Elini, gerçekten gerçeğin ötesine uzatan edebi türlerin en tartışmalı olanlarından biri kuşkusuz distopyalar. Baskıcı ve otoriter rejimlerin toplumu ve bireyi ne hale getireceğine dair kaleme alınan bu gelecek tahayyülleri, uzun bir süre komünizm karşıtı sanıldıkları için sevilmedi. Sonra gün geçti, devran döndü, kapitalizmin özgürlük yutturmacası iyiden iyiye yutulamaz hale geldi ve türe bakış değişti. Baskı ve otoriterizm arttıkça, distopyalara daha bir dikkatli bakar oldu edebiyat okuru.
Hikayelerdeki gülünç görünen ayrıntılar bile kendi gerçeğimizle korkutucu derecede örtüşüyor çünkü artık. Distopyanın zihin açıcı karanlığına dalmanın zamanı geldi de geçiyor...
Distopya, hayal edilen o güzel ülke olmadan, “ütopya” olmadan olmaz. Kararsız Okur, dünya okurunun sevmemekte, sıkıcı bulmakta fikir birliği ettiği ütopyaları karıştırıyor önce. Sonra distopyalara geçiyor. Geleceğin karanlığı içinizi bulandırmasın, iş, bugünün karanlığından çıkabilmekte...
(İmajı bütüymek için tıklayınız.)
Yeni yorum gönder