Bu yıl içinde 50. sanat yılını kutlayacak olan Can Göknil hem ressam hem yazar; hem çocuklar için yazıp çiziyor hem de yetişkinler için… Dolayısıyla hem fırçalarla haşır neşir hem de kalemlerle; hem boyalarla hem de mürekkeplerle…
(Fotoğrafı büyütmek için tıklayınız.)
Ve işte bu masadan çıkmış bir metin; Can Göknil’in halen üzerinde çalışmakta olduğu yeni çocuk kitabı “Mandolin Çalan Pangolin”den tadımlık bir alıntı:
Geçen yıl As, orman bekçisi olan dedesinin yanında, ormanda yaşıyordu. Şimdiye kadar okula başlayamamıştı ama dedesiden okuma yazma öğrendi. Sayıları ise ona ninesi öğretti. Ninesi örgü ustasıydı. Örgü şişlerini eline aldı mı, saya saya ilmekler atarken, üç ekleyip bir sökerken, As ninesini dikkatle izlerdi. Nine ilmekler attığı şişi torununa uzatır, “Sen de say As’cığım, bakalım ben hata yapmış mıyım?” derdi.
Sofrayı kurarken çatal, bıçak ve kaşıkları çekmeceden As alırdı. Yemek sonrası hepsini saya saya yerine kaldırırdı. Yanlışlıkla çöpe düşürmemek için. Bir de sayıları gerçekten sevdiği için. Okulda göreceği aritmetik derslerini şimdiden merak ediyordu. Üstelik iki işlemli problemleri bile başarıyla çözüyordu.
Gelgelelim nineyle dededen ayrılmak, hele ormandaki arkadaşlarıyla vedalaşmak çok zordu. Çocuk bunu düşünürse gözyaşları yüzüne dökülüveriyordu. Ninesi de aynı durumdaydı. As’ı yolculuğa hazırlarken torununa ördüğü renk renk külâhları, şapka ve atkıları valizine koydukça, “Oralarda sakın üşütme kendini,” diye fısıldarken sesi titriyordu ama nine hüzün sevmezdi.
“Hadi, neşelenelim As’cığım,” der, mandolinini eline alır, şen şen oyun havaları çalarken, tiz sesiyle As’a şarkılar söylerdi. Nine pazarda sattığı örgülerden kazandığı parayla almıştı mandolinini, torununa da öğretmişti çalmayı. Bazen As çalar, nine şarkı söylerdi:
"Keçiyi saldım çayıra...”
As en çok kurbağalı şarkıyı severdi:
“Küçük kurbağa, küçük kurbağa, kuyruğun nerede?
Kuyruğum yok, kuyruğum yok, düştü şu dereye...”
Fotoğraflar: Pelin Ulca
Yeni yorum gönder