Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Korkulardan Nasıl Korkulmaz?




Toplam oy: 146
Çocukların korkularıyla nasıl baş edebileceklerini anlatan güzel bir kitap Ülker Ürker’in Akıl Almaz Korkusu. Yazar Séverine Gauthier, küçük kızın bu mücadelesinin içine fantastik ögeler ve tuhaflıklar ekleyerek serüveni adetâ bir rüyâ iklimine çevirmeyi başarıyor. Korkusunu unutma telaşındaki Ülker’in bu yolculuğunun yedeğine zaman zaman felsefeyi de alması kitabın anlatım dilini zenginleştiren özelliklerden.

Korku, çocuklarda olduğu kadar her yaştan insanın yaşadığı temel duygulardan birisi. Anlamlandırılamayan, sonucunu öngöremediğimiz bu ruhsal anlar hiç şüphesiz her insanın hayatının çeşitli aşamalarında değişerek varlığını sürdürür. Çocuklardaki korku ise bir yetişkininkinden bambaşka ve daha fantastiktir. Özellikle küçük yaştaki çocukların hayal dünyalarında beliren bu korku ögesi her ebeveynin uğraşmak zorunda olduğu bir sorun olarak ortaya çıkar. Ama bütün bunlara rağmen çocuklar korku türündeki filmleri ve kitapları okumayı severler. Tıpkı bir büyüğün korku filminden korkmasına rağmen yine de o filmi izleme isteğini dizginleyememesi gibi. Ülkemizde çocuklar için korku edebiyatı çok yaygın değil tür olarak ama çocuğu bu korku durumuna karşı biraz daha hazırlıklı yapabilmek ve bu duyguyla yüzleştirmek için nitelikli çocuk edebiyatı ürünlerine ihtiyaç olduğu da açık.

 

Çocukların korkularıyla nasıl baş edebileceklerini anlatan güzel bir kitap Ülker Ürker’in Akıl Almaz Korkusu. Doğrusunu isterseniz ben kitabın anlatım dilini de çizgiyle ifade tarzını da çok sevdim. Kitap büyük boy ve bir çizgi roman olarak tasarlanmış; kesinlikle çocuk edebiyatı türü içinde değerlendirilmesi gereken bir eser.

 

Kitabın kahramanı Ülker sekiz buçuk yaşında bir kız çocuğu. Korkusu mu? O da kendisiyle yaşıt. Ve nereye gitse, ne yapsa bir gölge olan korkusu peşini bırakmıyor ve kendisiyle birlikte büyüyor da büyüyor. Bu korku siyah bir kütle ve ayağına sıkıca bağlı. Çocukların sürekli arkalarından birisinin takip ettiği hissine denk düşen bir atmosferi yansıtıyor bu haliyle. Ve küçük kız korkusunun neyden kaynaklandığını ve onu nasıl yok edebileceğini öğrenmek için bir ruh doktorunu aramaya çıkıyor.

Ruh ve felsefe iç içe
Yazar Séverine Gauthier, küçük kızın bu mücadelesinin içine fantastik ögeler ve tuhaflıklar ekleyerek serüveni adetâ bir rüyâ iklimine çevirmeyi başarıyor. Korkusunu unutma telaşındaki Ülker’in bu yolculuğunun yedeğine zaman zaman felsefeyi de alması kitabın anlatım dilini zenginleştiren özelliklerden.
Kahramanımız bu yolculuğu sırasında tuhaf insanlarla karşılaşıyor: Bir psikiyatrist, bir kuaför, korkusuz ve suçsuz bir şövalye, sirkte çalışan bir hayvan terbiyecisi ve bir müneccim. Hepsinden öğrendiği bir şeyler var elbette. En azından bir şey öğrenmese de yeni sorular sorabilmesi de bir kazanım olsa gerek. Kitap bu haliyle çok fantastik gibi gelse de gerçeklikten kopmamayı beceriyor yazar ve bu dengeyi iyi tutturduğunu da söyleyebiliriz açıkçası.
Sonunda ne mi oluyor? Kitabın kahramanı Ülker Ürker korkusuyla barışmayı ve onunla yaşamayı öğreniyor. Belki de kimbilir kendisini asıl ayakta tutan ve yaşama gücü veren şeyin korkusu olduğunu da anlamış olabilir.
Çizgi roman tarzı kitaplar ülkemizde pek tercih edilen bir tür değil. Ama edebiyatla ve iyi bir dille harmanlanmış bu nefis çizgilerin her sayfasından çocukların büyük bir keyif alacağını düşünüyorum. Kitabın sonunda yer alan ‘Akıl Almaz Korku Oyunu’nu da eminim çocuklar büyük bir zevkle oynayacaklardır. Korkmadan okuyabilirsiniz.
VİRÜS YOK, EDEBİYAT VAR!

Korona virüsü artık çok küçük yaştaki çocukların bile gündeminde ve haliyle onlar da bir kaygı hissediyorlar. Yeni yayınlanan bu kitap, virüsle ilgili çocukları ferahlatacak bir eser. Ancak kurgusunun çok klasik olduğunu ve yeni bir anlatım tarzı ortaya koymadığını söylemeliyim. Metin isimli kahramanın gözünden aktarılan eserde virüsle baş etmenin yolları anlatılıyor. Sokakların boş kaldığını gören ve okula gidemeyecek olmasını dert edinen Metin, babasının ve onun gibi bilim adamlarının büyük bir olayı çözmek için gitmesini fırsat bilerek babasının odasında araştırmalara başlıyor. Sonrasında ise bütün dünya çocuklarını uyararak virüsten kurtuluyorlar. Nasıl mı? Devamı kitapta…
BEN ÇOCUK OLSAM…

.Ben çocuk olsam bu kitabın bütün sayfalarını uzun uzun inceler ve her bir karede hayallere dalardım. Herhalde bu kitaptan sonra çizgi roman kitaplarına da merak salardım.

• Kitabın dili ve sadeliği hoşuma giderdi. Her anlatıma özgü çizimin olması ve bu haliyle rahat okuma biçimi sunması bu kitabı favori kitaplarım arasına sokabilirdi.

• Kitabı okuduktan sonra kendi korkularım üzerinde düşünür ve onlarla nasıl baş edeceğime dair kafa yormaya başlardım.
BEN ÇOCUK OLSAM…

.Kitabın kısa ve öz cümlelerden ibaret dilini severdim ama sonucunun daha şaşırtıcı bitmesini dilerdim.

• Virüsle ilgili çok bilgi edinirdim ama iç sayfalarındaki çizgilerin daha renkli ve dolu dolu olmasını tercih ederdim.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.