Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Eleştiri Bir Nedir?




Toplam oy: 140
Eleştiri bugüne dek kılıktan kılığa girdi, amaçtan amaca dönüştü, yöntemden yönteme değişti. Çok tanımlanmış olması eleştiri konusunda zihinlerimizi bir sarahate kavuşturmadı. Hatta neyin eleştiri olduğunu tartışma konusu yapabilecek kadar çok eleştiri tanımı var elimizde. Eleştirinin bizatihi kendisinin de eleştiriye konu olduğu bir literatür de inşa edildi bu arada...

Uzun yıllar kitap tanıtım yazıları kaleme aldım. Kaleme aldığım metnin okuduğum kitabı henüz okumayanları gözeten bir tanıtım yazısı olduğunun da her daim farkındaydım. Ancak kitabını tanıttığım yazarlardan “eleştiri yazısı” için teşekkür mesajları almaya başlayınca bir şeylerin yanlış gittiğini düşünmeye başladım. Çünkü kaleme aldığım metinler birer eleştiri değildi.

 

Eleştiri ile tanıtım yazısının arasındaki sınırı böylesine “muğlak” kılan temel handikabın eleştirinin kendi başına bir mesai gerektirdiğini, ortaya çıkan metnin başlı başına bağımsız bir metin olduğunu gözden ırak tutmakla ilgisi olduğunu düşünüyorum. Eleştiri metninin de bir eser olduğunu, kendine ait bir terminoloji ve metodoloji içinde ilerlediğini devre dışı bırakıyor ve eleştirmenliği edebiyat yazamayanların yöneldiği bir telafi mekanizması olduğu yanılgısına kapılmak biraz da işimize geliyor.

 

Tenkit, kelimesi iğnelemek, gagalamak gibi anlamlar taşıyor. İlginç bir şekilde nakit kelimesi de aynı kökten geliyor. Metal paraların üretim süreçleriyle bunun bir alakası olmalı. Her neyse konumuz zaten o değil. Konumuz eleştiri. Batı dillerinden gelen kritik kelimesinin kökenine bakınca “yargılama” kelimesine ulaşıyoruz.

 

Eleştiri bugüne dek kılıktan kılığa girdi, amaçtan amaca dönüştü, yöntemden yönteme değişti. Bir kocaman “eleştiri” kütüphanesi inşa edildi zamanımıza dek. Çok tanımlanmış olmak eleştiri konusunda zihinlerimizi bir sarahate kavuşturmadı. Hatta şunu net bir şekilde ifade edebiliriz ki neyin eleştiri olduğunu tartışma konusu yapabilecek kadar çok eleştiri tanımı var elimizde. Eleştirinin bizatihi kendisinin de eleştiriye konu olduğu bir literatür de inşa edildi bu arada. O literatüre kulak vermekte fayda var belki de.

Yine de “kritik” bir not daha eklemeden bu yazıya son bir nokta koymak istemem. Eleştiri yazılarını, yapıcı ve yıkıcı diye ikiye ayırmayı da sağlıklı bulmuyorum. Eleştirmenin yazara yapıcı olmak veya yıkıcı olmamak diye bir borcu olduğunu düşünmüyorum. Zira böyle bir borçtan hareketle ortaya çıkan metnin başlı başına özerk bir metin olma şansı kalmaz. Edebi metnin güdümünde, onu merkeze alarak kaleme alınan eleştirinin de başlı başına bağımsız bir metin olma lüksü yoktur. Eleştiri ile tanıtım metni arasında bir fark olması gerekiyorsa sınırın tam da bu noktadan yani eleştirinin özerk bir alana sahip olmasından çizildiğini görmemiz gerekiyor.
Aksi takdirde “eleştiri” yokluğundan şikâyet etmenin “pohpohlanma” eksikliği çekmek olmadığına kimseyi inandıramayız. Evet, “eleştirinin imkânsızlığı” üzerine de bir literatür oluşmuş durumda. Bu satırların yazarı yaşanan daralmanın da farkında. Yine de hayatımızı “mümkünlerle” sınırlayamayız. Yoksa bir gün gelir, “imkân” dairesi içinde hiçbir şeyin yapılamayacağı bir çöle dönüşür.

ELEŞTİRİNİN İLK 11’İ

Eleştiri Üstüne - Memet Fuat
Eleştiri Kuramları - Tahsin Yücel
Edebiyat Kuramları ve Eleştiri - Berna Moran
Çağının Eleştirisi - Hüseyin Cöntürk
Eleştiri ve İdeoloji - Terry Eagleton
Eleştirinin Anatomisi - Northrop Frye
Çözümleyici Eleştiri - Semih Gümüş
Edebiyat Atlası - Necip Tosun
Edebiyat Ne Söyler - Cemal Şakar
Edebiyat, Eleştiri ve Kurama Giriş - Andrew
Bennet - Nicholas Roy
Eleştiri Yazıları - Adnan Benk

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.