Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

KuşBakışı // Başar Başarır'ın masasından




Toplam oy: 585

Aslında öykü yazarı olarak tanıdığımız Başar Başarır’ın bir romanı yayımlandı yakın zaman önce: Sibop. “Türkçenin tadına vara vara okuyacağınız Orhan’ın hikayesi” şeklinde tanıtılan romanın tadı gerçekten de damağımızda kalmışken, yeni bir kitap haberi de alabiliriz düşüncesiyle, çalışma masasının fotoğrafını çekmek üzere kapısını çaldık!

 

 

(Fotoğrafı büyütmek için tıklayınız.)

 

İşte bu masadan çıkmış bir metin. Başarır’ın ifadesiyle; yeni başlanan, henüz bitmeyen, bitip bitmeyeceği de bilinemeyen yeni “şey”den bir tadımlık:

 


2001 Feza Maceramız

 

Herkes kenara çekildi, memleketin önü açıldı, bir ferahlık oldu. Dükkânlar boşaldı, şirketler kapandı, her taraf kiralık-satılık ilanlarıyla doldu. Sokaktaki kalabalıklar azaldı, insanlar dağıldı. Kısacası 2001, artık başka bir ülkeydi. Yeni milenyum iyi gelmemişti memlekete. Ülkede yaşayanlar Çincede "kriz" kelimesinin aynı zamanda "fırsat" anlamına geldiğini ilk kez o yıl öğrendi ve bu bilgiden nefret etti.


2001 gerçekten berbat bir yıldı. Yurtta ve cihanda, istisnasız. Aksi gibi Akın'ın üniversiteden mezuniyeti  de 2001'e tesadüf etti. O kasvetli, depresif, bitmek bilmeyen yıla. Film olsa 2001'i Tarantino yönetirdi herhalde. Siz hatırlamıyor olabilirsiniz ama Akın, ohohooo, Akın'ın hiç aklından çıkmaz o yıl.


Aslında Akın dövizle, ekonomiyle, vadeli piyasalarla filan ilgilenmezdi. Parayla bir işi yoktu. Ama bitmekte olan üniversite, muhtemelen olağanüstü hal bölgesine doğru uzanan on sekiz aylık bir askerlik, ülkenin üzerine üzerine gelen siyasi krizlerin gölgesi… Bütün bunların üstüne bir de babası İhsan Sami Bey’in asap bozan, insanı iyiden iyiye delirten kötümserliği, “Dolar çıktıkça insanlık düşer” söylevleri. Yeri gelmişken eklemekte fayda var. İhsan Sami Bey yirminci yüzyılın ikinci yarısının tamamına yakını, yani yaklaşık elli yıllık bir süreyi,  aynı şeyi yaparak geçirmişti: Hiçbir şey.

 

 

 

 


 

 


Fotoğraf: Pelin Ulca

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.