Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Kararsız Okur: Günümüz sanatının yaratıcısı fotoğraf makinesi




Toplam oy: 812

Günümüz bilim ve teknolojisinin ulaştığı seviyeyi kedilere borçlu olduğumuz söylenir. Kilisenin cadılıkla suçladığı kediler Ortaçağ Avrupa'sından temizlendi ve kentler fare istilasına karşı savunmasız kaldı. Fareler ve pirelerinin sırtındaki veba, kıtanın üzerinden silindir gibi geçti ve halkın kedi kıyımından sorumlu tuttuğu kilisenin otoritesi onarılamayacak şekilde sarsıldı. Kiliseden doğan boşlukta da bilimsel düşünce filizlendi.


Bilimi nasıl kedilere borçluysak, bugün bildiğimiz şekliyle sanatı da fotoğraf makinesine borçluyuz. Fotoğraf makinesinin 19. yüzyıl boyunca gelişmesiyle, plastik sanatlar, temel amacı anı dondurmak olan, sıkı kurallara bağlı bir zanaat olmaktan çıktı. Kopyalama ve zamanı dondurma işini fotoğraf üstlenince, sanat soyut kavramlarla ilgilenebilecek zaman ve alan buldu. Klasik resmi, önce empresyonistler(Manet, Monet, Pissarro) hırpaladı; sonra Primitivizm (Gaugin), Pointilizm (Seurat), Fovizm (Matisse), Kübizm (Picasso, Braque, Leger) ve Ekspresyonizm (Munch, Kandinsky, Kirscher) sanatı tamamen özgürleştirdi. Resim sanatıyla başlayan bu dalga, tüm kültür-sanatı ve düşünceyi yeniden yapılandırdı, edebiyat da bu dönüşümden nasibini aldı.

 

Fotoğraf makinesinin ateşini yaktığı, Birinci Dünya Savaşı ile sona eren büyük dönüşüm atmosferinde yazılan romanlardan öne çıkanları bu ayki KararsızOkur'a taşıdık. Fotoğraf makinesine bir reveransla, fotoğraf sanatına ve felsefesine ilgi duyan okur için de seçenekler oluşturduk.


Devrin sonu



Mesafelerin buhar makinesiyle kısaldığı, günlerin elektrikli aydınlatma direkleriyle uzadığı; tüm rutinlerin kırıldığı; sanat, bilim, felsefe ve teknolojinin birbirlerini besleyerek el ele yükseldiği bu altın dönem savaşı askerlerden alıp tüm topluma yayan "topyekun savaş"la karşı karşıya kaldı. Birinci Dünya Savaşı patlak verdi ve tarihin ilk topyekun savaşının sıcaklığını ve travmalarını şehre indirdi.



Savaş uzadıkça her toplum daha fazla gencini mitralyözlerin namlusunun ucuna yollamaya başladı. Cepheden zafer haberleri yerine tabutlar geldikçe cephe yolcusu taze askerler göz göre göre ölüme yollandıklarının artık farkındaydılar. Bu ortama bir gün Somme yakınlarındaki bir kasabadan geçen bir bölük Fransız askeri, bir anda mezbaha yolundaki koyunlardan farksız olduklarını anladılar ve yol boyu koyun gibi melediler.



Sanatın yeni ilerlemeci ve yenilikçi tavrının , en önemli özelliği şaşırtarak ve hatta şoke ederek dikkatleri üzerine çekmesiydi. Meleyen askerlerin ölüme yürüdüğü bir dünyada, resimler kimseyi şaşırtmazdı.

 

 

 

(Görselin büyük hali için tıklayınız.)

 

 

1890-1915 arası dünyada gelişmeler

 

1890 - Eyfel Kulesi tamamlandı.

 

1891 - Carnegie Hall açıldı.

 

1892 - Edison ilk film stüdyosunu kurdu.

 

1893 - Uluslararası Olimpiyat Komitesi kuruldu.

 

1894 - Fransız ordusunda Dreyfus vakası ve "Suçluyorum!" (Zola)

 

1895 - Wilhelm Rönteng, röntgen cihazını vuldu.

 

1896 - Freud ve psikanaliz.

 

1898 - İlk flaşlı fotoğraf.

 

1899 - İlk ses kayıt cihazı.

 

1900 -  Max Plank kuantum fiziğinin temellerini attı.

 

1901 - Marconi radyosu.

 

1902 - İlk gramofon.

 

1903 - Wright Kardeşlerin ilk uçuşu.

 

1905 - Einstein Özel Görelilik Teorisi'ni yayımladı.

 

1906 - Finlandiya kadınlara oy verme hakkı tanıdı.

 

1907 - Picasso ve kübizm.

 

1909 - Plastik bulundu.

 

1910 -  Halley Kuyruklu Yıldızı görüldü.

 

1911 - Amudsen Güney Kutbu'na ulaştı.

 

1912 - Titanik battı.

 

1913 - Seri üretim - Ford.

 

1914 - Avusturya-Macaristan Veliaht Prensi Ferdinand Saraybosna'da suikaste uğradı: Birinci Dünya Savaşı

 

 

 


 

 

 

Görsel: Onur Atay

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.