Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Keyifli okumalar, iyi seyirler




Toplam oy: 944

Türkiye tiyatro sahneleri de, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi edebiyat uyarlamalarını izleyiciyle buluşturmaya devam ediyor. Bu sezon izleyici karşısına çıkan ve geçtiğimiz yıllardan devam eden edebiyat uyarlamalarının sayısı bir elin parmaklarının geçmese bile yerli, yabancı yazarlardan çağdaş ve klasik metinleri, gerek ödenekli gerekse özel tiyatro sahnelerinde görmek mümkün.


Şimdi gelelim sahneye yansıyan edebi eserlere… Tabii yeni sezon repertuarlarından seçmelerle başlamak gerek. Mesela ‘Malafa’. Tiyatro DOT geçtiğimiz sezon 17’ncisi düzenlenen Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nde Hakan Günday’ın yazdığı ‘Malafa’ adlı romanı sahneye taşıdı. Ortaya bir Hakan Günday – Murat Daltaban işbirliği çıktı. Biri yazın diğeri tiyatro dünyasını ‘aykırı’ isimleri, bir araya gelmiş olmaları da büyük bir buluşma olarak değerlendirildi tiyatroseverler tarafından.


‘Malafa’nın sahne serüveni ise şöyle başlamış;  Hakan Günday, Murat Daltaban’ın ‘Malafa’yı sahnelemek istediğini öğrenince, zaten oyunlarını beğendiği bir yönetmenden böyle bir teklif almış olması onu çok heyecanlandırmış. Ve oturup ‘Malafa’yı oyunlaştırmış. Murat Daltaban’ın elinde sahnede hayat bulan ‘Malafa’ sadece festival kapsamında sahnelendi. Ama kaçıranlar üzülmesin çünkü, Antalya’da büyük bir mücevher mağazasında geçen, tezgahtarların hayatını, kurulan tezgahları ve ticaretin soğuk yüzünü anlatan ‘Malafa’ bu sezon da izleyici karşısına çıkmaya devam ediyor. 

SON BİR KEZ

Festivalden yeni sezona kalan bir diğer edebiyat uyarlaması ise Mahir Günşiray yönetimindeki Tiyatro Oyunevi yapımı ‘Son Bir Kez’. Yedi ayrı yazar ve yedi ayrı yönetmenin bir araya gelmesiyle oluşan ‘Son Bir Kez’in ortaya çıkış öyküsü ise şöyle. Mahir Günşiray, Aslı Erdoğan, Bejan Matur, Ece Temelkuran, Murat Uyurkulak, Beliz Güçbilmez, Şamil Yılmaz ve Ümit Kıvanç’a sahneleyeceği oyun için birer öykü ısmarlamış. Yazarlardan gelen öyküler Mahir Günşiray’la birlikte Bedir Bedir, Fırat Aygün, Ezgi Yentürk, Nilay Erdönmez, Serhat Erekinci ve Nalan Kuruçim tarafından sahneye taşınmış. Ortaya izlemeye değer bir kolaj ve dramaturgi çalışması çıkmış. Tabii öyküler farklı yazarların kalemlerinden çıkmış ama temaları aynı. Hepsinde her şey farklı olsun isterken, geldiği ya da getirildiği noktada sadece hayal kırıklığı ve acıyla karşılaşan birbirinden farklı yaşamlar var. Sezonun izlemeye değer adaptasyonlarından. 

 

AKLI HAVADA

Bakırköy Belediye Tiyatroları’nın (BBT) yeni sezon oyunlarından ‘Aklı Havada’ ise, özgür düşünce ve bilimin baskıya maruz kaldığı günlerin İstanbul’unu uçma sevdalısı bir adamın gözünden, yani Hezarfen Ahmet Çelebi’nin gözünden anlatan bir oyun. İzleyiciye görsel bir şölen sunan oyunun öyküsünü Ahmet Önel kaleme almış. Oyunlaştırıp rejisini üstlenense, Ali Yenel. Kalabalık bir kadroyla sahnelenen ‘Aklı Havada’nın Kasım temsilleri bitmiş olsa da Aralık ayından itibaren sezon boyunca izlenebilecek bir oyun.

 

TERSİNE DÜNYA

Tabii BBT’nin tek edebiyat uyarlaması ‘Aklı Havada’ ile sınırlı değil. Romanları, öyküleri ve tiyatrosuyla, insan öğesini ihmal etmeden, Türkiye’nin toplumsal ve siyasal düzenine sert eleştirilerde bulunmuş, bu yüzden hapis bile yatmış Orhan Kemal’in ‘Tersine Dünya’ adlı eseri de BBT sahnelerinde izlenebilir. Eleştirmenlerden iyi notlar almış bu uyarlamanın yönetmeniyse Turgay Kantürk.

 

DAVA

Kantürk’ün BBT yapımı olarak, geçtiğimiz yıl sahnelemeye başladığı bir diğer uyarlaması ise dünya edebiyatından. Franz Kafka’nın ‘Dava’ adlı romanı. Üç ayrı tiyatro versiyonu var ‘Dava’nın. Ama Kantürk, Steven Berkoff uyarlamasını seçmiş. Çünkü Kantürk’e göre, Berkoff, bu uyarlamada bir metin çözümlemesi yapmış. Ve Berkoff, yarattığı dünyayla çok daha farklı, hareketli bir ‘Dava’ izlememize olanak sağlıyor. Geçen sezon başında prömiyer yapan ‘Dava’,  Ataköy’deki Yunus Emre Kültür Merkezi’nde birkaç sezon daha oynayacağa benziyor.

 

TEHLİKELİ İLİŞKİLER

Ödenekli tiyatrolarımızdan İstanbul Şehir Tiyatroları’nın yeni sezondaki edebiyat uyarlaması ise ‘Tehlikeli İlişkiler’. Choderlos De Laclos’un yazdığı romanı oyunlaştıran Chiristopher Hampton. Aleksandar Popovski’nin rejisini yaptığı oyun, 18. yüzyıl sonlarında, dönemin Fransız aristokrasisine dair eleştiri sunuyor. Tutkulu bir aşk hikayesi ekseninde ikiyüzlü cemiyetin tüm değerlerden yoksun, yıkıcı görüntüsü çiziliyor.

 

CENK HİKAYELERİ

Murathan Mungan’ın ‘Cenk Hikayeleri’ kitabındaki öyküsünden uyarlanan ve insanlardan uzakta bir dağda Çoban Temir ile yaralı eşkıya Binali arasında geçen olayları anlatan ‘Binali ile Temir’ ise Şehir Tiyatroları’nın geçen sezondan devam eden uyarlaması. Yönetmen Yıldırım Fikret Urağ’ın yorumuyla sahnelenen ‘Binali ile Temir’ de eleştirmenlerden olumlu tepkiler almış bir oyun.

 

MERAKLISI İÇİN ÖYLE BİR HİKAYE


Bir de ‘Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye’ var. Bu oyun bir öykü ya da roman uyarlaması değil ama Türk edebiyatının en önemli kalemlerinden Sait Faik Abasıyanık’ın öykülerinden, anılarından, yazılarından yola çıkarak Savaş Dinçel’in kaleme aldığı bir oyun. İzleyenlere bir edebiyatçının rehberliğinde İstanbul turu attırıyor. Burgazada,  Karaköy, Tünel, Beyoğlu, Hristaki Pasajı ve Taksim bu turun durakları oluyor. Oyunun yönetmeni Ergün Işıldar.

 

NE DERSİN AZİZİM


Gelelim Devlet Tiyatroları’na (DT). Bu sezon İstanbul devlet tiyatrolarında yeni edebiyat uyarlaması yok ama 2008 – 2009 sezonunda prömiyer yapmış, halen devam eden önemli bir uyarlama var: Ünlü mizah ustamız Aziz Nesin’in kaleminden çıkan ve Yücel Erten’in oyunlaştırıp rejisini yaptığı ‘Ne Dersin Azizim’. Oyunda Aziz Nesin’in kütüphaneler dolduran geniş külliyatından, hiç eskimeyen taşlamalar ve öyküler, müzik ve dansla bir arada sunuluyor.

 

YABAN

Ankara DT ise bu yıl Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun kaleminden çıkan ‘Yaban’ı sahneliyor. Berkun Oya’nın oyunlaştırdığı ‘Yaban’ Bengisu Gürbüzer Doğru rejisiyle sahneleniyor. Oyunun bu uyarlaması 2003 – 2004 sezonunda İstanbul DT yapımı olarak sahnelenmişti.

 

BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİ


Ankara DT’nin yazından sahneye taşıdığı, önceki yıllardan kalan bir diğer oyunu ise dünya edebiyatından: ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’. Dünya edebiyatının klasik isimlerinden N. V. Gogol’ün eserini tiyatroya uyarlayanlar Sylvie Luneau ve Roger Coggio. Cem Emüler’in yönettiği ve Erdal Beşikçioğlu’nun başarılı bir performans sergilediği oyun, 2009’da turne kapsamında İstanbullu izleyicilerle de buluştu. Ve Erdal Beşikçioğlu’na 2009 Baykal Saran Tiyatro Ödülü’nü kazandırdı.


Yalnızca bu sezon tiyatroseverlerin karşısına çıkanlar uyarlamalar böyle. Yoksa geçtiğimiz yıllarda yapılan ‘Çayhane’, ‘Yeraltından Notlar’, ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’, ‘Fareler ve İnsanlar’, ‘Requime’, ‘Don Kişot’,  ‘Sevdalı Bulut’, ‘Azizname’ gibi roman, öykü ve masal uyarlamalarını da işin içine katacak olursak liste epey kabarır. Belki başka yönetmenlerin elinde sahnede görme imkanı bulunursa kaçırılmaması gereken yaşam deneyimleri sunan eserler…

 

Türk edebiyatından dünya sahnelerine


Bu arada dünya edebiyatından sahnelerimize konuk olan eserlerin yanı sıra Türk edebiyatından dünya sahnelerine konuk olan eserleri de unutmamak gerek. Bunlardan en yakın tarihlisi olan ise dünyaca tanınmış Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk’un ‘Benim Adım Kırmızı’ romanı. Saraybosna Devlet Tiyatrosu yapımı olarak Ekim 2010’da Makedonya’nın Manastır kentinde galası yapılan ‘Benim Adım Kırmızı’da Bosna – Hersek, Slovenya, İtalya, Türkiye ve Karadağ’dan oyuncular rol alıyor. İstanbul Şehir Tiyatroları’ndan Bilge Emin’in sahneye uyarladığı ve Makedonyalı yönetmen Martin Koçovski’nin rejisini yaptığı oyun Bosna – Hersek, Slovenya, İtalya ve Karadağ’ın ardından Galata Festivali kapsamında İstanbul’da da sahnelenecek.


‘Benim Adım Kırmızı’nın dışında yakın tarihte Türk edebiyatından dünya sahnelerine çıkan bir diğer uyarlama ise yine Türk edebiyatının dünya çapındaki ismi Yaşar Kemal’in kaleminden çıkan ‘Teneke’. Tiyatroya değil ama operaya uyarlanan ‘Teneke’, 2007’de, operanın mabedi olarak bilinen İtalya’nın ünlü La Scala Tiyatrosu’nda sahnelendi.


Tabii bir de Murathan Mungan’ın “Biriktirdiğim her şeyi verdiğim bir yapıt” olarak tanımladığı ‘Geyikler Lanetler’ var. 2008’de İtalyan Arca Azzura Tiyatrosu tarafından sahnelenen ‘Geyikler Lanetler’ aynı yıl, 16. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında İstanbullularla da buluşmuştu. Atatürk Kültür Merkezi’nin son temsillerinden biri olan ‘Geyikler Lanetler’in İtalyan yönetmen Massimo Salvianti yorumu İstanbullular tarafından oldukça beğenilmiş, uzun uzun alkışlanmıştı.

Verimli bir alış – veriş, gerilimli bir süreç

Hem uluslar hem de disiplinler arası yapılan verimli bir alış – veriş olarak da değerlendirilecek uyarlamalar, tahmin edileceği üzere öyle bir çırpıda ortaya çıkmazlar. Hem yasal olarak hem de uygulama açısından birtakım zorlukları olan, gerilimli bir süreçten geçmek gerekir. Ve kat edilmesi gereken yolda önce yasal duraklar çıkar yönetmenin karşısına. Bir eseri sahneye taşımak için önce yazarından izin almak gerekir. Bütün izinler tamamlandıktan sonra da eseri, sahne diline çevirecek yetkin bir kaleme emanet etmeğe sıra gelir. Tabii öykülerde pek rastlanmaz ama romanlarda illaki birtakım kısaltmaların yapılması gerekir. Çünkü, uzun romanların sahneye taşınması imkansızdır hem teknik bakımdan hem de zaman açısından. Bu kısaltmalar yapılırken yazarı hayattaysa sık sık görüşülür, fikri alınır. Değilse de romanın ana hatlarına sadık kalarak, yönetmenin yorumu öne çıkarılır. Uyarlama sadece kısaltmalardan veya eklemelerden ibaret değil elbette. Eserin yazıldığı dönemin özellikleri kadar sahneleneceği zamanın, kültürün, izleyecek toplumun içinde bulunduğu toplumsal şartlar göz önüne alınarak yapılır. Hatta bazı eserlere yaşanılan döneme uyarlamak mümkün değildir, sadece o dönemin toplumsal koşullarında geçerli olan meseleler ele alınmıştır. Ama bu eseri sahneye taşımaya engel olmamalı çünkü, her sahne uyarlamasında yaşanılan çağdan yansımalar görmek gerekmiyor.


Yukarıda sıralanan oyunlar da bunca zahmetin ardından izleyici karşısına çıkarılan uyarlamalar. Beğenip beğenmemek size kalmış. Ama kesin olan bir şey var ki o da eserin ana hatlarına sadık kalarak, tiyatro estetiği ve çağdaş izleyicinin beklentileri gözetilerek yapılan uyarlamaların sahnelerdeki ömrünün oldukça uzun olduğu. Zevkli okumalar, iyi seyirler…

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.