Yeni yılın gelmesiyle birlikte, kelebek de hayatıyla ilgili yeni bir karar aldı. O da, aynı büyük yazarlar gibi, bir süreliğine ruhu kendisine hitap eden bir otelde yaşayacakmış. En büyük ilham kaynağı ise Park Otel'in önce -1941-1946 yılları arasında- 75 numaralı, sonra da -1950'li yıllarda, 1958'deki ölümüne kadar- 165 numaralı odasında kalan ve dostlarıyla da hep orada görüşen Yahya Kemal Beyatlı'ymış. Park Otel'in ardındansa aklımıza Pera Palas Oteli geldi elbette. Ve tabii buranın gizemli konuklarından Agatha Christie ile Ernest Hemingway… Hemingway, Klimanjaro'nun Karları romanının ana karakteri Harry'yi, Birinci Dünya Savaşı sırasında İngilizlerin bir süre işgal ettiği İstanbul'da askeri görevle bulunduğu sırada Pera Palas'ta konaklatır. Graham Greene ise 1969 tarihli romanı Travels With My Aunt'un ana kahramanı Henry Pulling ile teyzesi Augusta Bertram'ın yolunu da buraya düşürecektir.
Türk edebiyatında ise oteller denince aklımıza tabii ki öncelikle Yusuf Atılgan'ın Anayurt Oteli ve Zebercet geldi. "İstasyon yakınındaki" otelde yalnızca bir gece konaklayan gizemli bir kadın yolcunun dönüşünü ömrü boyunca gözleyen, bu kasvetli Anadolu otelinin "yalnız" kahramanı Zebercet'inden bir diğer "otelde bekleyen" kahramana, Orhan Pamuk'un Kar romanının, Kars'taki otel odasında konaklayan ıssız karakteri Bay Ka'ya geçti aklımız. Ve sonra da yakın tarihli bir anlatı düştü zihnimize. Şavkar Altınel'in günümüzün yalnızlaşan insanıyla paralellik gösteren, kişiliksiz yol kenarı otellerinden birinden bahsettiği Hotel Glasgow'undan şu müthiş saptamayı alıntılayıverdik hemen: "Doğrudan havalimanında yer alan benzerlerinin yarı fiyatına olan, bej gövdeli yepyeni otel, bu ucuzluğu açıklayan bir şekilde, alçak çitlerle çevrili çayırların arasında nereye gittiği belli olmayan boş asfalt yolların uzandığı bir noktaydı." Hotel Glasgow'un kahramanı Şavkar, bu ıssız ve kişiliksiz bölgeden de, onunla birebir aynı özellikleri taşıyan otelden de hoşlanır. Ama zaten edebiyattaki oteller biraz da ıssız ve yalnız ruhları temsil etmek için bulunmaz mıdır?
Oteller diğer yandan, güzel manzaralarıyla sayfiye yerlerini de anımsatır. Kelebeğin de aklına, Demir Özlü'nün Bir Küçük Burjuvanın Gençlik Yılları'ndan nefis birkaç satır geldi: "Büyükada'ya gemi yaklaşırken, Splendit Oteli, beyaz ahşap kaplamalı önyüzüyle, yuvarlak kubbeleriyle görünür. Adanın yumuşak, yukarı Akdeniz iklimi insanın yüzünü okşar. İskele alanındaki, yaz mevsimine özgü kalabalık insana kalabalıktan biri olduğunu, kendi küçük varlığıyla birlikte, orada yaz kalabalığı içine karışıp gitmesi gerektiğini, yalın bir mutluluğun, tutkusuz bir yaşamın en doğru yaşama biçimi olduğunu düşündürür." Onun yaptığı bu alıntı ise bana Thomas Mann'ın Venedik'te Ölüm'ünü çağrıştırmıştı. Romanın kahramanı yaşlanmakta olan ünlü yazar Aschenbach, Venedik Lido'daki lüks oteline bir gondolla gelir. "Geniş otele arkadan, bahçeye bakan taraçadan girdi, büyük salonla ön kısımdaki lobiden geçerek büroya gitti. (…) Bir metrdotel onu asansörle ikinci kata çıkardı, odasını gösterdi: Keskin kokulu çiçeklerle süslenmiş, yüksek pencereleri engin denize bakan, kiraz ağacı mobilyalarla döşeli hoş bir oda! Aschenbach pencerelerden birinin önüne gitti; arkasında, eşyaları odaya taşınıp yerleştirilirken o, dışarıya, öğleden sonranın bu saatinde pek tenha olan plaja, alçak, yaygın dalgalarını düzenli aralıklarla sahile yollayan, kabarma halindeki ve güneşin çekildiği denize bakıyordu." Oysa edebiyatın oda manzarası bakımından onun kadar talihli olmayan kahramanları da mevcut. E.M. Forster'ın Manzaralı Bir Odası'nda genç bir İngiliz kız olan Lucy ile ona eşlik eden orta yaşlı Miss Bartlett, büyük umutlarla geldikleri Floransa'da kaldıkları pansiyon odasının manzarası açısından büyük bir hayalkırıklığı yaşarlar. Neyse ki otelin en güzel manzaralı odasında kalan genç İngiliz beyefendisi onlarla odasını değiştirecek kadar naziktir!
Lüksü ve seçkinliği de temsil eder elbette oteller. Dünyanın en zarif otellerinden Paris'teki The Ritz de bu anlamda, başta Fitzgerald ve Hemingway olmak üzere pek çok yazara ilham kaynağı olmuştur. Fitzgerald, Buruktur Gece'sinde, Hemingway ise Güneş de Doğar'da bu efsanevi otele yer verir. Çağdaş edebiyatta ise otel, Bret Easton Ellis'in Glamorama'sında boy gösterecektir.
Dehaların yuvası Chelsea Otel
Oteller biraz da renkli karakterlerin, her türlü canlılığın, yaratıcılığın ve enerjinin yuvasıdır. Ve bu anlamda, belki de hiçbir otel New York'taki Chelsea Otel kadar sanatın her dalından büyük dehalara ilham vermiş ve asıl olarak yuva rolünü üstlenmemiştir. Patti Smith, anılarından yola çıkarak yazdığı Çoluk Çocuk'ta sevgilisi Robert Mapplethorpe ile birlikte uzun bir süre yaşadıkları Chelsea Hotel için, "Chelsea benim evim, El Quixote de benim barımdı," der. "Paspal zarafeti ve sıkı sıkıya tutunduğu tarihi ile bu oteli çok sevmiştim. Sık sık su basan bodrum katta Oscar Wilde'ın sandıklarının çürüdüğüne dair dedikodular fısıldanıyordu. Kendini şiire ve alkole veren Dylan Thomas, son saatlerini burada geçirmişti. Thomas Wolfe, You Can't Go Home Again'in yüzlerce sayfasını burada yazmıştı. Bob Dylan, Sad-Eyed Lady of the Lowlands parçasını bizim katta bestelemiş; uyuşturucudan uçmuş haldeki Edie Sedgwick, kalın takma kirpiklerini mum ışığında yapıştırırken odasını ateşe vermişti." Joseph O'Neill'ın Netherland'inde ise bu kez Chelsea Hotel, 11 Eylül saldırısı sonrasında yaşamları tepetaklak olan Manhattanlı bir ailenin yeni evi olur. Ancak Smith'in parlak, ışıltılı anılarının aksine otel, bu kez aile için depresif bir sığınağı temsil eder.
Edebiyat tarihinin belli başlı otelleri arasında dolaştıktan sonra kelebeğe, "Karar verebildin mi hangi otelde yaşayacağına?" diye sordum. "Bu otellerin hepsi de ruhumun farklı bir yanına hitap ediyor. Her birinde kalmak isterim," dedikten sonra hafifçe ürpererek ekledi, "Yeter ki Stephen King'in Cinnet romanındaki otel olmasın!"
* Görsel: Dilem Serbest
Çok güzel bir yazı olmuş. Romanlardaki mekanların karakterler kadar okuyucu üzerinde etkisi vardır. En azından ben etkileniyorum. Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü, M.Proust'un Swanlar'ın Tarafı mekanlarını merak ettiğim romanlardır
Yeni yorum gönder