Edebiyat ve sinema kol kola girmiş yaşlı bir çift gibi birbirlerini destekleyerek yürümeyi sürdürüyor. Sinemanın edebiyata ilgisi her geçen gün artadursun, bu ihtiyar çiftin dostluğu sandığınızdan daha eskilere dayanıyor ve uzun zamandır edebiyat, sinemacılara ilham veriyor. Öyle ki birçoğumuzun beğeniyle izlediği bazı filmler aslında kısa öykülere dayanıyor.
Christopher Nolan’ın adını dünya çapında duyurmasını sağlayan filmi Memento’nun hikayesi aslında ünlü yönetmenin kardeşi Jonathan Nolan’ın Memento Mori adlı öyküsüne dayanıyor. Jonathan Nolan öykünün kurgusunu Georgetown Üniversitesi’nde aldığı bir psikoloji dersinin etkisiyle oluşturmuş. Guy Pearce tarafından canlandırılan karakterin ismi Leonard iken öyküde aynı karaktere Earl ismi verilmiş. Jonathan Nolan’ın hikayesinde Earl bir akıl hastanesine kapatılmış.
Usta yönetmen Stanley Kubrick de edebiyattan ilham alanlardan. Yönetmenin başrollerini Tom Cruise ve Nicole Kidman’ın paylaştığı ünlü filmi Gözü Tamamen Kapalı yazar ve psikanalist Arthur Schnitzler’in 1926 yılında kaleme aldığı novellası Dream Story’ye dayanıyor. Psikanaliz ve cinsellik ekseninde şekillenen filmde doktor Bill Harford’ın eşinin o güne dek gizlediği cinsel arzularından haberdar olmasıyla hikaye de ivme kazanmaya başlıyor. Cinsel kıskançlık gerek filmin, gerekse novellanın ana temasını oluşturuyor.
Stanley Kubrick’in edebiyatla dirsek teması Gözü Tamamen Kapalı’dan ibaret değil. Dünya dışı yaşam fikrini büyüleyici bulan Kubrick’in yolu eninde sonunda bilimkurgu yazarı Arthur C. Clarke ile kesişmiş. Böylelikle ikili 2001: Bir Uzay Destanı filmi için kolları sıvamışlar. Kubrick insanlarda hayret uyandıracak, onları dehşete düşürecek, tabiri caizse terör estirecek bir film çekmek istediğini söyleyince yazar Arthur C. Clarke ona The Sentinel adlı öyküsünü önermiş. Bu öyküden yola çıkan ikili, senaryoyu da beraber kaleme almışlar. Böylelikle Arthur C. Clarke sadece bir ilham kaynağı olmakla kalmamış, filme doğrudan bir katkıda da bulunmuş.
Edebiyattan ilham alanlar sadece Batılı yönetmenler değil elbette. Sinema tarihinin en önemli ve etkileyici yönetmenlerinden Akira Kurosawa’nın imza niteliğindeki filmi Raşomon ilhamını Japonya’da kısa hikaye türünün babası olarak anılan Ryünosuke Akutagawa’nın 1915’te yazdığı Raşomon ve Korulukta adlı iki kısa hikayeden alıyor. Raşomon Kurosawa’ya dünya sinemasında bir yer kazandırdı, yazar Ryünosuke Akutagawa’nın adı ise Japon edebiyatının kayda değer ödüllerinden olan Akutagawa Ödülleri ile yaşatılıyor.
Cornell Woolrich’in 1942 tarihli kısa öyküsü It Had To Be Murder, korku sinemasının usta yönetmeni Alfred Hitchcock’un sadece ilgisini çekmekle kalmamış, aynı zamanda usta yönetmenin en bilinen filmlerinden Arka Pencere’nin de ilham kaynağı olmuş. Ayağını kırdığı için evden çıkamayan bir foto-muhabirin komşularını gözetlemeye başlamasıyla gelişen film bugün sinemanın en nadide işlerinden biri sayılıyor. Öyle ki 1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından seçilerek ABD Ulusal Film Arşivi’nde muhafaza edilmesine karar verildi.
* Kaynak: Flavorwire
* Manşet görseli: Özlem Isıyel
Yeni yorum gönder