Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Editörden // e-ditörden :)




Toplam oy: 1068

Şikayet etmekte haklılar, devam da edecek bu serzenişler ama artık kabul edebiliriz sanırım; mektubun yerini çoktan aldı e-posta, geri dönüş artık zor gibi. Nasıl ki başında “i” olan ürünleri daha çok kullanmaya başladık, bununla birlikte başında “e” olan teknolojilerle de daha çok haşır neşir oluyoruz – ister istemez. Bir diğer örnek de e-kitap hiç kuşkusuz...

 

Her ne kadar ABD kökenli bir internet alışveriş sitesi zaman zaman matbu kitaptan çok e-kitap sattığını açıklıyorsa da, genel olarak, posta ile e-posta arasındaki dengesizliğin bir benzerini henüz matbu kitap ile e-kitap arasında görmüyoruz; “direniş” sürüyor... Peki ya başına “e” koyabileceğimiz diğer okuma-yazma araçları? Mesela e-kalem, e-defter, hatta e-daktilo...

 

Yakın bir zaman önce, yine ABD kökenli büyük bir yazılım ve bilişim şirketinin CEO'su, 10 yıl içinde dolmakalemlerin artık kullanılmayacağını iddia etti. İlk bakışta kabul edilemez gibi duruyor bu söz ama soğukkanlılıkla bir düşünelim; en azından bir bilgisayarın aktif olarak kullanıldığı çoğu evde dolmakalem bulunmuyor olabilir gerçekten de.

 

Bir taraftan da, herhangi bir şey yazmak için bilgisayarlarımızın başına oturduğumuzda –ya da onları kucağımıza aldığımızda, ya da avcumuzun içine yerleştirdiğimizde– önümüzdeki söz konusu teknolojik aletin sunduğu diğer imkanlar aklımızı çelmeye, yazacağımız şeye odaklanmak konusunda bizi daha çok zorlamaya başladı. Bu sorunu aşmak için de artık yalnızca tek bir iş yapan özel teknolojik makineler ya da uygulamalar geliştiriliyor. Yani aslında tam da bir kalem ile boş bir sayfanın sağlayacağı “basitliği” vaat eden minimalist makineler veya uygulamalar; ama yine illa dijital...

 

İşte SabitFikir’in bu ayki dosya konusunda, Hikmet Hükümenoğlu, içinde bulunduğumuz dijital çağdaki yazma alışkanlıklarını mercek altına alıyor; bir başka deyişle, modern yazarın alet edevat çantasını karıştırıyor! Bir roman yazarının, tam da yeni romanını yazdığı bir süreçte “kaleme aldığı” bir deneyimleme yazısı olarak da nitelendirilebilir.

 

Artık çoğunlukla uzun uzadıya okumaktan/araştırmaktan çok göz gezdirdiğimiz, kopyalayıp yapıştırdığımız, 140 karakterle sınırlandığımız, her şeyin bir görsellikle beraber sunulmasını beklediğimiz, hatta yalnızca görseller (emoji) kullanarak duygularımızı ifade ettiğimiz aşikar. Okuma-yazma alışkanlıklarımızdaki bu ve benzeri değişikliklerin, edebi eserlere nasıl yansıyacağını kestirmek için ise vakit biraz erken gibi görünüyor. Belki de, bu “değişimin” içinde olduğumuzdan fark edemiyoruzdur.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.