Sosyal devlet hayalinin yarattığı ulus kimlikleri, son yirmi yıldır gerçekleşen göçmen akımları sonrası yeniden yapılanıyor. Bu dar tanımlı kimliklerin genleşmesi sürecinde ise, toplumsal katmanların tepkimelerle ayrıştığına şahit oluyoruz. Rafine kültürleri, şimdi biraz desenleniyor gibi. Öte yandan, Amerika (ve küreselleşme) ile ilişkileri, tüm Avrupa gibi ama yine de tüm Avrupa'ya kıyasla çok daha güçlü bir gelgit halinde. Yeni neoliberal politikaları, varoluşsal niteliklerini sorgulamaları için etkin bir değişim...
İskandinavya'dan bahsediyorum.
Bugüne kadar İskandinav denince aklınıza ne geldi, bilmem. Ama tüm bu gelişmelerle birlikte, son birkaç yılda masumiyetini yitiren İskandinavya'nın bambaşka ve yepyeni bir şeye evrildiği kesin. Ve bu değişim, dünyanın kalanına heyecanlı bir seyir sunuyor.
THE ECONOMIST'TEN PEMBE BİR TABLO
Polisiye romanın en büyük ihracatçılarından biri, nordic noir dizi ve filmlerin anavatanı, “hiçbir olayın olmadığı, hikayenin ileri gitmediği, karda yürür gibi şiirsel bir sessizliğin anlatıldığı gerçekçi metinler”in gözde toprakları... İskandinavya, dünya haritasının kuzeyinde bir yerlerde hep vardı; ama son dönemde, özellikle Anglosaksonların artan ilgisi ve yukarıda saydığım önemli değişikliklerle eşzamanlı bir biçimde, yeni bir İskandinav fenomeninden söz etmek mümkün. Hatta The Economist dergisi bu fenomeni, 2 Şubat 2013 tarihli sayısının kapağına taşıyarak bir nevi resmileştirmiş de sayılabilir. İskandinavya, The Economist'e göre alametifarikaları günbegün yok olan bir kültür, ama “yeni bir süpermodel”.
SabitFikir olarak bizim ilgimizi çeken ise, bu fenomenin nasıl ortaya çıktığı ve bu durumun kültürel yansımaları. Özellikle edebi yansımaları. Aysu Önen imzalı kapak çalışmamız; İskandinavya ile birlikte, kültürün ve edebiyatın toplumsal dönüşümler üzerindeki etkisini (ve de tam tersini) düşünmek için güzel bir fırsat olur umarım.
(Manşette kullanılan görsel Susanna Majuri'ye aittir.)
Yeni yorum gönder