Vladamir Nabokov, 1899 yılında St. Petersburg’da dünyaya gelmiş. Çocukluğu, asırlardır süren çarlık rejiminin sarsılmaya başladığı günlerde geçmiş. Burjuva bir ailenin çocuğu olarak iyi bir eğitim almış ve erken yaşlarda İngilizce öğrenmiş. Liberal düşünceleri benimseyen babası, Bolşevikler ile Çar Nikola arasındaki çekişmede dönemin diğer aristokratları gibi Çar’dan yana tavır almış. Birinci Cihan Harbi’nin getirdiği yıkımın ardından Bolşeviklerin giderek güçlenmesi ve nihayetinde çarın tahttan indirilip monarşinin yıkılması, Rusya’daki binlerce zengin insan gibi Nabokov’un ailesi için kızıl bir felakete dönüşmüş. Aile, Ekim Devrimi ile birlikte Bolşeviklerin ülkeyi ele geçirmesi ve komünizmin temellerini atmayı öngören yasalarla birlikte Rusya’yı terk ederek Londra’ya kaçmış. Bir süre Londra’da barınan aile buradan Berlin’e geçmiş.
Nabokov, Londra ve Berlin yıllarında edebiyatla ilgilenmeye, dönemin meşhur romanlarını incelemeye başlar. Cambridge, Trinity College’de eğitim alır. Eğitim hayatına devam etmeyi düşünürken babası ölür ve sürgün hayatının zorlu şartlarında nice güçlükler yaşayan aile, maddi ve manevi anlamda sarsılır. Nabokov, Almanya’ya dönüp kendisi gibi ‘Beyaz Ruslar’ olarak tanınan göçmenlerin yoğunlukta yaşadığı bölgelerde çalışmaya başlar. Çeşitli işlerden geçimini sağlamaya çalışırken bir yandan da anadilinde metinler yazmaya başlar. Bilhassa kaleme aldığı oyunlar Almanya’da yaşayan göçmenler nezdinde ilgi görür. Hayatının her kesitinde ve yapıtlarında büyük tesirleri olan eşi Vera ile de bu dönemde tanışır. 1926 yılında yayınlanan Mashenka isimli roman çalışması onun Almanya’da meşhur bir yazar olması için mihenk taşı olur.
İkinci Dünya Savaşı’nın ayak sesleri
Edebi çalışmaları, konferansları ve eşi ile olan mutlu günlerinin ardından İkinci Dünya Savaşı’nın ayak sesleri duyulmaya başlar. Naziler, Almanya’da iktidarı ele geçirmekte ve Yahudi karşıtı politikalarıyla büyük bir korku iklimi yaratmaktadır. Vera, Yahudi asıllı olduğu için mutlu hayatları çatırdamaya başlar. Büyük bir baskının altında yazmaya devam etmeye çalışan Nabokov, Nazi politikalarının korkunç bir şiddete dönüşmesiyle birlikte eşi ve çocuğuyla birlikte 1938 yılında Paris’e kaçar fakat Nazilerin Fransa’ya kadar uzanan faşizm karanlığı, 1940 yılında onları ABD’ye göç etmeye zorlar.Nabokov için ABD yılları, bohem tarzda bir hayat sürüp, gerçek Nabokov’u bulduğu dönem olmuştur. 1941 yılında Wellesley College’de dersler vermeye başlar, Harvard Üniversitesi’nde edebiyat çalışmalarına devam eder. Ayrıca eserlerinde derin izleri görülen ‘entomoloji’ alanında eğitim almaya başlar. Kelebeklere olan tutkusu, Nabokov’u kelebek figürü ile özdeşleştirmiştir.
1955 yılında yayınlanan Lolita isimli eseri, Nabokov’un sesini tüm dünyaya duyurmasına vesile olurken aynı zamanda da ateşli tartışmaları peşinden getirir. 1959 yılında Cornell Üniversitesi’nde dersler verir. Bu dersler, dönemin entelektüelleri tarafından ilgiyle takip edilir ve Nabokov, yalnız bir romancı olarak değil aynı zamanda bir kuramcı olarak tanınmaya başlar. Hayatının sonuna doğru İsviçre’ye yerleşen Nabokov, burada yarattığı eserlerini İngilizce yazmıştır. Yazar 1977 yılında Möntrö şehrinde ölmüştür.
Yeni yorum gönder