Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

EDEBİYATIN YOLLARI TAŞTAN




Toplam oy: 150
Gençler kafa bağımsızlıklarını, hür düşünme yeteneklerini korusunlar, insanlara, insan ilişkilerine, toplum meselelerine, bir bilim adamı titizliğiyle, objektif olarak baksınlar.

Tarık Buğra, bu sene doğumunun 100. yılında çeşitli etkinliklerle anılıyor. Aslında Tarık Buğra üzerine uzun uzun konuşmak gerekiyor fakat kendisi “Ben sağda da solda da değilim” dediği, hayatını ve sanatını bunun üzerine kurduğu için hayatı boyunca bir bakıma ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabilmiş bir aydın oldu. Bir kliğin, bir partinin yahut bir ideolojinin değil de yalnızca Türkiye’nin adamı olduğu, kendisini bu kimlikle tanımladığı için tabiri caizse kimse ondan istediği gibi faydalanamadı. Aydın dedim çünkü Tarık Buğra’yı salt romancı olarak nitelendirmek doğru değil. Necip Fazıl’ın tabiriyle “Fikrin ne fahişesi oldum ne zamparası” mısraının tam karşılığı olan insanlardan biri aslında Tarık Buğra. Romanlarındaki tarih şuuru, toplumsal motifler ve bilhassa Türkçenin sahihliği onu, memleket için bir şeyler yapmaya çalışan bir aydın hüviyetine soktu. Çok konuşulan çok gündemde olan bir yazar olmadı hiçbir zaman ama hep okundu. Sanatçılığının yanında gazeteciliğiyle de toplumsal olayları iyi okuyabilmesi buna göre konuşması ve yazması onu çağdaşlarından farklı kıldı.

 

Ben Tarık Buğra’yı çekildikten yıllar sonra izlediğim Kuruluş filmi ile tanıdım. Osmancık romanının senaryolaştırılmasıyla Yücel Çakmaklı tarafından çekilen filmde ilk dikkatimi çeken, kullanılan dil olmuştu. 13. yüzyıl Türkçesi neredeyse aynı şekilde kullanılmış ve bu dikkatimi çekmişti. Sonra o küçük yaşlarda okuduğum roman bende hayli etki bırakmıştı. Ondan sonra da yoğun olmasa bile Tarık Buğra ile hep ilgilendim.

 

Bugüne kadar Tarık Buğra’nın kitaplarını basan Ötüken Neşriyat tarafından yeni bir kitap yayımlandı. Edebiyatın Yolları Taştan – Tarık Buğra ile Söyleşiler adıyla yayımlanan kitap, Tarık Buğra’nın bugüne kadar olan söyleşi ve soruşturma dosyalarından oluşuyor. Daha önce de Tarık Buğra üzerine yaptığı portre çalışması olan Prof.Dr. Mehmet Tekin’in bir araya getirdiği söyleşiler Tarık Buğra’nın fikir dünyasına dair çok önemli bilgiler veriyor. Kendisiyle yapılan mülakatta; “Gençlere bir tavsiyeniz var mı” sorusuna şöyle diyor Tarık Buğra: “Kafa bağımsızlıklarını, hür düşünme yeteneklerini korusunlar, insanlara, insan ilişkilerine, toplum meselelerine, bir bilim adamı titizliğiyle, objektif olarak baksınlar. Yazarlığın politik bir görev olmadığını, aksine politikaya yön vermesi gerektiğini unutmasınlar. Amaçları para ve şöhret olmasın, övülmek, kabul edilmek için dünya görüşlerinden ödün vermesinler. Sanat sanat içindir. Bu ilkeye dört elle sarılsınlar. Ve bu ilkenin toplumdan kopmak olmadığını, aksine topluma ancak bu ilkeye yani sanatın kurallarına, ilkelerine, gereklerine, amaçlarına bağlı kalmakla yardımcı ve yararlı olabileceklerini kavrasınlar.” Buğra’nın neredeyse bütün bir hayatını işte bu paragraftaki düşüncesi üzerine kurduğunu söyleyebiliriz.

 

Kitap iyi bir editörlük ve tasarımla sunulmuş. Bölüm aralarına yerleştirilen Tarık Buğra fotoğrafları, gazete kupürleri, dergi sayfaları gibi görsellerin kitap arkasına yığılmaması kitabı hareketlendiren unsurlardan biri olmuş. Zaten söyleşi gibi okuması zevkli bir tür, bu şekilde bir tasarımla okurun dikkatini topluyor. Tarık Buğra’yı daha iyi tanımak adına iyi bir çalışma.

 

 

EDEBİYATIN YOLLARI TAŞTAN
TARIK BUĞRA İLE SÖYLEŞİLER
Mehmet Tekin
ÖTÜKEN NEŞRİYAT 2018

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.