Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

İkincil Gündem // Modiano ile Murakami arasında gidip gelirken




Toplam oy: 1061
Ngugi Wa Thiong'o
Ayrıntı Yayınları
Bir Buğday Tanesi, genelde hep biraz uzaktan baktığımız Afrika edebiyatıyla aramızı ısıtmak için iyi bir başlangıç olabilir.

Söylenenlere göre, Nobel Edebiyat Ödülünü kazandığını bildirmek isteyen yetkililer, Patrick Modiano’ya bir süre ulaşamamışlar. Sonradan anlaşılıyor ki yürüyüşe çıkmış Modiano; belki de Türkçeye ilk çevrilen Yıkıntı Çiçekleri novellasının başlangıç cümlelerindeki kahramanı gibi Paris sokaklarında dolanıyordu. O romanın kahramanıyla aynı düşünceler içinde olup olmadığını ise bilemeyiz elbette; ödülünü alırken yapacağı konuşmada açıklayabilir... 10 Aralık’ı bekleyip göreceğiz...

 

Can Yayınları, zamanında (1993), Türkiye’de ilk kez yayımlanan Modiano’yu “çağdaş roman cangılında bir keşif” olarak nitelendirmiş; Yıkıntı Çiçekleri’nin arka kapağında... Ancak keşfimiz biraz uzun sürmüş olacak ki, Modiano’nun o günlerden bugünlere çok sayıda kitabı Türkçeye çevrilmiş olmasına karşın, söz konusu kitapların yeniden basılmasına hiç gerek duyulmamış! (İtiraf edelim, Nobel açıklandığında ve onun adını duyduğumuzda bir an için bir boşluğa düşmüş gibi olduk.) Şimdilerde ise, biraz da kaçınılmaz olarak, bazı kitaplarının yeniden yayımlanacağı açıklandı Modiano’nun: Bir Gençlik ve En Uzağından Unutuşun isimli romanları bu ay başından itibaren yeniden kitapçı raflarında “görünür” oluyor.

 

Nobel vesilesiyle Patrick Modiano’nun adını andığımız kadar, Haruki Murakami’den de bahsettik. Ödül bahisçileri yine yanılmış, Murakami bu yıl da Nobel’i kazanamamış olabilir ama onun bir “kaybeden” olduğunu kimse söyleyemez sanırım. Örneğin son kitabının İngilizce çevirisi Britanya’da satışa sunulduğunda kitapçılarda uzun kuyruklara sebep olan ve yine o son kitabı, kapak görseli Kraliyet Opera Binası ve Tate Modern'in dış cephesine projeksiyonla yansıtılarak “karşılanan” bir yazar var ne de olsa karşımızda. Üstelik, sözünü ettiğimiz o son kitabının –Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları– Türkçesinin çok yakın bir zaman önce yayımlandığını hesaba katarsak, Murakami, bir süre daha dilimizden düşmeyecek sanki.

 

İşte tam da bu noktada, Modiano ile Murakami arasında gidip gelirken, gerçekten unutulmuş gibi görünen bir isimden bahsetmek gerekiyor belki de: Kenyalı yazar Ngũgĩ wa Thiong’o’dan... Nobel’in açıklanmasına günler kala, o meşhur bahis sitelerinde, ismi bir anda üst sıralara tırmanmıştı, hatta bir ara, Nobel’i kazanma olasılığı olan yazarlar listesinde Murakami’nin ardından ikinci sıraya bile yerleşmişti Ngũgĩ wa Thiong’o. (Bu arada bahisçiler, Modiano’ya en son 10/1 veriyorlardı!) Ancak sonradan yüzüne pek bakılmaz oldu.

 

Tabii belki de bütün bunlar, genelde hep biraz uzaktan baktığımız Afrika edebiyatıyla aramızı ısıtmak için iyi bir başlangıç olabilir. Hatta tam da bu yıl içinde, Bir Buğday Tanesi isimli romanı yayımlanmışken Ngũgĩ wa Thiong’o’nun Türkçede. Bir Buğday Tanesi, Kenya'da 1952-1960 yılları arasında ilan edilen olağanüstü halle iç içe geçen yaşamları anlatıyor...

 

 

 


 

 

* Görsel: Selman Hoşgör

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.