Ağacın Hafızası, bir ağacın imgesinde dedesinin bütün hayatını kuşanmayı öğrenen Jan vasıtasıyla bir çocuk olmanın ve hayata çocukça bakmanın anlamını göstermesi bakımından güzel bir kitap. Ve aslında demek istediği şu belki de: Hayatımızda birilerine veda etme vakti gelecek, bu kaçınılmaz bir gerçek. Ama sevdiklerimizin anılarını sahiplenerek bağ kurmayı sürdürebiliriz. Yoksa hafızamızın varlık sebebi ne?
Günümüz çocuklarının hafızasında biriken hikâyeler her geçen gün azalıyor. Hikâyesiz büyüyen çocukları bekleyen tehlikelerden söz etmenin sırası değil şimdi. Ama şu kadarını söylemek bile yeterli olacaktır: Geçmişe ait anısı ekran ışığından ibaret olan çocuğun geleceği aydınlık olamaz. Bu yüzden çocuklarımızla anı biriktirmek, onlarla konuşmak, hayatı yaşamak ve deneyimlemek önemli. Peki bir çocuk dedesine bakınca ne görür ve ne düşünür? Bir dede ile torun arasında kurulan bağın zayıfladığı dönemde son derece yalın ve sağlam bir dille dede-torun ilişkisini anlatan Tina Vallès’in Ağacın Hafızası romanı, yitirdiğimiz bir hazinenin yerini gösteren bir harita âdeta. Biz yetişkinler için kötücül bir hastalık olan Alzheimer hastalığını, bir dede ve torununun sıcacık ilişkisi çerçevesinde ele alan eser, sade ama çarpıcı diyalogları kitabın kahramanı Jan’in iç sesi eşliğinde aktarıyor.
Yaşadıkları köyden Barselona’daki yaşadıkları eve taşınan dede Joan ve anneanne Caterina evdeki gündelik yaşamı tamamen değiştirerek Jan’in ruh dünyasına da yeni katmanlar yüklemeye başlıyor. Bu yeni hayatla birlikte sözcüklerin de sessizliklerin de anlamı değişiyor. Dedesi Joan’ın hastalık dolayısıyla silikleşen anıları taşınması gereken bir yüke dönüşüyor.
Artık bu emanet torun Jan’in omuzlarında! Bir hayatın bir diğerine usulca ve yavaşça emanet edildiğine şahit olurken okur da kendi anıları arasında bir yolculuk yapma imkânı buluyor. Bir saat, bir sandviç, bir sokak tabelası, bir ağaç, bir isim artık kendi anlamından sıyrılıveriyor ve katmanlı bir metafor halinde okurun anılarında başka bir katmana terfi ediyor.
Bütün duyguları ve algıları açık bir çocuğun nasıl olgunlaştığını ve içinin büyüdüğünü gözlemliyorsunuz kitabı okurken. Ama yazar bu duyguyu okurun zihnine melodram ya da acıma duygusuyla değil usulca ve masalsı bir dille bırakıyor. Ağacın Hafızası, bir ağacın imgesinde dedesinin bütün hayatını kuşanmayı öğrenen Jan vasıtasıyla bir çocuk olmanın ve hayata çocukça bakmanın anlamını göstermesi bakımından da güzel bir kitap. Ve aslında demek istediği şu belki de: Hayatımızda birilerine veda etme vakti gelecek, bu kaçınılmaz bir gerçek. Sevdiklerimizden kopacağız, çaresi yok. Ama onun anılarını sahiplenerek bağ kurmayı sürdürebiliriz. Yoksa hafızamızın varlık sebebi ne?
Burası orman değil, oda…
Madem ağaçtan girdik; konuya orman ile devam edelim. Bu ay dikkatimi çeken ikinci kitap, ödüllü İspanyol yazar Susanna Isern’in düşle gerçek arasında gidip gelen Hayır! Burası Orman Değil! isimli kitabı. Rocio Bonilla’nın gerçekten güzel desenleriyle renklenen kitap, çocuklara ev yaşamındaki sorumluluklarını, tertip ve düzenin önemini anlatan eğlenceli bir öykü. Annesinin her ikazına ‘hayır’ cevabını yapıştıran küçük bir kızın rüyasında bütün evi orman hayvanlarının işgal ettiğini görmesini konu alıyor kitap. Küvette suaygırı, mutfakta goril, yatak odasında ayılar… Ve sabah kalktığında odasının bir orman gibi değil düzenli olması gerektiği fikrine kendisi ulaşıyor. Bir masal, binlerce nasihatten daha etkili olabilir. Bu konuda şikâyeti olan ebeveynlere tavsiye olunur
Yeni yorum gönder