Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Hazır yeni bir yılın başındayken…




Toplam oy: 562

Kitapçıların çok satanlar raflarına önyargısız yaklaşmak, çoğu zaman pek mümkün olmuyor. O raflardaki kitaplar genel bir beğeninin neticesinde mi çok satmıştır, yoksa mesela özellikle o mağazaya uğrayanların beğenisini mi yansıtmaktadır yalnızca? Belki de kim bilir, yalnızca reklam amacıyla sıralanmışlardır. Aylık bir toplamı mı ifade etmektedirler, yoksa yıllık bir ortalama mı alınmıştır? Soruları, komplo teorilerini artırmak mümkün! Ama bir taraftan da, kimilerinin, gerçekten de objektif bir sistemle belirlenmiş ve “gündemi” de takip etmek isteyenlere yol gösterme amacını taşıyan raflar olabilecekleri de aklımızın bir köşesinde bulunmalı. Çok daha geniş bir perspektiften baktığımızda da, yani dünyada, yılın en çok satan kitaplarının altını biraz deştiğimizde ise, sosyolojik veriler elde edebiliyoruz. 

 

Geride bıraktığımız 2015’in çok satanlar listelerine göz gezdirdiğimizde, öyle ya da böyle belirlenmiş olsun, ilk sıralarda gördüğümüz kitaplardan biri de Trendeki Kız. Paula Hawkins’in romanı Türkiye’de de ilgi görüyor; Türkçedeki yayıncısı İthaki’den aldığımız bilgilere göre, ilk baskısı Mart 2015’te yapılan roman şu aralar 12. baskısını yapmış durumda… İşte bu bilginin altını biraz deştiğimizde yükselen bir alt türle karşı karşıya geliyoruz. “Domestik şiddet romanları” ya da “domestic noir/chick noir” adı veriliyor bu alt türe; “evliliğin aslında psikolojik bir meydan okuma ve bir suç mahali olduğunu anlatan, kusurlu, hatta sevilmeyecek kadın karakterlerin hem kurban hem de kaderlerini ellerine alan kahraman olarak merkezde durduğu romanlar…”

 

Trendeki Kız, aslında bu yükselişin son halkası. Geriye dönüp baktığımızda, 2014’ün ilk aylarından beridir bu alt türün örnekleriyle haşır neşir durumdayız. Özellikle Kayıp Kız ve Uyuyana Kadar romanlarının beyazperdeye de uyarlanmalarıyla birlikte (söz konusu filmlerin başrollerinde yakından takip edilen isimlerin yer alması da bu popülerlikte önemli bir etmen elbette.) Hatta 2016’da Trendeki Kız’ın filmini de izleyeceğiz; başrollerde yine tanıdık isimler olacak gibi görünüyor. 

 

Elimizdeki bilgiyi biraz daha eşelediğimizde, yani bu alt tür kapsamında değerlendirilen romanların ortak özelliklerini ortaya çıkarmaya çalıştığımızda da, kadına karşı şiddetin evrensel boyutlarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Bir anlamda şiddetin, bütün dünya kadınlarını birbirine bağlayan kader olduğunu gösteriyor bu romanlar. İşte Aysu Önen’in dosya yazısı, bu bilgileri “kurcalama”nın bir ürünü. 

 

Hazır yeni bir yılın başındayken, bu evrensel kötücül hakkında olumlu gelişmelerin yaşanacağını umabilir miyiz peki?

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.