Anı kitapları için de böyle düşünülebilir pekala. Sevdiğimiz, yakından takip ettiğimiz bir yazarın bir anı kitabı yayımlandığında elbette ilgi gösteririz. En azından merak ettiğimiz bölümlerini mutlaka şöyle bir karıştırırız. Peki ya pek de yakından takip etmediğimiz bir yazarın, şairin –ya da genel anlamda herhangi bir ismin– anılarını da okumalı mıyız? İlk bakışta çok da “gerekli değilmiş” gibi geliyor olabilir ama zamanında Mîna Urgan’ın Bir Dinozorun Anıları kitabı, biraz da bu anlayışı kıran bir kitap olmuştu zamanında. O zamana kadar belki daha çok İngiliz dili ve edebiyatıyla ilgililerin bildiği bir ismin “yaşantı” kitabı, tahmin edilemeyecek kadar ilgi gördü. Kensini neredeyse herkes tanımış oldu! (En son baktığımda Bir Dinozorun Anıları’nın 85. baskısı yayımlanmıştı.)
“Oğuz Atay'ı ayaküstü ve o kadar az gördüm ki, onunla ilgili ancak bir tek izlenim edindim: Koskocaman bir kediye benziyordu tıpkı. Çok kocaman ve çok güzel bir kediye öyle benziyordu ki, ona elimi uzatınca ‘miyaaav!’ diyeceğini sandım. Miyavlayacağı yerde 'tanıştığımıza memnunum’ deyince, şaşırıp kaldım.” Mîna Urgan’ın geniş çevresinden ve “ünlü” isimlerle ilgili böylesi anekdotlar elbette kitabına gösterilen ilginin önemli bir nedeniydi ama onun yaşlılığa ve ölüme, ölümsüzlüğe, “benim için edebiyatın özü,” dediği şiire ilişkin cümlelerinin de çoğunun altını çizmiştik.
Dolayısıyla anı kitaplarına, o ismi yakından takip edelim ya da etmeyelim, en azından bir göz gezdirmekte her zaman fayda var, diyebiliriz. Benzer bir durum mektuplar için de geçerli...
Kuşkusuz ilk aklımıza gelen, sevdiğimiz bir edebiyatçının eserlerine kapılar açıp açmayacağıdır mektuplarının. Detaylı bir biyografi kaynağı da olabilirler ayrıca. Çalışmaları, yazmak istedikleri eserler hakkında ipuçları elde edilebilir. Ama pekala, genel olarak bir dönemin edebiyat ortamı, edebiyatçıları bir araya getiren mekanları ve okuma alışkanlıkları hakkında da bilgi verebilir mektuplar. Tahmin edemeyeceğimiz noktalara ulaşabilir... İşte Seval Şahin’in bu ayki dosya yazısı, son zamanlarda neredeyse eşzamanlı olarak yayımlanan çok sayıdaki “mektup kitapları”ndan örneklerle bu ayrıntılarda odaklanıyor. Orhan Veli, Yusuf Atılgan, Vüs’at O. Bener, Ferit Edgü, Tezer Özlü, Leylâ Erbil, Erdal Öz gibi isimlerin mektupları, dosya yazısında da vurgulandığı üzere, okurlar ve araştırmacılar için “müthiş bir hazine.”
Yeni yorum gönder