Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Editörden // Tam da tatlı tatlı hoşbeş ederken...




Toplam oy: 764

“Yaklaşık seksen yıldır yazıyorum. Önce mektup, sonra şiir ve konuşma, sonra hikâye, makale, kitap, şimdi notlar. Yazma faaliyeti benim için hayati bir faaliyet oldu hep; bir şeyleri anlamlandırmamı ve devam etmemi sağlıyor.” (John Berger, “Otoportre”, Hoşbeş)


Eminim birçok kişi için bu tatsız çakışma gerçekleşmiştir. Yeni yılın hemen başında, 2 Ocak günü, John Berger’ın aramızdan ayrıldığı haberi tam da Türkçede yeni yayımlanan kitabı Hoşbeş’i okuduğumuz sırada geldi. Yani tam da tatlı tatlı hoşbeş ederken kendisiyle. “Berger’ın ağaçlar, taşlar, çiçekler, belli belirsiz ışıltılar ve biz okurlarla yaptığı bir hoşbeş”ti çünkü bu kitaptaki denemeleri...


Dolayısıyla Merih Akoğul’un SabitFikir’in bu sayısı için kaleme aldığı “Fotoğrafı Okumak” başlıklı dosya yazısını, hiç kuşkusuz, John Berger anısına bir armağan, bir selam olarak nitelendirebiliriz.


Fotoğrafçı, yazar, şair ve akademisyen Merih Akoğul, sahip olduğu bu çok sayıda kimliğin getirdiği bakış açısıyla yorumluyor “eleştiri” kavramını ve buradan fotoğraf eleştirisine ulaşıyor dosya yazısında. Ve elbette söz, edebiyatçı kimlikleri de bulunan isimlerin fotoğraf okumalarına geliyor: “Susan Sontag ve Roland Barthes, şu an her ikisi de aramızda değil; John Berger da artık yok. Ama fotoğraf üzerine yazdıkları ve fotoğrafçıların üzerinde yaptıkları etki hâlâ çok büyük. Bugün fotoğraf hakkında konuşanların adlarını anmadan geçemeyecekleri bu değerli insanlar, fotoğrafların içine gömülü anlamı sözcükler aracılığıyla başarıyla çıkartıp okuyucunun önüne koydular. Bundan sonradır ki, fotoğraf dünyasında her fotoğrafın nedenselliği üzerine düşünmeye başladı insanlar.”

 

 

 

 

(Hoşbeş kitabından...)

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.