Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Filmlerin ardındaki kısa öyküler




Toplam oy: 1103

Edebiyat ve sinema kol kola girmiş yaşlı bir çift gibi birbirlerini destekleyerek yürümeyi sürdürüyor. Sinemanın edebiyata ilgisi her geçen gün artadursun, bu ihtiyar çiftin dostluğu sandığınızdan daha eskilere dayanıyor ve uzun zamandır edebiyat, sinemacılara ilham veriyor. Öyle ki birçoğumuzun beğeniyle izlediği bazı filmler aslında kısa öykülere dayanıyor. 

 

Christopher Nolan’ın adını dünya çapında duyurmasını sağlayan filmi Memento’nun hikayesi aslında ünlü yönetmenin kardeşi Jonathan Nolan’ın Memento Mori adlı öyküsüne dayanıyor. Jonathan Nolan öykünün kurgusunu Georgetown Üniversitesi’nde aldığı bir psikoloji dersinin etkisiyle oluşturmuş. Guy Pearce tarafından canlandırılan karakterin ismi Leonard iken öyküde aynı karaktere Earl ismi verilmiş. Jonathan Nolan’ın hikayesinde Earl bir akıl hastanesine kapatılmış.

 

 

Usta yönetmen Stanley Kubrick de edebiyattan ilham alanlardan. Yönetmenin başrollerini Tom Cruise ve Nicole Kidman’ın paylaştığı ünlü filmi Gözü Tamamen Kapalı yazar ve psikanalist Arthur Schnitzler’in 1926 yılında kaleme aldığı novellası Dream Story’ye dayanıyor. Psikanaliz ve cinsellik ekseninde şekillenen filmde doktor Bill Harford’ın eşinin o güne dek gizlediği cinsel arzularından haberdar olmasıyla hikaye de ivme kazanmaya başlıyor. Cinsel kıskançlık gerek filmin, gerekse novellanın ana temasını oluşturuyor.

 

 

Stanley Kubrick’in edebiyatla dirsek teması Gözü Tamamen Kapalı’dan ibaret değil. Dünya dışı yaşam fikrini büyüleyici bulan Kubrick’in yolu eninde sonunda bilimkurgu yazarı Arthur C. Clarke ile kesişmiş. Böylelikle ikili 2001: Bir Uzay Destanı filmi için kolları sıvamışlar. Kubrick insanlarda hayret uyandıracak, onları dehşete düşürecek, tabiri caizse terör estirecek bir film çekmek istediğini söyleyince yazar Arthur C. Clarke ona The Sentinel adlı öyküsünü önermiş. Bu öyküden yola çıkan ikili, senaryoyu da beraber kaleme almışlar. Böylelikle Arthur C. Clarke sadece bir ilham kaynağı olmakla kalmamış, filme doğrudan bir katkıda da bulunmuş.

 

Edebiyattan ilham alanlar sadece Batılı yönetmenler değil elbette. Sinema tarihinin en önemli ve etkileyici yönetmenlerinden Akira Kurosawa’nın imza niteliğindeki filmi Raşomon ilhamını Japonya’da kısa hikaye türünün babası olarak anılan Ryünosuke Akutagawa’nın 1915’te yazdığı Raşomon ve Korulukta adlı iki kısa hikayeden alıyor. Raşomon Kurosawa’ya dünya sinemasında bir yer kazandırdı, yazar Ryünosuke Akutagawa’nın adı ise Japon edebiyatının kayda değer ödüllerinden olan Akutagawa Ödülleri ile yaşatılıyor.

 

 

Cornell Woolrich’in 1942 tarihli kısa öyküsü It Had To Be Murder, korku sinemasının usta yönetmeni Alfred Hitchcock’un sadece ilgisini çekmekle kalmamış, aynı zamanda usta yönetmenin en bilinen filmlerinden Arka Pencere’nin de ilham kaynağı olmuş. Ayağını kırdığı için evden çıkamayan bir foto-muhabirin komşularını gözetlemeye başlamasıyla gelişen film bugün sinemanın en nadide işlerinden biri sayılıyor. Öyle ki 1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından seçilerek ABD Ulusal Film Arşivi’nde muhafaza edilmesine karar verildi.

 

 


 

 

* Kaynak: Flavorwire

 

* Manşet görseli: Özlem Isıyel

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.