Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Editörden // "Sözün kısası makbuldür"




Toplam oy: 781

Bundan birkaç yıl önce, The Observer’daki yazısında İngiliz yazar ve editör Robert McCrum, “Günümüz kitapları neden bu kadar uzun” diye sormuştu. 14 Kasım 2010 tarihinde yayımlanan bu yazısında McCrum, o yılın sonbaharında çıkan birkaç kitabı mercek altına alıp hepsinin ortak özelliği olarak uzunluklarına dikkat çekiyordu. Mesela Amanda Foreman’ın, hayatının on yılını vakfettiği ve Amerikan İç Savaşı’ndaki İngiliz etkilerini irdelediği kitabının yaklaşık 1000 sayfa olması, Keith Jeffery’nin İngiliz Gizli Servisi MI6 ile ilgili kitabının 800 sayfayı aşması ya da Tony Blair’in anı kitabının 700 sayfaya dayanması yazarın dikkatini çekmişti anlaşılan.

 

Özellikle Amerika’daki kitabevlerinin kalın kitapları üst üste dizerek oluşturdukları kuleleri vitrinlerinde sergileme sevdasının ve bilgisayarların sunduğu “kes-yapıştır” kolaylığının bu durumda önemli bir etmen olabileceğini öne süren McCrum, bu eğilimin edebiyat kitaplarında da görüldüğünün altını çizerek, bir anlamda, “Sözün kısası makbuldür” anlayışına ne olduğunu sorguluyordu. (Sözü edebiyata getirdiğinde, Savaş ve Barış, Karamazov Kardeşler, Kayıp Zamanın İzinde, Bir Kadının Portresi gibi “uzun” eserlerin uzunlukları ölçüsünde değerli eserler olduklarını belirtmeyi de unutmamış McCrum, bu konuda kendisine yönelecek olası eleştirilere karşılık olarak belki de.) Robert Louis Stevenson’ın, “Tek cümleyle de aynı berraklık ve vuruculukla anlatılabilecek bir şey iki cümleyle anlatılmışsa, işte bu amatör işidir,” şeklindeki sözünü hatırlatarak da, geçmiş dönemlerde yayımlanan “kısa ve öz” romanlardan oluşan bir liste sıralıyordu yazısının sonunda; Orwell’in Hayvan Çiftliği, Conrad’ın Karanlığın Yüreği, Fitzgerald’ın Muhteşem Gatsby’si gibi…

 

McCrum’un söz konusu yazısının, o zaman tam da Senaryo Yazarları Derneği’nin Taksim’de düzenlediği “Yerli Dizi Yersiz Uzun” eylemine denk gelmesi aklıma ister istemez şu soruyu getirmişti: Acaba, yerli kitaplar da yersiz uzun mu? Üşenmeyip, 2010’da yayımlanan kitaplar arasından en iyi ellisinin sıralandığı bir listeden yararlanarak yerli kitapların sayfa sayılarının ortalamasını hesaplamıştım; sonuç, 362 sayfa! Üstelik edebiyat kitaplarında bu ortalamanın daha da düşük olması, yazarların “ekonomik anlatım”ı tercih ettiklerinin bir göstergesiydi. Aradan geçen beş yılın ardından yeniden bir değerlendirme yaptığımızda, bu eğilimin novellalara doğru kaydığını söyleyebiliriz sanırım. Hatta yalnızca telif kitaplar açısından değil, çeviri kitaplarda da tercihler bu kısa roman/uzun öykülerden yana yapılıyor sanki. Bazı yayınevleri özel tasarımlarla “uzun öykü” dizisi yayımlıyor mesela, yayın programında bir süredir ilk romanlara geniş yer ayıran bir yayınevinden çıkanları incelediğimizde çoğunun “kısa roman” kategorisinde olduğunu görüyoruz...

 

İşte SabitFikir’in yeni sayısında Oylum Yılmaz’ın dosya yazısı, bu güncel konuyu irdeliyor. Novellanın “sınırının” ne olduğundan başlayarak son zamanlarda yayımlanan örneklerin ortak özelliklerine, bu eğilimde internetin/sosyal medyanın etkisinin olup olmadığına göz atıyor.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.