Bütün öyküleri Can Yayınları tarafından Ötekinin Rüyası ve Ayak İzlerinde Adımlar adıyla kitaplaşan Julio Cortázar’ın, Ötekinin Rüyası’nda yer alan Hayvan Hikâyeleri bu sefer müstakil olarak basıldı. Hayvan Hikâyeleri; Ele Geçirilmiş Ev, Paris’teki Genç Bir Hanımefendiye Mektup, Uzaktaki, Otobüs, Baş Ağrısı, Kirke, Cennetin Kapıları ve kitaba adını veren Hayvan Hikâyeleri’yle okurları bambaşka bir atmosferin içine çekiyor. Peki nasıl bir atmosfer?
Belirsizlikler, tekinsizlikler, bunların yarattığı gerilim ve kısmen korkuyla örülü bir dünyanın içinde geziniyorsunuz. Gerçek dünyanın içinde ama buna rağmen gerçek hayattan çok uzakta olabilirsiniz. Cortázar’ın düş gücü sizi bu evrene çekebilir, üstelik bunu aniden yapabilir, gerçek ve hayal arasında yaşanan bu hızlı geçiş okuru derin bir ikilemde bırakabilir. İşte tam da bu noktada fantastiğin kapıları açılabilir önünüze. Sonrasında soru işaretleriyle sizi kendine çeken, ilerledikçe büyüleyen, sorularla büyüyen o muhteşem serüven… Uçsuz bucaksız ve durgun bir denize taşı fırlatıp kaç defa sektireceğinizi merak etmek, sonrasında oluşan halkaların içine, bir sorudan diğerine çoğalan bir evrende suyun dibine düşmek ama buna rağmen düşerken hâlâ düşünmek gibi… Şimdi tüm bunlar rüya mıydı, yanılsama mı yoksa gerçeğin bir parçası mı?
TEKİNSİZ MİYİZ, OLAĞANÜSTÜ MÜ?
Kendisiyle yapılan bir söyleşide “Yazdığım öykülerin hemen hepsi daha iyi bir adlandırma bulunmadığından fantastik türe aittir” diyor Cortázar. Onun öykü evreninin özgünlüğünü tematik ve biçimsel türlere sığdırmak zor elbette. Ama kendisinin de deyimiyle en iyi adlandırma fantastik. Todorov’a göre metinleri fantastik kılan, metinden okura geçen bir şüphe ya da kararsızlık deneyimidir. Anlatılan olaylar gerçek midir yoksa yanılsamadan mı ibarettir? Fantastik bu iki soru arasında düşülen kararsızlık kadar sürer. Metni okurken vereceğimiz cevap birinciyse “tekinsiz” olan türe, ikinciyse “olağanüstü” türe yaklaşmışız demektir. Fantastik de zaten bu ikisi arasındaki geçiş bölgesidir. Cortázar’a göre de fantastik türe ait başarılı bir eser, gündelik gerçekliğe ait öğeler ile bu gerçekliğin ötesine geçen diğer unsurlar arasında bir geçişmenin gerçekleştiği yapıttır. Fantastiğin etkinliği, sıra dışı olanın, gündelik gerçekliğin düzeni ile bir arada var oluşunda yatmaktadır. Hayvan Hikâyeleri’ni okuduğumuzda kendimizi bu arada hissediyoruz. Şimdi tüm bunlar gerçek miydi yoksa yanılsama mı? Tekinsiz miydi yoksa olağanüstü mü? Bu muğlaklık, iki arada kalmışlık, şüpheyle birlikte hikâyelerin fantastik dünyasında dolaşıyorsunuz, bir ayağınız gerçekte diğeri gerçek olamayacak kadar tuhaf bir evrende. Ve bu evrende muğlaklıklar ortaya koyan yazar, kendine özgü biçemiyle dikkat çekiyor. Yer verdiği konular arasında anlam arayışı, gerçek ve düş ikilemi, metafizik ve gerçek-maddesel karşıtlığı ilk sırayı çekiyor.
Mesela kırk yaşlarındaki kız kardeşiniz İrene ile aynı evde kalıyor, evin ele geçirilmiş bölgesinden kaçıp kurtulmaya çalışıyor, bu tekinsiz ve belki de yaratıklarla dolu öteki taraftan korunmaya çalışıyorsunuz. Ve tüm gariplikleri gayet olağan karşılıyorsunuz, sonunda evin dışına itildikten sonra bile. Ya da başka bir öyküde tavşancık kusuyorsunuz, ağzınızdan çıkıyor, ortalıkta dolaşıyor, sayısı onu buluyor, insanlar fark etmiyor bile. Bir başka hikâyeye geçiyorsunuz ama o da ne? Okuduğunuz kitaptakiler canlanarak odanın içine doluyor. Sayfaları çevirdikçe Delia’nın aşklarına şahit oluyor, Mario’nun onu boğarak öldürüşünü dehşetle seyrederken etrafı bir anda saran hayvanlarla göz göze geliyorsunuz. Başka bir öyküde sokak ortasında karşınıza çıkan kaplana şaşırmıyorsunuz sonra.
CORTAZÁR’IN KELİMELERİ
Bu şaşırmama hâlini, olayı kanıksama durumunu, belki de kabullenişi hem karakter hem okur için söyleyebiliriz. Cortázar’ın olağanüstü olayları gayet olağanmış gibi anlatışı, bunu yaparken de kullandığı dil ve üslubu, öykü evreninin yapı taşlarını oluşturuyor. Okura da bu yapının öte tarafına geçmek kalıyor. Bir duvardan diğerine geçerken size, kitabın bütünlüğüne uygun olarak hayvanlar eşlik ediyor. Kaplan, tavşan, köpek, at, kurt, karınca, kuş, süsbalığı... Bunların içinde yazarın bir karakteri betimlerken inek yüzlü demesi çok normal geliyor. Aynı zamanda Cortázar’ın metinlerinde sürekli yaptığı bir şey var: Yeni kelimeler uydurmak. Hayvan Hikâyeleri’nde zeki ve kötü niyetli hayvancıklara “mancuspia” demesi gibi.
Yalnızca dilsel değil biçimsel anlamda da farklı anlatı teknikleri kullanıyor Cortázar. Mektup, günlük, bilinçaltı tekniği gibi birçok öykücü tarafından kullanılan bu anlatı teknikleri Cortázar’ın öykü evrenine de giriyor fakat bir yenilik iddiasıyla değil, gayet olağan bir şekilde öykünün formuyla birleşerek… Gündelik hayatın sıradanlığından sıkıldıysanız aradığınız fantazya belki bir kitap kadar uzaktadır. Kim bilir, belki de aradığınız bir kitaptır.
HAYVAN HIKÂYELERI
Julio Cortazar
ÇEV: Süleyman Doğru
CAN YAYINLARI 2019
Yeni yorum gönder