Bir ait olma-sahip olma hesabı yapılıyorşehirde. Paylaşma kavramı matematiksel bölme marifetiyle açıklanıyor. Ağacın adı yok, sayısı var. Sokakta kaç kişi var? Evde kaç kişi var? Sizde kaç çocuk var? Azınlıklar, çoğunluklar, bölücüler, ayrımcılar var. Bir elin nesi, iki elin sesi var. Atılmış milyonlarca tweet var. Sayısal devrim var. Bindokuzyüzler geçmiş demek, ikibinyirmiüçler gelecek. Seçimin barajı, hoşgörünün sınırı, gücün ve aklın orantısızlığı, ideolojinin fraksiyonu var.
Mutluluğu ve özgürlüğü ekonomi ile ölçmek var. Ekonomiyle açıklanamayan “bağzı şeyler” var. Borsanın düşüşü, faizin lobisi var. Eğitimin dört çarpı dördü, Emek’in 4. katı, içkinin 100 metresi, köprünün üçüncüsü var. Demokrasinin çoğulluğu yok, çoğunluğu var.
Bu matematikle hesaplanan hayat, eksildiği yerden kopmadan önce sözcüklere ihtiyaç var. Devlet birey ilişkisine, birey şehir ilişkisine, doğa bina ilişkisine, insanlar ve nesiller arasındaki ilişkiye sözcükler yön vermeli, sayılar değil. Sözcükler açıklar, sorgular, anlatır, tartıştırır, mizah yapar, sanat yapar, düşünür, öğretir, empati kurar, yalanı gerçekten ayırır, anlaştırır, barıştırır. Okları takip edin ve eski şehrin yeni matematiği sözcükleriniz olsun. Çünkü sayılar hep eksik kalır.
Yeni yorum gönder