Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Editörden: Desenli bir İskandinavya




Toplam oy: 809

Sosyal devlet hayalinin yarattığı ulus kimlikleri, son yirmi yıldır gerçekleşen göçmen akımları sonrası yeniden yapılanıyor. Bu dar tanımlı kimliklerin genleşmesi sürecinde ise, toplumsal katmanların tepkimelerle ayrıştığına şahit oluyoruz. Rafine kültürleri, şimdi biraz desenleniyor gibi. Öte yandan, Amerika (ve küreselleşme) ile ilişkileri, tüm Avrupa gibi ama yine de tüm Avrupa'ya kıyasla çok daha güçlü bir gelgit halinde. Yeni neoliberal politikaları, varoluşsal niteliklerini sorgulamaları için etkin bir değişim...

 

 

İskandinavya'dan bahsediyorum.

 

 

Bugüne kadar İskandinav denince aklınıza ne geldi, bilmem. Ama tüm bu gelişmelerle birlikte, son birkaç yılda masumiyetini yitiren İskandinavya'nın bambaşka ve yepyeni bir şeye evrildiği kesin. Ve bu değişim, dünyanın kalanına heyecanlı bir seyir sunuyor.

 

 

 

 

THE ECONOMIST'TEN PEMBE BİR TABLO

 

 



Polisiye romanın en büyük ihracatçılarından biri, nordic noir dizi ve filmlerin anavatanı, “hiçbir olayın olmadığı, hikayenin ileri gitmediği, karda yürür gibi şiirsel bir sessizliğin anlatıldığı gerçekçi metinler”in gözde toprakları... İskandinavya, dünya haritasının kuzeyinde bir yerlerde hep vardı; ama son dönemde, özellikle Anglosaksonların artan ilgisi ve yukarıda saydığım önemli değişikliklerle eşzamanlı bir biçimde, yeni bir İskandinav fenomeninden söz etmek mümkün. Hatta The Economist dergisi bu fenomeni, 2 Şubat 2013 tarihli sayısının kapağına taşıyarak bir nevi resmileştirmiş de sayılabilir. İskandinavya, The Economist'e göre alametifarikaları günbegün yok olan bir kültür, ama “yeni bir süpermodel”.

 

 

 

SabitFikir olarak bizim ilgimizi çeken ise, bu fenomenin nasıl ortaya çıktığı ve bu durumun kültürel yansımaları. Özellikle edebi yansımaları. Aysu Önen imzalı kapak çalışmamız; İskandinavya ile birlikte, kültürün ve edebiyatın toplumsal dönüşümler üzerindeki etkisini (ve de tam tersini) düşünmek için güzel bir fırsat olur umarım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Manşette kullanılan görsel Susanna Majuri'ye aittir.)

 

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.