Hıfzı Topuz, eserlerini, birçoğumuzun belki de ortaokul yıllarından hatırlayacağı mavi çizgili A4 kağıdına özel (ucu kesik) bir dolmakalemle yazıyor. Dolayısıyla, bir süredir örneğine pek rastlamadığımız şekilde bilgisayarsız bir çalışma masasıyla karşılaştık. Bir de, odanın uzak bir köşesinde de yeşil bir daktilo duruyordu yalnızca.
(Fotoğrafı büyütmek için tıklayınız.)
Ve işte bu masadan çıkmış bir metin; Hıfzı Topuz’un halen üzerinde çalıştığı kitabından tadımlık bir alıntı:
O akşam Safiye Sultan’ın ertesi gün tahtta çıkacak olan oğlu III. Mehmet’le konuştukları en önemli konu padişahın 19 kardeşinin durumuydu. Safiye Sultan, oğluna; “Elbette sen de bir zamanlar babanın yaptığı gibi öteki şehzadelerin canlarına kıymak zorundasın,” dedi. “Rahmetli baban Sultan Murat, beş kardeşini boğdurmadı mı? Biliyorum bu çok zalim bir iş, ama sen onları yok etmezsen, onlardan biri yarın seni tahtından edebilir. Geleneklere uymak zorundasın. Zaten kardeşlerinle hiçbir zaman bir arada olmadın ki... Onlar benim oğlum değil. Babanın yüzden fazla çocuğunun olduğunu biliyorum. Neyse ki bunlar uzun ömürlü olmadı. Çoğu genç yaşta vefat etti. Hayatta olan 19 erkek kardeşinin sen hangisini tanıyorsun?”
Ertesi sabah sarayın gözden uzak bir yerinde 19 şehzadenin boyunlarına yağlı kement geçirildi; birbirlerinin gözleri önünde canlarına kıydılar. Padişahtan gebe kalan, henüz bebeklerini doğurmamış olan cariyeler de boğduruldu, cesetleri çuvallara konuldu ve sabahın erken saatlerinde Sarayburnu Topkapı Sarayı açıklarından denize bırakıldı.
O sırada haremde bütün kadınlar, hasekiler, gözdeler, ikballer, cariyeler hıçkırıklarla ağlıyorlardı. O gün Ayasofya Camii’nde hepsinin bir arada cenaze namazları kılındı. Ardından da Topkapı Sarayı’nda padişahın cülûs töreni düzenlendi.
Fotoğraf: Pelin Ulca
Yeni yorum gönder