Alper Canıgüz, bugünlerde yeni bir roman üzerinde çalışıyor. Çevredeki inşaatların gürültüsü daha da katlanılmaz hale gelmezse, bu yıl içinde tamamlanacak gibi görünüyor Kan ve Gül. Çalışma masasındaki hoparlörler, hem çevredeki gürültüye hem de yeni romanın ismine dair ipuçları veriyor zaten!
(Büyütmek için tıklayınız.)
Ve işte bu masadan çıkmış bir metin; Alper Canıgüz’ün henüz yazmakta olduğu yeni romanı Kan ve Gül’ün başlangıç paragrafları:
Bazıları için gelecek, hakikaten de uzak bir hatıradan ibarettir. Böyleleri açısından varoluş, hayatlarının meşum bir noktasında, şimdiki zamandan ileriye doğru uzanan bir yol olmaktan çıkıp, onları geçmişle gelecek arasına sıkıştıran bir hapishaneye dönüşmüştür. Bu, trajik bir hal midir? Herhalde öyledir. Fakat burada bize düşen kimseyi yargılamak değil; bir köle, ama muhakkak ki pek isyankâr bir köle saymak gereken insanın hazin kaderine dair bir hikaye anlatmak. O yüzden, gelin, az önce sözünü ettiğim iflah olmaz türün bir mensubu sıfatıyla, size her şeyi ta en ortasından başlayarak anlatayım.
Evlendiğim ve boşandığım tarih, nikah dairesindeki memur ve avukatımızın tuhaf bir cilvesiyle, aynı güne denk gelmekteydi. Doğum 22 Ekim 1995, ölüm 22 Ekim 2004. Dokuz sene; flört dönemimiz de hesaba katılınca, on altı. Flört ne demekse? Ayrılık acısından kurtulmak için gereken süre, birlikte geçirilenin yarısı kadar demişti bir arkadaşım Nergis’le boşandığımızda. O zamanlar sekiz seneyi kendimi öldürmeden ya da ne bileyim, en iyi ihtimalle aklımı kaçırmadan geçirebileceğime pek ihtimal vermemekteydim ya, yuvamızın yıkılışının onuncu sene-i devriyesini geride bıraktığım günlerde, o arkadaşımın bu teoriyi belki de beni teselli etmek için uydurduğunu düşünmeye başlamıştım. Çünkü bu aşkın, bu sevdanın üstünden kış geçiyor, bahar geçiyor, yaz geçiyor, ömür geçiyor fakat kalbimdeki yara geçmiyor, geçemiyordu.
(Büyütmek için tıklayınız.)
* Fotoğraflar: Pelin Ulca
Yeni yorum gönder