Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Fırtınayı Yazmak




Toplam oy: 107
Bir ritmi var Mustafa Kutlu yazılarının. Hatta arkadan belli belirsiz ilerleyen bir ezgisi var. Sanki kendini hemen ele vermeyen bir vezinle yazıyor nesri. Türkçenin güzelliğine şahit olmak için Kutlu metinleri okumak elzem.

Bir haber bombardımanı altındayız. Görüntüler, infografikler, yıkılan şehirler, mülteciler, cinayetler ekranlardan zihnimize bir tsunami dalgası olarak geliyor. İdrakimiz doğal olarak aciz kalıyor zamanla ve kalplerimiz olan biten karşısında taş kesiliyor. Mustafa Kutlu’nun denemelerini bir araya getirdiği Fırtınayı Kucaklamak, tam olarak bu derdimizin şifasını gösteriyor bize. Yani edebiyatı…

 

“Mazlumların ahı” yerde kalmıyor elbette. Ancak edebi metinlerde de yankılanmalı ki insanlara da ulaşabilsin. Kutlu, duygusal metinler halinde kaleme aldığı yazılardan oluşan Fırtınayı Kucaklamak’ta zamanın sesini duyulmaz hale getirdiği insanların seslerini bize ulaştırıyor. Böylece bir edebi metinde yankılanan ahın, kitle iletişim aracının dolaşıma soktuğu görüntü ve seslerden çok daha etkili ve anlamlı olduğuna bir kez daha şahit oluyoruz.

 

“BİR ŞEY YAP GÜZEL OLSUN”

 

Ancak Kutlu’nun titizlendiği bir başka nokta da meramını edebi bir estetik anlayışı içinde anlatmaya çalışması. Bir katharsis veya en ucuzundan demogojiye varan bir slogancılık değil onun yapmaya çalıştığı. Bu sebeple Kutlu’nun “hamaset” kelimesine bir iade-i itibar kazandırdığını da söyleyebiliriz. Eskiden olumlu anlamda kullanılan hamaset kelimesi istismarlar sebebiyle zamanla vatan ve millet kelimesine yer veren kötü edebi metinlerin ortak adı olmaya başlamıştı maalesef. Kutlu ise hamasetin “bedi” yanını gösteren hem Türkçenin hem de edebiyatın lezzet ve kalitesini taşıyan güzel denemeler sunuyor bize. Yer yer deneme ile hikâyenin iç içe geçtiği bu metinlerde Kutlu’nun hikâyelerindeki bütün o yakınlığa bir kez daha şahit oluyoruz.

 

Mustafa Kutlu’nun yazıyı bir amel gibi algılayan ve hayırlı bir amel olması için emek veren bir yazar olmasını izah eden şu cümleleri aynı zamanda da onun Fırtınayı Kucaklamak kitabının da esbabı mucibesi gibi göründü bana: “Bir şey yap güzel olsun. Huzura vesile olsun, rikkate yol açsın, şevk versin, hakikate işaret etsin. Bir şey yap doğru olsun. İnsanları yalanın ve yanlışın bataklığına düşmekten korusun. Rüzgâra ve akıntıya kapılmasın; kırılsın lakin eğilip bükülmesin. Bir şey yap adil olsun. Haktan hukuktan ayrılmasın. Zalime haddini bildirsin, mazlumun payını versin.”

 

Bir ritmi var Mustafa Kutlu yazılarının. Hatta arkadan belli belirsiz ilerleyen bir ezgisi var. Sanki kendini hemen ele vermeyen bir vezinle yazıyor nesri. Türkçenin böylesi bir “ezgiyle” üsluplandırılması bence en az işlenen tema kadar önemli. Türkçenin güzelliğine şahit olmak için Kutlu metinleri okumak elzem.

 

SANAT ODAKLI YAZILAR

 

İnsani sıcaklığın güzellikle anlatıldığı kitap “sanat” odaklı yazılarla nihayete eriyor. Güzelliğin ahlakla, estetiğin insanla buluştuğu noktadan yazan bir erbabı kalem olan Mustafa Kutlu’nun hikayelerini mümkün kılan “zihin ve gönül” dünyasını okuduğumuz kitabın adı da zaten bu yüzden “Fırtınayı Kucaklamak”. Zira bu ismin hem zora karşı çıkmayı hem de muhabbeti elden bırakmamayı ihtar eden yönleri var. “Sabahın seherinde öten bülbül de bizi ağlatabilir, usulüne uygun okunan ezan sesi de” diyen Kutlu’dan tahsil etmemiz gereken çok konu var besbelli…

 

 

 

FIRTINAYI KUCAKLAMAK
Mustafa Kutlu

DERGÂH YAYINLARI 2019

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.