Son kitabı "The Sense of Ending" ile bu sene dördünce kez aday gösterildiği Man Booker Edebiyat Ödülü'nü kazanan Julian Barnes'ın kendi sözleriyle yazarlık, yazmak, edebiyat ve kitaplar hakkında:
“Kitaplar “O bunu yaptı çünkü...” der. Yaşam ise “O bunu yaptı” der. Kitaplar şeylerin size açıklandığı yerdi; hayat açıklanmadığı. Bazı insanların kitapları tercih etmesine şaşırmıyorum. Kitaplar yaşamı anlamlandırır. Tek sorun şu ki anlamlardığı yaşamlar diğer insanların yaşamlarıdır, asla kendinizinki değil.” (Flaubert'in Papağanı)
İlk taslak zorluklarla doludur. Doğum yapmak gibi çok acılıdır, falat ondan sonra bebeğe bakmak ve onunla oyun oynamak neşe doludur. (Paris Review dergisindeki söyleşiden)
Edebiyat hakikate dair bir araya toplanmış gerçeklerden daha fazla şey söyleyen büyük, güzel, iyi düzenlenmiş yalanlar üretmek işlemidir. Edebiyat bunun da ötesinde pek çok şeydir; dilden zevk almak ve onunla oynamak gibi. Aynı zamanda hiçbir zaman tanışmayacağınız insanlarla iletişim kurmanın garip şekilde samimi bir şeklidir. (Paris Review dergisindeki söyleşiden)
En büyük yurtseverlik ülkeniz onursuzca, aptalca ve alçakca davrandığında bunu ona söylemektir. (Flaubert'in Papağanı)
“Yazar doğuştan dışlanmış ve duygudaşlığı evrensel biri olmalıdır: Ancak o zaman açık seçik görebilir.” (Flaubert'in Papağanı)
“Kaçılamayacak şey, hikayelerin tümünün içinde geçen şey hafızadır. Kaçak her zaman geri dönmek zorundadır, zihinsel ya da fiziksel olarak, ya da iki şekilde de.” (Guy Maupassant'ın Gezgin Satıcı'sı hakkındaki London Review of Books'taki yazısından)
“Bu kitabı yazarına güvenerek, olayları açıklamasına inanarak okuma ve rahatsız etmeyen bir meltemin sizi taşımasına izin vermek çok kolay. Maupassant sıklıkla 'doğal bir hikaye anlatıcısı' olarak anılır; bir başka deyişle profesyonel, eğitimli, doğal olmayan bir hikaye anlatıcısı.” (Guy Maupassant'ın Gezgin Satıcı'sı hakkındaki London Review of Books'taki yazısından)
Ne kadar sıklıkla kendi yaşam hikayemizi anlatıyoruz? Bunu yaparken ne kadar sıklıkla düzeltiyor, süslüyor, sinsi kısaltmalar yapıyoruz? Ve hayat daha uzun sürdükçe, anlatımımıza itiraz edecek daha az insan oluyor etrafta; bize hayatımızın kendi hayatımız olmadığını ve hayatımız hakkında anlattığımız hikayenin zar zor hayatımıza benzediğini hatırlatacak daha az insan. Başkalarına anlattığımız, fakat esasında kendimize anlattığımız hikayenin.” (The Sense of an Ending)
“İnsanlar beni okumaları gerektiğini söylemeyeceğim. O tarz şeyler politikacılar içindir.”
Yeni yorum gönder