Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Kararsız, Tutarsız Ve Lanetli̇




Toplam oy: 175
Dünyadaki varlığımızı konumlandırabilmek ve bir anlama ulaşabilmek için şeylerin mekân ve zamanda nelere bağlı, nelerle birlikte olduğunu bilmeye muhtacız. Arkaik insan için mit ve destanlar etkili bir deneyim aktarım aracı olmasının yanında anlamı kucaklamak için de vazgeçilmezdi. Bugün dahi hikâyeler gerek anlatıcısı gerekse muhatabı farkında olmasa bile bilinçdışımızı şekillendiren arketiplerden izler taşır. Tıpkı Claude Lévi-Strauss’un söylediği gibi “biz farkında olmasak da mitler içimizde düşünmeye devam eder” ve her yaratıcı yanlış okuma ile yeniden yazılır ve yorumlanırlar.

Hepimiz etrafında toplanacağımız hikâyeler arıyoruz. Çünkü bir bakıma hikâye, hayatın zihinlerimizdeki anlamlandırılmış yansımasıdır. Dünyadaki varlığımızı konumlandırabilmek ve bir anlama ulaşabilmek için şeylerin mekân ve zamanda nelere bağlı, nelerle birlikte olduğunu bilmeye muhtacız. Arkaik insan için mit ve destanlar etkili bir deneyim aktarım aracı olmasının yanında anlamı kucaklamak için de vazgeçilmezdi. Bugün dahi hikâyeler gerek anlatıcısı gerekse muhatabı farkında olmasa bile bilinçdışımızı şekillendiren arketiplerden izler taşır. Tıpkı Claude Lévi-Strauss’un söylediği gibi “biz farkında olmasak da mitler içimizde düşünmeye devam eder” ve her yaratıcı yanlış okuma ile yeniden yazılır ve yorumlanırlar. Geçtiğimiz ay hem Netflix kitaplığına dâhil edilen hem de İthaki tarafından Türk okurun beğenisine sunulan Lanetli, kadim mitlerden beslenen eserlerden bir diğeri. Kendi dilinde 2019 yılında yayımlanan kitabın altında Sin City, 300, Batman: Kara Şövalye Dönüyor gibi çizgi romanlardan tanıdığımız Frank Miller ile The Cape’ten Tom Wheeler’ın imzası bulunuyor.

 

 

Lanetli iyi bilinen ve sıkça yeniden yorumlanan Kral Arthur Efsanesi ve Gölün Hanımı mitinin etrafında şekilleniyor. Açıkçası daha önce defalarca dinlediğimiz bir hikâye ile yeniden karşılaşmak fikri ilk etapta pek çekici gelmese de Lanetli’nin yer yer tedbirsizliğe varan cesaretiyle, aşina olduğumuz anlatının ciddi anlamda değiştiğini söyleyebiliriz. Öyle ki bir noktadan sonra, eserin bilinen figürleri kullanarak muhatabından peşin bir ilgi devşirme gayesinde olduğunu hissetmeniz mümkün. Elbette yeniden yorumlama olduğunu düşünerek belirli bir ön koşullanma ile yaklaştığınız eserin bu derece sert sürprizler barındırmasını hoş bulanlar olacaktır. Ancak hikâye boyunca ilerledikçe hem kurgu unsurları hem de olay örgüsü bağlamında Lanetli’nin pek çok başka eserden izler taşıdığını da belirtmek gerek. Bir tür kolaj hissi uyandıran kitap, daha önce sıkça kullanılan yorgun terkipleri -belki de sağlamcı bir tavırla- yeniden kullanmaktan çekinmemiş.

 

 

Çağın anlatının formu üzerindeki güçlü etkisi düşünülürse, Lanetli’nin dizi uyarlamasının kitaba nazaran daha fazla izleyiciye ulaşacağı kesin. Kuşkusuz her form kendi dinamikleri ve kendi imkânları ile birlikte gelir. Görsel formlarda karakterlerin dönüşüm ve erginleşmelerine dair içsel derinliğin, romana nazaran daha sığ ya da dolaylı olduğunu düşünürsek, tarihsel kimliğinden koparılıp yeniden kurgulanan karakterlerin biraz daha köksüzleştikleri söylenebilir. Bu derinleşme sorununa ciddi anlamda başarısız oyunculuk eklendiğinde geriye ergen romansı ile epik fantazya arasında bocalayan bir yapım kalıyor. Dahası dizi uyarlaması kararsızlığının yanında henüz prolog ile izleyicisine vaad ettiklerini bölümler boyunca karşılayamayarak tutarsız bir yapım olmaya doğru da evriliyor. Hikâyenin merkezinde yer alan ve Katherine Lungford’ın hayat verdiği Nimue karakterinin edilgen tavrı ve rastlantılarla ilerleyen hikâyesi, karakterin dönüşümü ve epik yönünün sahiciliği üzerinde önemli bir zaafa dönüşüyor.
Çoğumuzun dizileri ya da filmleri kitaplara tercih ettiğinin farkındayım. Hele hele Lanetli’de olduğu gibi her iki esere de aynı anda erişim imkânımız olduğunda. Özellikle fantazya ve bilimkurgu türlerinde edebiyatın biricikliğinin yanında görsel formların kendine has imkânları ile büyüleyici olabildikleri kesin. Ne var ki bu, -deyim yerindeyse “lanetlenmiş”- yeniden yorumla mutlaka tanışmak niyetindeyseniz önceliği kitaba vermek isteyebilirsiniz.
Kısa kısa

2020 Hugo Ödülleri Sahiplerini Buldu

Bilimkurgu ve fantazyanın en prestijli ödülleri arasında sayılan Hugo’nun 2020 yılı kazananları pandemi nedeniyle çevrimiçi olarak gerçekleştirilen törenle belli oldu. En iyi Roman ödülünü A Memory Called Empire ile eserleri henüz dilimize kazandırılmamış Arkady Martine alırken Amal El-Mohtar ve Max Gladstone imzalı This Is How You Lose the Time War, Nebula ve Locus’un ardından En İyi Novella ödülünü alarak 3 önemli ödülü alan eserler arasına adını yazdırdı. En İyi Novelette ödülüne Emergency Skin ile ise bu tür ödüllerin gedikli ismi N.K. Jemisin layık görüldü.
Kara Şimşek beyazperdeye çıkmaya hazırlanıyor

80’li yılların kült TV dizisi Kara Şimşek (Knight Rider) beyaz perdeye çıkmaya hazırlanıyor. Yayınlandığı dönemde ülkemiz dâhil tüm dünyada geniş izleyici kitlesine ulaşan dizi, KITT isimli yapay zekâlı otomobil ile onun sürücüsü Michael Knight’ın maceralarını konu ediniyordu. Aquaman, Saw ve Fast & Furious 7 gibi filmlerde de imzasını olan yapımcı ve yönetmen James Wan’ın yapımın başına geçeceği belirtilirken senarist koltuğunda ise kaleme aldığı video oyun senaryoları ile tanınan T.J. Fixman yer alacak.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.