Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Editörden // Tecavüz ve intihal




Toplam oy: 1050

Edebiyat eseri sizi bir yerden diğerine götürebilir. Beklenen de budur zaten. Otobüste romanın sayfalarını tembelce çevirirken aslında babaannenizin mutfağındaki masada da olabilirsiniz. Ya da başka bir kitap size salonunuzda dünyayı gezme planları yaptırıyor olabilir içten içe. Aynı şekilde bir eser, size bu eserin bir benzerini yaratma isteği de verebilir. Neden olmasın. Önemli olan, bu istekle ne yapacaksınız?

 

Sonrasında yol çatallanıyor. Kendinizi postmodern tekniklerin; pastiche’in, cut-up’ın güvenli kollarında bulabilirsiniz. Bu en temizi olur. Ya da “esinlenirsiniz” bu eserden. O okuduğunuz eseri zar zor andıracak bir şeyler çıkar ortaya; o ünlü kitap ekine verdiğiniz röportajda, “Evet, o roman beni çok etkilemiştir,” der ve sıyrılırsınız. Belki de intihal yaparsınız. Yani fikir hırsızlığı... Yani, birine ait olan bir şeyi, o kişinin rızası olmadan alırsınız ve sizin varlığınızmış gibi sunarsınız kalabalığa. İşte bu halde, sizi temin edebilirim ki, birilerinin hakkına tecavüz etmiş olacaksınız.

 

Beyinlerimiz için kötülük de iyilik kadar normal, kabul. Ama bu bizim, edebiyat dünyası için bir fenomen haline gelen, yıllarca şu ya da bu şekilde tartışılan intihal kavramını irdelememize engel değil. İntihal nedir, sınırları nerede çizilir? İntihalde; hatta çeviri intihalinde ne durumdayız? Tarihteki en ünlü intihal vakaları neler? İntihal ile esinlenme, intihal ile hırsızlık, intihal ile yolsuzluk arasına çizgi koyabilir miyiz? Burcu Arman imzalı dosyamızda bu konuları inceliyoruz. “İntihalin anlamını araştırdığınızda karşınıza şu cümle ve türevlerinin sıkça çıkacağı bir gerçek: ‘İntihal, özellikle edebiyatta sıkça rastlanan bir durumdur.’ Peki neden? Gerçekten de, en klişesinden, gökkubbenin altında söylenmedik söz kalmadığı için mi? Eğer bu doğruysa ve intihalin Shakespeare’e kadar uzandığı düşünülürse, aslında uzun zamandır söylenecek sözümüz yok," diyor Burcu Arman ve intihal ile edebiyatın birbirine dolanmış, ayrılmaz doğasına dikkat çekiyor. Öte yandan, Oylum Yılmaz’ın hazırladığı Kararsız Okur sayfaları “intihal kitapları” arasında bir yolculuğa çıkarırken, Ayşe Çavdar’ın akademisyen Zeynep Şarlak ile yaptığı “yolsuzluk” söyleşisi de kavramlar arasında yumuşak bir geçiş sağlayacak.

 

Hırsızlık hakkında bolca düşünme lüksü yakaladığımız, intihalin ise bir türlü yeteri kadar gündem olamadığı bugünlerde keyifle okumanız dileğiyle...

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.