Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

KuşBakışı // Celil Oker'in masasından




Toplam oy: 993

“Eski pilot, ex-kaptan” Remzi Ünal karakterinin ortaya çıktığı masanın yakınlarında eski uçak göstergelerine rastlamamız şaşırtıcı değildi ama Remzi Ünal’ın aynı zamanda “bir özel dedektif” olduğunu hatırlatan bir tabancayla karşılaşmak bizi korkutmadı değil... Elbette oyuncaktı! Ne de olsa Remzi Ünal da pek sevmez tabancaları...

 

 

(Fotoğrafı büyütmek için tıklayınız.)

 

 

 

Ve işte bu masadan çıkmış bir metin; Celil Oker’in halen üzerinde çalışmakta olduğu kitabında yer alacak “Kader Sitesi” hikayesinden tadımlık bir alıntı:

 

 

Adım Remzi Ünal. Bedelini ödemiştim bir saat kadar önce.


Hırdavatçı tezgâhın üzerinde bilmem hangi gecekonducunun almaktan vazgeçip bıraktığı çekici avuçlayıp kafama doğru savurdu. Asabının bozulmasını bekliyordum sorumu üsteleyince, eğildim. Değmedi. Değse beynim açığa çıkardı. İçimden küfrettim.


İkinci kez savurmasına izin veremezdim. Kolunun altında, böbreğinin olduğunu tahmin ettiğim bölgeye sıkı bir yumruk çıkardım. Galiba inledi. Evet, inledi.


Çekiç elinden düştü. Almak için eğildi. Hataydı bu. Trabzonspor formasının içinden uzanan boynuna elimin kenarıyla vurdum. Yeri öptü. Kalkmasına fırsat vermeden sırtına çöktüm. Ağır çöktüm. Ciğerlerindeki nefesin “hoh” sesiyle dışarıya çıktığını duydum. Saçlarını yakaladım. Kafasını havaya kaldırdım saçlarından çekerek. Yüksek sesle küfür etti. Yeniden çektim. Boynu kütürdedi hafifçe. Bir küfür daha. Suratını hızla yere vurdum. Sustu.


“Bekir hangi deliğe girdi?” dedim.


Cevap gelmedi. Bir kez daha vurdum suratını yere. Dükkânın zeminindeki bembeyaz karoların üzerinde iki damla kan gördüm kafasını yukarı çektiğimde. İçim hiç acımadı. Yeniden sordum. “Bekir diyorum, nerde?”

 

“Vurma abi” dedi kafasını izin verdiğim kadar yana çevirirken. “Ayağının altını öpeyim, vurma…”


Cevap vermedim. Kafasını bir daha çarptım yere. Kulağının üstüne.


“Son kez soruyorum” dedim. “Efendi gibi cevap vermedin. Ötmezsen akşam eve gittiğinde annen bile yüzünü tanıyamayacak… Hani bırakırlarsa hastaneden.”

 

 

 

 


 

 

 

Fotoğraflar: Pelin Ulca

 

 

 

 


 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.