Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Edebiyat tarihinin en kötü anneleri...




Toplam oy: 843

Edebiyat tarihi çocuklarının üzerine titreyen, dişi bir kartal gibi üzerlerine kol kanat geren, müşfik ve sevecen anne karakterleriyle doludur hiç şüphesiz. Hatta, yan karakterler söz konusu olduğunda, bu prototipin işleyen bir denklem olduğu bile söylenebilir. Peki edebiyat tarihinin tüm anneleri bu denli özverili ve sevecen midir? Elbette hayır! İşte karşınızda edebiyat tarihinin en kötü 5 annesi:


1.    Margaret White (Carrie, Stephen King)


Çoğu okur dikkatini Stephen King’in bu en sevilen romanındaki canavar ergenlere yoğunlaştırsa da Carrie’nin korkunç annesi Margaret White’ın da onlardan aşağı kalır yanı yoktur doğrusu. Bir çocuğu disipline sokmanın yöntemini çocuğu bir dolaba kitlemekte bulan bir anne nasıl sevecen olabilir ki zaten? Margaret White kötü şöhretini sonuna kadar hak eden az sayıda karakterlerden biridir.

 

2.    Charlotte Haze (Lolita, Vladimir Nabokov)


Charlotte Haze romantik ilişkileri çocuğuna tercih eden tek anne değil, ama bu davranışın öncülerinden olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Fakat Charlotte’ın kötülüğünü anlamak için biraz daha derin bakmak gerekir. Zira Charlotte’un Humbert’a abayı yaklamasının altında sadece romantik anlara duyulan özlem değil, daha iyi bir hayata kavuşma arzusu da vardır. Bu uğurda Humbert’ın kızına duyduğu ilgiyi görmezden gelmekte epey ısrarcıdır doğrusu!


3.    Corrine ve Olivia (Çatı, V.C. Andrews)


V.C. Andrews’ın bu ünlü kitabının konusu bizzat kötü ebevenyliktir desek yalan olmaz. Üstelik bu kitapta kötü annelik durumu anneden kızına aktarılan lanetli bir mirastır adeta. Bu hikayede kendi çocuğu Corrie’ye eza etmiş Olivia mı daha kötü bir annedir yoksa kendi de çocukken eza görüp aynı durumu devam ettiren Corrie mi, buna karar vermek çok güç. Yine de Corrie’nin burun farklıyla önde olduğu söylenebilir!


4.    Fiona Brewer (1 Erkek Hakkında,  Nick Hornby)


Ne yalan söyleyelim, Nick Horby’nin muzip dokunuşu Fiona Brewer’ı bile bir nebze sempatik hale getiriyor. Fiona’nın istismarcı yönü bu listedeki annelerden biraz daha farklı ve emin olun bizler için daha tanıdık. Fiona “çocuğunun üzerine titreme” olgusunu bir adım öteye taşıyor adeta. Fakat bir yandan da bunca kıymet verdiği oğlunun onun soğuk, katı ve ölü bedeniyle yüz yüze geleceği bir intihar girişiminden de geri durmuyor. Fiona Brewer’in bu listedeki en kötü anne olduğunu söyleyemeyiz elbette. Ama anneliğe yaklaşımının uzun vadede doğurduğu yıkım da ortada.

 


5.    Sophie Portnoy (Portnoy’un Feryadı, Philip Roth)


Oğlu içeride banyo yaparken annenin durum çok sıradanmış gibi banyo kapısında beklemesi kulağa pek normal gelmiyor doğrusu. Zaten Sophie Portnoy da ancak yazarların, psikiyatristlerin ve Nejat Saydam’ın hayal edebileceği türden bir anne. Zira Sophie Portnoy’un Türkiye şubesi Buruk Acı filminin meşhur kaynanası Fehiman Burgaç olabilir! Sophie Portnoy ve Fehiman Burgaç aynı yıl dünyaya gelmiştir ve her ikisi de oğullarına biraz fazla “düşkündür.” Bu bağlamda Sophie Portnoy ve onun bunaltıcı anneliği de Türk okuruna pek yabancı gelmez haliyle.

 

EK

 

 


 

 

 

 

Kaynak: www.barnesandnoble.com/

 


Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.