Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

KararsızOkur // Kültüre kaynayıp artık bizimle yaşayan edebi canavarlar




Toplam oy: 784

Korkularımızdan can bulup yine korkularımızla beslenerek yaşayan canavarlar; genelde hayvansal formlara insani özellikler eklenerek şekillendirilmişler – bazen insanlar gibi dik dururlar, bazen insana özel yüz ifadeleri taşırlar, bazen konuşurlar vesaire… İnsani özellikler; inandırıcılıklarını ve dolayısıyla etkilerini artırırken, kendileriyle ilintili korkuları da cisimleştirir. O korkulara hareket, karakter ve birer yüz verir. Canavar, gerektiğinde bir kahraman tarafından öldürülebilir, böylelikle ölümlü hale gelir – korkunun yenilmezlik büyüsü bozulmuş, zırhında delik açılmış olur. Hayvan-insan denklemi bazen de tersine döner; bazı korkular ruhu karartıp eskiden insan olanı canavarlaştırır. Bu defa insanlara hayvani özellikler eklenir – cadıların burunları karga gagasını anımsatır, Kont Dracula’nın yarasalarla bağlantısı aşikardır, Voldemort’un burunsuzluğu sürüngenlerle ilişkilidir vesaire… 


Tarih boyu yarattığımız canavarların bir kısmına hayatın dinamikleri değiştikçe ihtiyacımız kalmadı. Bazı canavarlar –Kiklop gibi– ilk kurgulandıkları halleriyle aramızda varlıklarını devam ettirirken, bazı canavarlar form değiştirerek yeni dünyaya adapte oldular. Hayat hızlanıp, karmaşıklaştıkça korkularımız da çeşitlendi ve yeni canavarlara ihtiyacımız oldu.  Bugün fikir dünyamızda dolaşan, dilimize sızan, korkularımızla kol kola yaşayan eski-yeni tüm canavarlar artık kültürümüzün parçaları. Mary Shelley’in 200. yaşını yeni kutlayan şahane canavarı; sevgisizlik korkumuzdan ve modernizm ile merkeze oturan insan aklının yaratabileceklerinin belirsizliğinden korkmamızdan beslenerek bugüne kanlı canlı ulaştı. Frankenstein’ın canavarının doğum gününü kutlarken, aramızda dolaşan diğer canavarları ve bu canavarların hayat bulduğu romanları KararsızOkur sayfasına taşıyalım ve bir hatırlatalım istedik.

 

 

Görselin yüksek çözünürlüklü hali için tıklayınız!

 

 


 

 

 

Çizimler: Onur Atay

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.