Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Editörden // Kitap fuarlarının izinde




Toplam oy: 782

Sanırım pek duymayan kalmamıştır ama yine de, en azından ana başlıklar halinde hatırlatabiliriz: Bildiğiniz gibi bu yıl 35.’si gerçekleştiriliyor Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nın. 12-20 Kasım tarihleri arasında, Beylikdüzü’ndeki Tüyap İstanbul Fuar ve Kongre Merkezi’nde... Bu yıl “Felsefe ve İnsan” temasına sahip fuarın onur yazarı da filozof-akademisyen Ioanna Kuçuradi. Onur konuğu ülke olarak ise Almanya belirlendi; Almanya, “Sözcüklerin Etkisi-Worte Bewegen” sloganıyla fuara konuk oluyor.


SabitFikir, Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nı bir başka yönden daha takip ediyor aslında. Örneğin geçtiğimiz sene, konuk ülkenin Romanya olmasından yola çıkarak kasım sayısındaki dosya yazısında Balkan edebiyatını ele almıştık. “Balkan edebiyatına bu kadar uzak oluşumuzun nedenleri ne olabilir? Türkçe edebiyat Balkan ülkelerinde ne kadar biliniyor?” gibi soruların peşinden gitmiştik. Ya da bir önceki sene, Türk sinemasının 100. yılını selamlayan fuar dolayısıyla SabitFikir’in Kasım 2015 tarihli sayısında edebiyatın beyazperdedeki 100 yıllık varlığına göz atmaya çalışmıştık. (Hatta “Hâlâ Uyarlanmadı” başlığı altında şöyle bir metin paylaşmıştık o sayıda: “Bazı yazarlar ve kitapları var ki, perdede görecek olsak fazlasıyla heyecanlanabiliriz ama bir yandan da ‘hiç uyarlanmasa mı acaba’ diye büyüsü bozulmasın isteriz; Anayurt Oteli’ni hatırlayıp neden olmasın diye düşünsek bile... İşte ‘kimse dokunmasın sendromu’na ait bazı eserler: Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü; Oğuz Atay, Tutunamayanlar; Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna; Yusuf Atılgan, Aylak Adam; Orhan Pamuk, Cevdet Bey ve Oğulları; Yaşar Kemal, İnce Memed; Barış Bıçakçı, Sinek Isırıklarının Müellifi; Hakan Günday, Kinyas ve Kayra...” Bildiğiniz gibi Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sına ilişkin bir girişim var şu sıralar...)



Bu sene de, yine fuarın “Felsefe ve İnsan” temasını “uyarlayarak” edebiyat-felsefe ilişkisinde odaklandık. Seda Ateş, hazırladığı dosyada, “felsefe ve edebiyatın ilişkisi nerede başlar?” sorusundan yola çıkıyor ve devamında şunları soruyor: Yeni Hayat felsefi bir roman mıdır; Sofie’nin Dünyası’na felsefe sözlüğü diyebilir miyiz; Küçük Prens çocuk romanı mıdır, yoksa felsefe metni midir; Alice’in Harikalar Diyarındaki Maceraları edebiyata mı, bilim felsefesine mi aittir?

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.