Tüm zamanların en sevilen romanlarından biri olarak gösterilen, neredeyse her on yılda bir ya bir sinema filmi ya da bir televizyon filmi veya dizisi haline getirilen Gurur ve Önyargı’nın yayımlanışının 200. yıldönümüydü 2013 yılı. Jane Austen’ın, edebiyat tarihine unutulmaz Elizabeth Bennet ve Bay Darcy karakterlerini kattığı bu romanın 200. yıldönümünde, özel olarak yayımlanan kitaplar bir yana, çeşitli etkinlikler de düzenlendi dünyanın birçok şehrinde. Hiç kuşkusuz, Açık Radyo’daki özel programı da, dünya çapında düzenlenen “etkinliklere” Türkiye’den bir katkı olarak değerlendirebiliriz. Özgür Çiçek ve Irmak Ertuna Howison, 2013’te Açık Radyo’da, Gurur ve Önyargı’nın yıldönümünü kutladıkları bir program hazırlayıp sundular; mayıs ayında başlayıp ağustos sonuna kadar hiç bitmeyen bir enerjiyle Jane Austen konuştular...
Sonrasında da, doğrudan bu radyo programının basılı hali olarak değil belki ama, ondan yola çıkarak, Jane Austen ve Adab-ı Muaşeret isimli kitabı hazırladılar. (“Söz uçar yazı kalır” ne de olsa!) Bu yıl başında Doğan Kitap tarafından yayımlanan kitap da bir yıldönümüne denk getirilmiş oldu böylelikle; Jane Austen’ın ölümünün 200. yıldönümü.
İşte şimdi Jane Austen’ı bir kez daha hatırlama vakti; 18 Temmuz 1817’de hayata gözlerini kapayan Jane Austen’ı hâlâ okumak için sebebimiz var mı? Özgür Çiçek ve Irmak Ertuna Howison, SabitFikir’in bu sayısındaki dosya yazılarında bu sorunun cevabını arıyorlar. Ve başka soruların da peşine düşüyorlar: Nedir bu taşralı kadın yazarı bu kadar önemli yapan? İngiliz edebiyatı tarihinde onca yazar ve şair varken, neden Austen’ın resmi banknotlara basılıyor? Neden dünyanın her yerinde Jane Austen’ın romanları sinema, tiyatro, televizyon gibi mecralara ve çok farklı türlere uyarlanmaya bitmeyen bir enerjiyle devam ediyor? Jane Austen ilk bakışta zannedildiği gibi “hafif” okurların yazarı mıdır? Kitaplarının Türkçedeki durumu nasıl?
Sonuç olarak, kendi toplumunun beklentilerine cesurca karşı çıkan bir portre var karşımızda... O halde yeniden sorabiliriz: Romanlarını “Bir Lady” olarak imzalayan, kafasındaki beyaz bonesi ve temiz suratıyla hatırladığımız, oldukça mütevazı, hatta taşralı ve dışarıdan hanım hanımcık görünen bu kadının 21. yüzyılda bize söyleyecek neyi olabilir?
Yeni yorum gönder