin bu kopyalarına Amerikan polisince el konuldu; 1928’de Ulysses, ülkede yasaklandı. Bunun üzerine Shakespeare and Co., kitabın Amerika’ya gizlice sokulmasına aracı oldu. Amerika’ya o kadar çok yasak baskı ulaştırıldı ki, yazar T. S. Eliot, Harvard Üniversitesi’nde verdiği derslerinde Ulysses’i de işlemeye başladı. Ulysses sonuda Random House yayınevinin ünlü yayıncısı Bennett Cerf’in de dikkatini çekti. Cerf, 1932’de Joyce’la görüşüp Ulysses yasağını kaldırmak için dahiyane bir plan yaptı. Kitabı bir elemanı ülkeye gizlice sokarken yakalanacak, Random House’a dava açıldığında da sansüre karşı savaşarak yasağın kaldırılmasını sağlayacaktı. 1933’te devreye soktuğu plan başta az kalsın ters gidecekti. Zira söylentilere göre gümrük polisi, “Bu kitabı buraya devamlı gizlice getirip duruyorlar, her birine el koymaya kalkışsaydım bir kütüphane kurabilirdim,” diyerek Cerf’in yakalanması için tuttuğu adamın geçmesine az kalsın izin verecekti. Neyse ki kitap kaçakçısının tutuklanmakta ısrar etmesi üzerine Ulysses’e el konuldu ve Random House’a karşı dava açıldı. Davada Cerf’in yapması gereken en önemli şey Ulysses’in müstehcen bir eserden ziyade edebi değeri olan bir çalışma olduğunu kanıtlamaktı; Cerf, bunun için Edmund Wilson ve Ezra Pound gibi pek çok yazar ve şairin ifadelerinden faydalandı. Davayla ilgilenen hâkimin de Ulysses’i daha o yaz okumuş olan bir edebiyat tutkunu çıkmasıyla, Random House aklanmakla kalmadı, aynı zamanda Amerika’daki Ulysses yasağı da kaldırıldı. Bu, ülke dahilinde sansüre karşı kazanılan ilk zaferdi. Ulysses davasını takiben o zaman dek eserleri yasaklanan Henry Miller, D. H. Lawrence gibi pek çok yazarın “yolları” açılmış oldu.

 

 

 

Bayan Chatterley’in Sevgilisi – Penguin

 

Amerika sansür yasaları Ulysses vesilesiyle 1930’larda değişmeye başladıysa da İngiltere’deki yasaların değişmesi 1960’ları buldu. O zamanlar içinde tek bir müstehcen paragraf olan bir eserin yazarı yasalar gereği hapse atılabiliyordu. Bir eserin edebi değerinin olup olmaması önemli değildi. Yasaklı kitapları alıp okumanın tek yolu Paris’e gidip onları gizlice almaktı, ki bunu ancak seyahat edebilecek parası olan kişiler yapabiliyordu. 1959’da, Yazarlar Birliği’nin uğraşları neticesine yeni bir yasanın çıkmasıyla edebi değerleri kanıtlanan eserlerin müstehcenlikten dolayı yasaklanamayacaklarına karar verildi. Penguin Yayınevi bu yasadan güç alarak D. H. Lawrence’ın ünlü eseri Bayan Chatterley’in Sevgilisi’ni herkesin alabileceği kadar ucuz bir fiyata satmaya başladı. O noktada Amerika’da bile yasağı kalkmış olan eserin İngiltere’de yasaklanması için derhal harekete geçildi ve Penguin’e karşı dava açıldı. Penguin davada Ulysses örneğine uyarak kitabın edebi değerini teyit edebilecek edebiyat profesörlerini, ünlü romancıları, henüz tanınmamış romancıları, gazetecileri ve hatta psikologları bir araya getirdi. Bu etkileyici şahitler karşısında davacılar ne yapacaklarını bilemediler. T. S. Eliot, F. R. Leavis ve Helen Gardner gibi ünlü edebi kimliklerden Bayan Chatterley’in Sevgilisi’ne karşı şahitlik yapmalarını istedilerse de yazarlar böyle bir görevi üstlenmeyi kabul etmediler. Davayı Penguin’in kazanmasıyla Bayan Chatterley’in Sevgilisi yasağı kalktı. Yasağın kalkması, Ulysses’in Amerika’da yaptığı gibi İngiltere’de de yasaklı kitapların önünü açtı. D. H. Lawrence davası İngiltere’nin en önemli davalarından biri olarak anılmaya başlandı.

 

Goebbels Davası – Random House

 

Edebiyat davaları elbette yalnızca müstehcenlik suçlamaları yüzünden açılmıyordu. Tarihte kimin, neyi söylemeye ve neyi kullanmaya hakkı olup olmadığı üzerine pek çok dava açılmıştır. Bunlardan en ilginçlerinden biri 2015’te açılan Joseph Goebbels davasıydı. Goebbels, Naziler’in propaganda bakanı ve Hitler’in iyi bir dostuydu. İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda Hitler gibi intihar etmişti. 2010’da Londra Üniversitesi’nde tarih profesörlüğü yapan Peter Longerich, Goebbels’in bir biyografisini yazdı. Longerich kitabı yazarken Goebbels’in günlüğünden oldukça faydalandı ve bolca alıntılar yaptı. Random House kitabı basmayı kabul ettiğinde Goebbels’in vârislerine telif hakkı için ödeme yapmayı reddetti. Yayınevi aileye telifi soykırımla bağlantılı bir vakfa bağışladığı takdirde ödeyeceğini, aksi takdirde hiçbir ödeme yapmayacağını açıkladı. Yayınevi tarihi belgelerin telif hakkını bir kişiye vermenin, ona yapılan araştırmanın gidişatını kontrol etme hakkını tanımak olacağını, bunun da ifade özgürlüğünü kısıtlayabileceğini savundu. Yayınevi, savunmasında ilginç bir noktaya parmak bastıysa da davayı kaybetti. Mahkeme hükmünü Goebbels’in vârislerinden yana verdi.

 

Bir Geyşanın Anıları

 

Edebiyat davaları elbette yalnızca yayınevlerine açılmaz. Tarihte yazdıkları sebebiyle bizzat dava edilen pek çok yazar da oldu. Bu yazarlardan biri de, birkaç yıl önce Bir Geyşanın Anıları adlı kitabıyla uluslararası üne kavuşan Arthur Golden’di. Golden’i dava eden kişiyse 1990’larda kitabını yazarken röportaj yaptığı, Japonya’nın en ünlü geyşalarından Mineko Iwasaki’ydi. 29 yaşında emekli olan Iwasaki, 1980’lerde Japonya’nın en ünlü geyşası olarak çeşitli prenslere, krallara, askeri kahramanlara ve devlet adamlarına hizmet vermişti. Iwasaki, Arthur Golden’i kitap çıktıktan sonra, hayatını konu alıp kimliğini gizli tutmadığı için dava etti. Davayı aslında yalnızca kendi sırlarını ifşa ettiği için değil, gizlilik ve mahremiyet üzerine kurulu olan geyşa dünyasının sırlarını da ifşa ettiği için açmıştı Iwasaki. Zira kitap Japonya’da hâlâ çalışmakta olan geyşaların gizlilik geleneğini ihlal ediyor, endüstrinin adını lekeleme riskini taşıyordu. Dava Golden’i oldukça endişeye düşürdüyse de 2003’te, yayıncısının, Iwasaki ile mahkeme dışında bir anlaşma yapmasıyla düşürüldü. Anlaşmanın koşullarını bugün dahi kimse bilmese de aradan bir iki yıl geçtikten sonra Iwasaki’nin kendi yazdığı otobiyografik kitabı raflarda beliriverdi. Kitap, tıpkı Golden’in eseri kadar satmadıysa da çeşitli ülkelerin çok satanlar listelerine girdi.

 

 

 


 

 

 

Görsel: Muhammed Ali Üzen

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.